Bütün Alıntılar
yazmak, bir anlamda buluşmakmış. Aynı sıkıntıları, aynı endişeleri, aynı umutları paylaşanların buluşması, zaman- ları farklı olsa dahi... 7 Fakat guguklu saat misali, sunulan her fırsatta konuşmaya kalk- mak, bu devrin müzmin hastalıklarından biridir. 15 "Dilinizin sınırları, dünyanızın sınırlarıdır ... " Ludwig
Çok güçlü bir büyücü, bütün bir ülkeyi yok etmek ister, o ülke halkından herkesin su çektiği bir kuyuya sihirli bir madde atar. Kuyunun suyunu kim içerse delirecektir. Ertesi sabah, herkes kuyudan su çekip içer, hepsi de delirir. Yalnızca kraliyet ailesi, kendilerine ait özel bir kuyudan su çektiklerinden sihirbaz da o kuyuyu zehirlemeyi beceremediğinden delirmezler. Tabi kral çok kaygılanır, halkının sağlığını ve güvenliğini sağlamak için bir dizi emir verir. Ancak polisler ve müffettişler de halkın içtiği sudan içmiş olduklarından kralın emirlerini saçma bulurlar ve emirleri uygulamazlar. Ülkede yaşayanlar kralın emirlerini duyduklarında, onun delirdiğini düşünürler. Hep birlikte sarayının önünde toplanıp tacını ve tahtını bırakması için gösteriler yaparlar. Umutsuzluk içinde kral tahtan inmeye hazırlanırken kraliçe ona engel olarak der ki "Gel, bizde o kuyudan su içelim, o zaman bizde onlar gibi oluruz." Ve öyle yaparlar, kral ile kraliçe de cinnet suyunu içip anında saçma sapan konuşmaya başlarlar. Bu durumda halk taşkınlığından dolayı pişman olur, Öyle ya madem kral böyle bilgece konuşuyor. Onu tahtan indirmeye gerek yok. Ülkede barış ve huzur yeniden hakim sürer, bu halde komşularından epeyce farklı bir hayat tarzı benimsenmiştir. Ama kral ölene kadar ülkesini yönetebilmiştir.
Reklam
Ne olmadığını bilmek...
Bir gün, Akşehirli hemşehrileri Nasreddin Hoca'ya takılmak için, "Hocam, senin velilerden olduğun söyleniyor, hatta ulu velilerden olduğun konuşuluyor, doğru mudur?" diye sorduklarında hocanın böyle bir iddiası olmadığı halde sorulduğu için "öyledir" diye cevap verir. Bunun üzerine hemşehrileri, "Madem öyle, bir keramet göster de görelim" demişler. Hoca da karşısındaki dağa dönüp, "Ey dağ, yamacıma gel!" der. Ama dağda hareket olmaz tabii. Bunun üzerine hoca yürür ve dağın yanına varır. Hemşehrileri bu durum karşısında, "Hayırdır hocam, dağ gelmiyor mu yoksa?" deyip gülüşmeye başladığında hoca şöyle karşılık verir: "Biz tevazu ehliyiz. Dağ gelmezse biz ona gideriz" der.
İşte, der, insanoğlunun geçmiş hayatı bu. Ve başlar bize maval okumaya. Ninniler uydurup uyutur bizi dedelerimizin derin boşluklar içinde, uzun, zifiri karanlık hayatından. Gösterir bize evvel zamanı, tek doğru, en güzel örnek, der. Bakarsın gelecek günlerin farkı yok geçen geceden. Senin tarih dediğin işte budur, alnında altı bin yıllık
(COK UZUN VE KİTAPTA HERBİR SÖZÜN DÜŞÜNÜLESİ EN NAİF BÖLÜMÜ) “ Momo, şimdi o büyük salonun içindeydi. Burası en büyük kiliseden daha görkemli, en büyük istasyonların salonlarından bile daha genişti. Güçlü sütunların üzerinde yükselen tavan neredeyse görünmüyordu. Etrafta hiç pencere yoktu. Kocaman salonu aydınlatan altın renkli ışık çevrede
Almanya tehlikeli bir ülkedir. Sosyalizm maskaralıklarının orada alıp yürümesi yarın Almanya’yı yeni gelişmelerin eşiğine atacaktır. Adolf Hitler durup dururken değil, büyük ve kültürel bir millete karşı İngiltere ve Fransa’nın ahmakça siyasetleri yüzünden ortaya çıkmıştı. Bugün de başka bir Adolf un, Adolf von Thadden’in başkanlık ettiği
Reklam
52 öğeden 31 ile 40 arasındakiler gösteriliyor.