Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
12. asırda insanlar bizim yurdumuza "türkiye" demekteydiler. italyan kaynaklarında bunu görüyoruz. artık kırsal bölgelerin türkmen göçebe ve köylüler, şehirlerin ise büyük bir türk nüfus tarafından doldurulduğu anlaşılıyor. türkler batı'ya doğru ilerlemekte, bizans imparatorluğu ise artık gerilemekteydi. bilhassa malazgirt savaşından sonra vuku bulan miryokefalan savaşı, bu tarihi oluşumun nihai noktasıdır. 12. asrın sonunda başlayan ve ilk önce anadolu'dan geçen haçlı seferleri dahi bu tarihi hareketlilik ve oluşumu önleyememiştir. seferler kısa bir müddet sonra güneye kaymış, 1204'te vuku bulan dördüncü seferde istanbul'un istilasıyla yetinilmiştir
Sayfa 19 - timaş yayınları, 3. basımKitabı okuyor
Anadolu VI. yüzyıldan, Türklerin geldiği Xl. yüzyıla kadar tam 500 yıl boyunca muhtelif ordular tarafından çiğnenmiş, Sasani­ Bizans, Emevi-Bizans, Abbasi-Bizans mücadeleleri sebebi ile adeta harabeye dönmüştür. Hitit başkenti Hattuşaş'ın, bugün Alişar Hö­yügü dedigirdiz Ankuva 'nın Gurgum 'un, Frig başkenti Gordion 'un, Lidya başkenti Sart'ın, hatta Truva ve Bergama'nın tahribi işte bu dönemdedir. Malazgirt savaşından yüzyıllarca önce Bizans ve İran Orduları 'nın rekabet sahası olması sebebi ile büyük nüfus kaybına ugrayan Anadolu, sürekli katliamlara da maruz kalmıştır.
Reklam
Malazgirt Savaşının yıldönümü şerefine...
“Bundan yüzyıllar önce bizler, Anadolu’da hâkim olmaya çalışırken, Sultan ile yeni temas kurmuş ve kendisini Birlik’ten ve amacımızdan haberdar etmiştik. Sultan bizimle temasından sonra bize neredeyse her konuda yardımcı olmaya başlamıştı. Geçen zamanla birlikte sultan ile birliğimiz arasında kuvvetli bir bağ oluştu. Bizim gölgelerdeki kuvvetimiz, sultanın aydınlıktaki kuvvetiyle birlikte Yurt Açan Savaşı’ndan daha önce hem de büyük bir savaş olmadan Anadolu’da hâkimiyet kurmaya yeter hale gelmişti. Sultan, sadık beylerini Anadolu’ya göndermiş ve onların bu hâkimiyet için ön hazırlıkları başlatmasını sağlamıştı. Biz ise Anadolu’daki mazlum halkı zalim yöneticilerine karşı ayaklanmaya teşvik etmek için çalışıyor ve başarılı olmaya da her geçen gün yaklaşıyorduk. Birlik en iyi dönemlerinden birini yaşıyordu. Güçlüydük ve bu gücü devletle birleştirmeyi başarmıştık. Tabi bu durumdan bütün devlet yöneticilerinin haberi olmadı. Yalnızca birkaç yüksek makam sahibi ve devletin akıl hocası bu durumdan haberdardı.
Sayfa 139Kitabı okudu
Malazgirt'te Uygulanan Savaş Taktiği
Malazgirt savaşından önce, Bizans İmparatoru, ordusunu "merkez, sağ kol, sol kol ve ihtiyat kuvvetleri" şeklinde klasik bir tarzda tertiplerken, Sultan Alp Arslan ise Türk savaş sistemine uygun olarak ordusunu dört kısma ayırmıştır. Bunlardan ikisini, savaş meydanının yanlarındaki tepelerin arkasına pusuya yatırmıştır. Bir grubu da Bizans ordusunu arkadan çevirmek üzere ileriye göndermiştir. Kendisi de dördüncü kuvvetin başına geçmiştir. Başında bulunduğu kuvveti de küçük birlikler hâlinde bölmüştür. Genellikle 70, 100 ve 200 civarında müstakil gruplardan oluşan bu Selçuklu birlikleri Alp Arslan'ın emri ile ileri atılarak yıldırım hızıyla Bizans ordusunun üzerine oklarına boşalttıktan sonra, hemen hemen hiç kayıp vermeden aynı süratle geri çekilmişlerdir. Görevini tamamlayan birlikler geri çekilirken de aynı ustalıkla ve isabetle oklarını düşman safları üzerine atmaya devam etmişlerdir. Geri çekilen birliklerin yerini de durmadan yeni birlikler almıştır. Böylece Bizans ordusuna kısa sürede büyük kayıplar verdirilmek suretiyle zafere giden yol açılmıştır... Alp Arslan'ın başında bulunduğu küçük birlikler, bir taraftan uzaktan savaşla Bizans ordusunu yıpratırken, diğer taraftan da yavaş yavaş geri çekilerek bu orduyu pusunun kurulduğu yere çekmişlerdir. Bizans ordusu pusunun kurulduğu yere gelince de Sultan Alp Arslan'ın daha önce tepelerin arkasına yerleştirdiği ve ileri gönderdiği kuvvetler tarafından dört taraftan bir anda kuşatılıvermiştir.
Sayfa 169 - Berikan YayıneviKitabı okudu
Revan-İrevan-Erivan...
