Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

lunatic

Sende gördüğümü görecekler diye ödüm kopuyor… Hep aklıma geliyorsun, Bak gördün mü? Senin de gidecek, Başka bir yerin yok… Kaçmak istedikçe Sana yakalanıyorum Söndürmek istedikçe Sana yanıyorum… Yenildim işte Ama yine de Seni seviyorum Sana bir sarılsam şimdi Kırılsa yalnızlığımın kemikleri Beni yokluğunla savaştırma Kaybederim.
Reklam
Ölebilirim bu genç yaşımda, En güzel şiirlerimi söylemeden götürebilirim. Şimdi kavak yelleri esiyorken başımda, Sevgilim, Seni bir akşamüstü düşündürebilirim.
Sizi bekliyorum. Sizi göreceğim ; içimde bir şey koşacak. Siz görmeden geçeceksiniz. Ben kederle sevinci duyup dalacağım istediğim âleme. Dünyayı yeniden kederlerle kuracağım. Sonra çarşılardan çarşılara, insan sesleri arasında, her şeyi sizinle kurulmuş bir şehirde dolaşacağım.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Eski bir sevdadan kurtulmuşum; Artık bütün kadınlar güzel; Gömleğim yeni, Yıkanmışım, Tıraş olmuşum; Sulh olmuş. Bahar gelmiş. Güneş açmış. Sokağa çıkmışım, insanlar rahat; Ben de rahatım.
... karşıtıyla yüklüdür her şey mutlak çözümlerden vazgeç tartışılmaz mükemmellikler ne gizli kusurlarla gelir ...
Reklam
garson masa iyi manzarayı değiştir sırası mı mehtabın yıldız yağmurunun bu gece yalnızım onlar gelmeyecek sapa bir yerindeyim umutsuzluğumun hava soğuk olmalı ağaçlar bütün duman eğer bulabilirsen ölü bir kar getir beyazlığı kalın bir su gibi uzayan bu gece yalnızım onlar gelmeyecek batan bu köhne şilebde ne işleri var ... garson masa iyi manzarayı değiştir büyük şimşek çakmalı gök gürültüsü filân şöyle dalları kıran şakırtılı bir yağmur köpek havlamaları bulut karanlığından zehir bulabilir misin çabucak öldürecek artık arsenik mi olur siyanür mü olur hangisi olursa olsun hepsi işime yarar yoksa bir tabanca bul bir avuç mermi getir bu gece yalnızım onlar gelmeyecek batan bu köhne şilebde ne işleri var
Tentation
... Bana yaşadığın şehrin kapılarını aç. Başka şehirleri özleyelim orada seninle. Bu evler, bu sokaklar, bu meydanlar İkimize yetmez.
Ülke
... Ben gittim bembeyaz uykusuzluktan Kasketimi eğip üstüne acılarımın ... Karanlık her sokaktaydın gizli her köşedeydin ... Bir umuttun bir misillemeydin yalnızlığa ...
Görüyorsun ya bir sevdayı büyütüyoruz seninle Sana değiniyorum, sana ısınıyorum, bu o değil Bak nasıl, beyaza keser gibisine yedi renk  Birleşiyoruz sessizce.
Bulanık çıkmış fotoğraflar gibiydim, görünümsüz Yalnızdım, karışıktım Beni tanıyan kimseler yoktu Hiç yoktu İçime kapanıktım Büyük ağaçların altında Havuzun kırık taşları arasında Bilmezdim mutluluk nedir Bilemezdim Alıp başımı gitmek isterdim İsterdim ama, kalırdım
Reklam
Senin bir havan var beni asıl saran o, Onunla daha bir değere biniyor soluk almak.
sanmıştık ki ikimiz yeryüzünde ancak birbirimiz için varız ikimiz sanmıştık ki tek kişilik bir yalnızlığa bile rahatça sığarız hiç yanılmamışız her an düşüp düşüp kristal bir bardak gibi tuz parça kırılsak da hâlâ içimizde o yanardağ ağzı hâlâ kıpkızıl gülümseyen sanki ateşten bir tebessüm zehir zemberek aşkımız
Gün olur, alır başımı giderim, Denizden yeni çıkmış ağların kokusunda. Şu ada senin, bu ada benim, Yelkovan kuşlarının peşi sıra. Dünyalar vardır, düşünemezsiniz; Çiçekler gürültüyle açar; Gürültüyle çıkar duman topraktan. Hele martılar, hele martılar, Her bir tüylerinde ayrı telaş!... Gün olur, başıma kadar mavi; Gün olur başıma kadar güneş; Gün olur, deli gibi...
