"Bir kitabı bitirip başkasına başlayan, bir yazıdan sonra hemen ötekine geçen insanlar bilirim, fakat onlara "okumuş" diyemem. Bir yığın bilgi ve fikre sahip olurlar fakat zekaları bunları ne ayırabilir ne de birbirinden farklı yerlere koyabilir. Bir kitapta unutulmaması gereken değerli şeyi faydasız pasajlardan ayırıp kafalarına yerleştirme sanatları yoktur...... Amaç okumak değil, okudukları arasından kendi hedefine ve kabiliyetine göre yararlı olacak şeyleri çıkarmak ve almaktır. .... Okumanın ikinci amacı ise yaşadığımız dünya hakkında genel bir görüş elde etmektir. Fakat her iki halde de okunan şeylerin hafızaya bir takım bölümler ve kitaplar olarak değil, tam yerine oturtulmuş küçük mozaik taşları gibi yerleşmesi, okuyanın zihninde dünya hakkında genel bir görüş oluşturması gerekir. ..... Oysa nasıl okuyacağını bilmeden okumak, onu gerçeklerden daha da uzaklaştırır. Böyleleri ya bir senatoryuma düşer, ya da politikacı olurlar."
Trifon toprağı sevmez, ona hürmet ederdi.
Çünkü birçok sevdikleri orada, onun altında, aklın durduğu bir yerde yaşıyorlardı.
Fakat toprağın üstünde koşan, onun üstünde beş on para kazanmak kaygısıyla dönüp dolaşan insanlar ne tuhaf mahluklardı.
sen benim hiçbir şeyimsin
yabancı bir şarkı gibi yarım
yağmurlu bir ağaç gibi ıslak
hiç kimse misin bilmem ki nesin
uykumun arasında çağırdığım
çocukluk sesimle ağlayarak
İnsanlar birbirlerini tanımanın ne kadar güç olduğunu bildikleri için bu zahmetli işe teşebbüs etmektense, körler gibi rastgele dolaşmayı ve ancak çarpıştıkça birbirlerinin mevcudiyetinden haberdar olmayı tercih ediyorlar.