Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.25
Mahmut Keçeci
Mahmut Keçeci
@mahmutkececi
Mesele puan toplamak veya takipçi kazanmak değil, etkileşimlerle kitapla hayat arasındaki kesişim yollarını birlikte keşfetmektir. Çünkü bilgi bilince dönüşmezse, okuma oburluğu zihinsel bir obeziteye dönüşür.
Avukat
Marmara Üniversitesi / Hukuk Fakültesi
Konya
992 okur puanı
Temmuz 2021 tarihinde katıldı
Okuma Hedefleri
Yannis Ritros; yaşamı ve yapıtlarıyla tüm dünyada yankılanmış Yunan bir şairdir. O da tıpkı Nazım Hikmet gibi baskıya maruz bırakılmış, hapis hayatı yaşamış ve sürgüne gönderilmiş hikayesi olan bir ozandır. Ürettiklerini spesifik bir tarzda ortaya koyan ve yaşadıklarını özünleyerek dizelere taşıyan ustanın bu çalışması perspektif olarak farklıdır.
Bu parantezi açma nedeni ve bu yöndeki motivasyonuna dair kesin bir bilgi olmamakla birlikte; muhtemeldir ki şair insan doğasıyla özdeş olan bu olgunun toplumsal mekanizmalar tarafından bastırılmasına yönelik bir tepkisellik üzerinden bu yazma deneyimini geliştirmiş olabilir. Ancak yapıtını adlandırdığı kavramla ilgili çerçeveyi koruyup korumadığını anlamak uzmanlık gerektirir. Zira; romantizm, erotizm ve pornografi arasındaki benzerlik ve ayrışmalar ölçeğinde bu yapıtı süzgeçten geçirmek gerektiğinde kaymalar olduğu kolaylıkla söylenebilir. Özellikle; dolayımsız anlatımı dolayısıyla, başlangıçta okuyanın bir mesafe bir soğukluk hissetmesi kuvvetle muhtemeldir. Ancak sonradan oluşan yoksunluk duygusu bağlamında başvurduğu anlatım sıcak ve samimiydi. Kitapta akan anlatının daha imgesel, daha soyut ve daha çağrışımsal bir dolayımlamayla geliştirilmiş olsaydı okuma serüveninin iklimi de çekimleyici bir işlev kazanırdı.
Her şeye rağmen kitabı değerlendirirken, ancak yaşandığında bir anlam kazanan duygunun eyleme dönüşme durumunu hem de şiirin olanaklarıyla yazmanın zorluklarını gözardı etmeksizin yaklaşmak gerekir.
Aşıklar yoldan çıksa da aşk yolunu bulur
Nihayetinde en sonunda aşk gerçekten de suyun akıp yatağını bulduğu
gibi, sözlerden, eylemlerden, gösterilerden, maskelerden,
sihizbazlıklardan süzülüp engelleri aşarak serüvenini sürdürüyor.
Dönemin egemen sınıfının yaşam biçimini yansıtan kitapta, duyguların
seyrinin dışsal etkenlerle kolaylıkla değişmeyeceğinin de anlaşıldığı
çıkarımı yapmak
Her ne kadar kitap çocuk kitapları kategorisinde kataloglansa da kitap çocuklara çocukları anlatmanın sınırlarını zorlayan bir içeriktedir.
Zira yazar; çocuklar üzerinden güncelin yakıcı sorunlarından olan göç olgusunu çözümleyici bir perspektiften irdeliyor. Başka kaynaklardan da sağlaması yapılabileceği gibi yaşanan göçlerin en çok etkilediği kesim kadınlar ve çocuklar olmaktadır. Bu saptama kitapta da belirgin olarak yer almaktadır. Göç dolayısıyla yaşanan ötekileştirmenin çocuklar özelinde daha keskin uçlar taşıdığı ve yıkıcı sonuçlar doğurduğu da kitaptan çıkarılabilecek sonuçlardandır. Ayrıca dışlanmanın çocuklarda yarattığı tahribatın önlenmesi boyutunda büyüklere düşen sorumluluklara da dikkat çeken kitap, bu anlamda ailenin ve eğitimcilerin tutumlarının belirleyici olduğunun altını çizmektedir.