Şu senin bulutsu sesin var ya Uçtan uca tersyüz ediyor geceyi ... Şu senin tutkulu sesin var ya: Ortak güzellik artı yara izi Tutar ellerinden kaldırırsın Adı kötüye çıkmış tüm sözcükleri. ... Şu senin alçaktan sesin var ya Pencereler var burnumun kemiğinde sızı, Aşklar var unutulmamak için, Boğulmak için ilk sevgili.
Eşdeğeriyle yan yana yürürken Cehennem sokağında birey olmak, Ve en inceldikten sonra İlkel sözcüklerle konuşmak seninle. Saat beş nalburları pencerelerden Madeni paralar gösteriyorlar, Yalnızlığı soruyorlar, yalnızlık, Bir ovanın düz oluşu gibi bir şey. Hiçbir şeyim yok akıp giden sokaktan başka Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
Onların, yani sizin hayatınıza Şarkılar girmiş, şarkısız edemiyorsunuz Şarkılar yani barış, yani gökyüzü Yani bazan burun buruna geldiğiniz köşebaşlarında Sonra usul usul, yavaş yavaş kaybettiğiniz Yani dost geldi gelecek, sevgili sevdi sevecek Yani yaşamak adına güzel düştüğü olan Şarkılar, yani yanıldığınız... Sizin, yani onların hayatlarına Allahlar girmiş, Allahlardan kurtulamıyorlar Allahlar yani çarşıda, pazarda, yani evde Yani arabalarına taş koydukları caddelerde Bir dilim jandarma ekmeği kürekte, kürek denizde Yani sızlayageldiği şey öbür taraflarının Yani gölgesinden ölümü görmüş gibi korkulan Allahlar yani yine yanıldıkları...
Reklam
dikenin kalbime battığı bir sonbahar günüdür sen elini bulutların içinde gezdirirsin bulutlar senin gözlerinin üstünde yürürler içini kurtlar kemirir bence malumdur buğulanmış camların arkasında masmavi yüzün senin ateşler içinde olduğun bence malumdur ellerin muhakkak çocuk elleridir hep kimsenin bilmediği türküler düşünürsün onlar neden daima
Bu sabah...birtakım karıncalarla başı derde giren...bir böceği seyrettim. Önce sadece bir böcek vardı...sonra da...böcek şeklinde bir karınca yığını. Böcek daha büyüktü... ve daha güçlüydü... ve daha akıllıydı...Ama sanırım...çok fazla karınca vardı.
Bu...yeni bir dünya, Arcane. Bir sürü...Alışveriş merkezi, floresan, bilgisayar yazılımı. Karanlık köşeler günbegün...daha da iteleniyor.
Sabahın sahibi vardır. Gün daima bulutta kalmaz, Herhâl ilerdedir Yaşanacak günlerin en güzelleri.
... anamdan yolcu doğmuşum nehirlerle birlikte denizlere kavuştum akşam dedim şu koca dünya dedim ağlasam dedim yola bir düşüldü mü ömür boyunca gidilir ekmeğin ve şarabın peşinden turnaların peşinden büyük şehirler büyük aşklar çığlık çığlığa terk edilir ben çocuklar gibi sevdim devler gibi ıstırab çektim damarlarımda dünyanın bütün rüzgarları harblere açlıklara yalnızlığıma rağmen anamdan yolcu doğmuşum neyleyim ...
Bilinir ne usta olduğum içlenmek zanaatında Canımla besliyorum şu hüznün kuşlarını