Şapka’nın büyükler tarafından da sıkılmadan okunabilecek, derslerle dolu, sade ve akışkan bir anlatım diliyle yazılmış roman olduğunu belirterek sosyal meselelere kafa yoranlara okumalarını öneririm.
Okur Takip Önerileri
Yazar önsözünde kitabın bilimsel bir çalışmanın ürünü olmadığını, aşk
bağlamında felsefi bir bakış açısı sunmak gibi bir iddia taşımadığını,
sadece okurlarla yaptığı ya da yapmak istediği sohbetten ibaret
olduğunu belirtiyor. Fakat alıntılamalarla aşkın sanatsal, estetiksel,
felsefi, edebi ve mitolojik izdüşümlerine pencereler aralıyor.
Aşkın sevgiyle aynı şey olmadığını savunan yazar, aşkın bilinç
yetkinliği gerektirdiğini, bu yönüyle de sanatla benzeştiğini
anlatıyor. Konuyu Kadın-Erkek Karşıtlığı, Bir Özgürlük Alanı Olarak
Aşk, Cinselliğe Dayalı Bir Öznel Etkinlik Alanı Olarak Aşk, Aşkın
Çağdaş Görünümü, Bir Değerler Alanı Olarak Aşk, Bir Kültür Alanı
Olarak Aşk, Aşkın Temel Nitelikleri, Aşkın Olağandışı Görünümleri,
Aşkta Sapmalar ve Eşcinsellik, Fahişelik, Donjuanlık, Aşk Acısı ve
Acıcıhk: Madame Bovary Örneği ve AşkınAnatomisi (Sonuç Yerine)
başlıklarında etraflıca tartışan yazar, bu bağlamda usçuluğu da
eleştiriyor.
İnsanlığın aşka dair tarihsel birikimlerini derinlemesine irdeleyen
yazar, aşkı doğalcılık-usçuluk kıskacından sıçratarak bilinç durumuna
taşıyor. İşta tam da bu nokta tartışılabilir bir zemin sunuyor. Okuyup
kafa yormanızı öneririm.
Not, Kitap; yazarın sana, t, a, politikaya, hayata, ahlaka ve insanlığa dair çıkarımlarından oluşuyor., Yazar yaşadığı dönemin katı ahlakçı tutumunu, izlenen politikayı,, Özellikle de yurt, ta, şı olduğu, İngiltere’yi, , sanatı, edebiyatı, duyguları, en çok, d, a aşkı ve hayatı ironi, diliyle, kıyasıya eleştiriyor., Hayal gücünü sanatın en etkin silahı olarak gören yazar sanatı da doğaya karşı bir, başkaldırı, aracı olarak algılıyor., Tecrübe, nasihat, ahlak vb. konular üzerine, son derece radikal yorumlarda bulunan İngiliz yazar, “bireyin hayat denen olguya kendini adamasının” ne denli olumsuzluklara gebe olduğunu ve kendimizden başka hiçbir şeyi ciddiye almamak gerektiğini oldukça sıra dışı düşüncelerle okuyucularla buluşturuyor. Hayatın yeni anlamını, insanın kendini baştan sona kandırması olarak tartışan Oscar’a göre “Tecrübenin hiçbir ahlaki değeri yoktu. İnsanların hatalarına verdiği isimdi sadece.”, Yazar, aşk kavramını da bu perspektiften irdeliyor ve aşkın öz, n, el bir duygu olduğunu anlatıyor., Kuşkusuz, sıradışı, bir kalem., Ancak, ya, z, âr, saçmalamalarına da, rastadığımı, söylemek zorundayım. Belki de bugünden bakıldığı için öyle görünmüş olabilir. Okunup anlaşılması gereken bir yazar.
Yazarım, ;, Hayat, :, Istırap, ve Sefalet, Yaşama, İradesinin, Tasdiki ve, İnkarı, , Hayatın Boşluğu Öğretisi Üzerine ve İntihar Üzerine, anahtar sorgulamalarıyla, biçimlenen, kitap, ;, mutluluk ve can sıkıntısı karşıtlığı üzerinden hayatı anlamlandırmaya çalışıyor., Yazar hazların geçici, Isdırabın, ise kalıcı olduğuna inanıyor., Her şeye kolay ulaşarak d, o, ygu, n, laşan insanın mutlu olamayacağını ancak acıyla yo, ğ, rulan insanın sürekli, bir, arayış, halinde, mutluluğu yakalayabileceğini savunan yazar asıl gerçeğin ölüm olduğunu ifade ediyor., Kuşkusuz; kitabın genelinde karamsarlık ağır bassa da, yazarım, haklı, olduğu yanlar var. Örneğin doyuma ulaşan, insanın, donuklaşarak sürekli bir şimdiki zaman duygusu yaşaması muhtemel., Oysa zorluklarla baş etme dürtüsü, insanı, hayatta ve ayakta tutacak bir motivasyon kaynağıdır., Meseleyi, fizik ötesi, bir bağlama, taşımasının, dışında yazarın saptamaları kadercilik yaratmaması koşuluyla değerlendirilebilir., Yani anlattıkları, yadırgı, gelmese de, fazlasıyla, içime, şimdi, ği, ni, söyleyemem., Ancak her şeye rağmen hayatı farklı perspektiflerden ve pencerelerden algılama çabasını önemsiyorum. Bu bir zenginlik katabilir.
Nadja, edebiyat kuramcıları tarafından sürrealizmin ve 20. yüzyılın başyapıtlarından sayılan bir kitaptır., Yazar bu kitabında hem, yazım, türleri arasında hem de sanat türleri arasında bir dolaşıma çıkar. Yarattığı arayarak, bu, lduğu ve sonra kaybettiği hayali bir sevgi, li, nin peşinden koşar., Tabii ki, okuyucuları da, peşinden sürükleyerek…, Kitap imgesel ve soyut bir akışa sahiptir. Sanki sürrealist, perspektifin, romana taşınması girişimidir., Gerçekçilik beklentisi olanlar için doyurucu ve besleyici bir kaynak oluşturmaz., Anlamak için ekstra bir çaba gerektirdiğini söylemek abartı olmaz. Çünkü yazar biraz da anlaşılmazlığ, a, yaslanmıştır., O yüzden üniversitelerde edebiyat kürsülerinde hala araştırılan, sorgulanan ve tartışılan bir yapıttır., Kitap, sürrealizmin, romana yansımasını merak edenler için okunmaya değer., Üstelik zaman sorunu da yaratmayacaktır. Çünkü oldukça kısadır., Keyifli okumalar…
Kitabın anlatısını ilk defa bir tiyatro oyunu olarak izlemiştim.
Şiir kurgusal bir çözümlemeyle yazılmış tragedyadan yararlanılmış ve Yer yer övküye kaçan bir dil kullanılmış.
Kitapta yer alan ve 20 bölümden oluşan Şiirde bir karakter analizi yapılıyor. Sınıf atladığını sanan Ruhi beyin gerçeklikten yoksun temelsiz bu algısı üzerinden yeni duruma adaptasyonu şiirin konusunu oluşturuyor. Şiiri renklendiren çağrışım ve soyutlamalar yaratıcılık yönünden kışkırtıcı. Ancak zaman zaman ölçüsüz göndermeler akışı bozuyor.
Yoksulluğu ve yoksunluğu en iyi anlatan yazarlarımızdan biri olan, Orhan Kemal, ,, Çamaşırcının Kızı, 'nda yer alan öykülerinde, yaşadıkları kıstırılmışlık ve, imkânsızlığa, karşın, gerçeğin acımasız soğuğundan, tükenmeyen hayalleriyle umutlarını diri tutma uğraşı vererek korunmaya çalışan insanların içinden sesleniyor.
Çamaşırcının Kızı Küçücük, Orhan Kemal’in 13 öyküsünden oluşan bir kitap. Kitaptaki öykülerin ortak özelliği; mutsuz, yoksul, hayat ile mücadele halinde olan, çaresiz, ama, bir o kadar da umut dolu olan insanların gündelik hayat, hikâyelerini, anlatıyor olmasıdır., Yazar kitabında istismar edilmiş, fuhuşa sürüklenmiş kız çocuklarından ve suça sürüklenmiş erkek çocuklarından söz eder. Karakterlerin hepsinin de bir hayali vardır. Hem de içinde bulundukları koşullardan doğru., Hikayelerde, çocuklar, büyük insanlar gibi davranıp onlar gibi hareket etmektedirler., Çünkü omuzlarına aileleri t, arafından, yüklenmiş sorumlulukları vardır., Aileleri çocuklardan, eve para, getirmelerini beklemektedir., Hikayelerde anlatılanlar da hiçbir abartı s, e, zmedim., Zaten yazar da gözlemleriyle ve Gerçekçiliği ile tanınan bir yazardır., Bu, nedenle kitabı gerilim içinde okudum., Yer yer, öfke de, duydum., Tabii ki yoksulluğa ve yoksulluğu yaratan eşitsizlikler, e, .
Kitap şairin en bilindik şiirlerinden derlenmiş bir seçki niteliğinde. Nitekim kitaba adını veren şiir de hepimizin şarkı olarak bilmediği bir beste. Yani şiir severlerin dağarcığında ya da şiir defterlerinde yer alabilecek şiirlerin toplandığı bir el kitabı. Bu haliyle şairi anlamaya derinlemesine çözümlemeye imkan vermeyen bir toparlama. Yine de okunmaz değil.
Göz açıp kapayıncaya kadar okunabilecek bir kitap… Parantez aralarında yer yer değindiği kadarıyla anlaşılıyor ki cezaevinde yazılmış. Dolayısıyla anımsamalarını ve düşselliğin egemenliğinde işleyen bir süreç söz konusu. Düz bir anlatısı olmayan öykülerden oluşuyor. Bu nedenle imge ve Çağrışımlardan yararlanılmış. Okuyan için zaman kaybı sayılmayacak bir kitap.
Kitap başlı başına bir yalnızlık örüntüsü.
Başlangıçta sevgilinin fiziksel varlığına yönelik bir çağrı yapıyordu. Ancak sonuna gelindiğinde sevgiye aşka ve sevgiliye bir meydan okuma söz konusuydu. Fakat bu farklı görünümlerin kaynağında yalnızlık yatıyordu. Şiir mektup karışımı bir yazı denemesi diyebiliriz. Bir solukta kolaylıkla okunabilecek bir kitap. Meraklısına tavsiye olunur.
Şair tanık olduğu şiddet ortamını soyutladığı kitabında; kılıçlar, tılsımlar, kitaplar, aynalar, maskeler gibi tanıdık izleklerden yararlanıyor. Sonsuz Gül’de yer alan şiirler, aynı zamanda yazarın özel yaşamını ve dünya görüşünü yansıtan otobiyografik ayrıntılar da taşıyor. Şiirler yoğun imgesellik taşıyan dizelerden oluşuyor. Şair şiddeti salt görmüşüyle değil kaynağıyla birlikte tartışıyor. Hatta yer yer ruhsal göndermelerde yapıyor. Kitap bir solukta okunabilecek gibi görünse de üzerinde düşünmeyi gerektirdiği için zaman alabilir. Şair görme engelli olduğu için kendi gerçekliğini de görmezden gelmemiş ve dizelerinde bu duruma da yer açmıştır. Ancak betimlemelerinden görme yetisinden yoksun olduğunu anlamak çok zor. Belli ki el yordamıyla ya da duyumlarından hareketle yapıyor bunu. Her nasıl yapıyorsa yapsın bu konuda da oldukça başarılı. Kitabı biraz da bu gözle okuyabilirsiniz.
Kitap; zihinlerde SORULAR uyandıran, ikilemler yaratan paradoksal bir mektup, izleyinde, 11 yıllık paylaşımsız bir aşka tanıklık sağlıyor., Zira; yazar üzerinden bakıldığında keşke k, u, r, g, u olmasa, kadın üzerinden bakıldığında ise keşke gerçek bir hikaye, ye, dayanmasa, dedirten bir denklem içeriyor., Düşsel bir pencereden yansıyan gölgeler
Bilinmeyen Bir Kadının MektubuStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022223,7bin okunma
Bu kitabı hazırlayan editör; şairin bir kelimeye 1000 anlam yüklediğini, hiçbir akımdan, ekolden ve okuldan etkilenmediğini ancak şiirinin uzakdoğu ve divan edebiyatı ndan izler taşıdığını anlatıyor.
Demekki bu yüzden uzak ve soğuk geldi şiirler. Şairin aza indirgeme çabasını abarttığını gözlemek mümkün şiirlerde. Anlattıklarıyla mesafeli olduğunu ve okuyanı da dışarda bıraktığını söylemek haksızlık olmaz. Yine de okunmaya değer.