Doğduğum köyün adı Haçaparak'tı. Buradaki Türkler Malazgirt savaşından sonra Türkistan'dan Batıya doğru akan Türk boylarından biridir. Önce, bugün İran Azerbaycan'ı diye adlandırılan bölgeyi Türkleştirmişlerdi. Yani, Türkistan'dan Selçuklu devletinin mensubu olarak Azerbaycan'a gelmiş ve Selçuklu devletini, Güney Azerbaycan'da kurmuştuk. Devletin merkezi ise Tebrîz'di. Selçuklu devleti Sultan Alpaslan ve Melikşah devirlerinde Anadolu'yu fethettikleri gibi, bir koldanda kuzey Azerbaycan'a akın etmiş ve bugünkü Kuzey Azerbaycan'ı fethederek Türkleştirmişlerdi. Babamın anlattığına göre benim doğduğum köy ve bölgeye 16. yüzyıl başlarında gelerek yerleşmiştik. Bizim köy ve bölgemiz Aras ırmağının kuzeyinde Revan Hanlığı'na dahildi. Revan Hanlığı, batı Azerbaycan'ın bir bölgesiydi, Revan veya bugünkü Ermenistan'ın başşehri Erivan'ın ahalisinin yüzde doksanı Türklerden müteşekkildi. Hanlığın da yüzde doksanı Türklerden ibaretti. Doğduğum köy Erivan´dan sekiz kilometre güneydeydi. Gökçe gölünden çıkan Zengi irmağı, köyümüzün yanından akarak Arpaçay ile birleşir ve Aras nehrine dökülürdü. Bölge ovalık, çok verimli toprakları vardı ve Zengi çayından alınan suyla topraklar sulandığından her çeşit sebze, meyve ile birlikte çeltik, buğday, pamuk da yetiştiriliyordu. 1926 senesine kadar bizim köylerle komşu köylerimiz en fazla bostan bitkileri ile birlikte buğday ve çeltik yetiştiriyorlardı. 1926 senesinden sonra hükümetin baskısıyla pamuk ekimine geçildi.
Ayrica onun Malazgirt savasindan önce ordusuna hitaben "bugun burada, ne emreden bir sultan, ne de emir olan bir asker vardir; ben de sizlerden biri olarak sizlerin onunde savasa katilacagim" sozleri, Ulu Onder Ataturk'un baskomutanlik Meydan Savası'inda genel taaruzdan once, orduya kitabindaki sozlerine aşaği yukari 900 yil sonra yansimasi, son derece dikkate şayandir.
Sayfa 95
Reklam
Malazgirt Savaşı’ndan önce komutanları toplayarak onlara hitabı ve askerlerine yaptığı konuşma ordudaki herkesin savaşma isteğini üst dereceye çıkaran bir husustur . Ayrıca, savaş sırasında bir hükümdar gibi değil sıradan bir asker gibi savaşması da zaferin kazanılmasında büyük rol oynamıştır.
MİLLETLERİ RUHLANDIRMAK Çalıştırılan bir makinenin durmaması için nasıl arada bir yağlanması gerekiyorsa, yaşayan milletlerin de manevi bakımdan çürümemesi için ruhlandırılmaya öylece ihtiyacı vardır. Ruhlandırılmayan, ruhlandırılması için sebep ve çare bulunamayan milletler kırılıp dökülmeye mahkûmdur. Örnek mi istiyorsunuz? Ufuklarında güneş
MALAZGİRT ZAFERİNİN 900. YILDÖNÜMÜ
1971 yılının 29 Ağustos’unda bu büyük ve cidden şanlı zaferin 900. yıl dönümü kutlanacaktır. Ankara’daki Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinde 1966’da kurulan “Selçuklu Tarih ve Medeniyeti Enstitüsü” bu yıldönümünde kendi payına düşen görevi yapmak için Malazgirt’te bir Alp Arslan anıtı dikmek üzere hazırlıklara başlamıştır. Yıl dönümüne iki buçuk
TÜRK TARİHİNDE “EYLÜL”
Ağustosun Türk tarihinde zaferler ayı olduğu çok söylendi. Doğrudur. Fakat Eylül de zaferler ve mühim günler bakımından ondan hiç aşağı kalmaz. 5 Eylül 1063 Tuğrul Beğ’in Ölümü: Batı Türkeli’nin (Türkiye’nin) ilk hakanı olan Selçuklu Tuğrul Beğ 5 Eylül 1063’te 70 veya 72 yaşında olduğu halde başkent “Rey” de ölerek orada gömüldü. Tahran’ın pek
Reklam
Türk Kara Ordusu Ne Zaman Kuruldu?
Kara Kuvvetleri Komutanı radyoda yaptığı konuşma ile Türk Kara Kuvvetlerinin 600. kuruluş yılını kutladığı gibi daha yüksek kademedeki kimseler arasında da aynı konu üzerinde tebrikleşmeler oldu. Bu hesaba göre Türk Kara Kuvvetleri, yani daha gerçek anlamı ile Türk Ordusu 1363”te kurulmuş oluyor. Bu demeç ve mesajlarla kendimizi bilmek bakımından
TÜRK TARİHİNDE “EYLÜL” Ağustosun Türk tarihinde zaferler ayı olduğu çok söylendi. Doğrudur. Fakat Eylül de zaferler ve mühim günler bakımından ondan hiç aşağı kalmaz. 5 Eylül 1063 Tuğrul Beğ’in Ölümü: Batı Türkeli’nin (Türkiye’nin) ilk hakanı olan Selçuklu Tuğrul Beğ 5 Eylül 1063’te 70 veya 72 yaşında olduğu halde başkent “Rey” de ölerek orada
TÜRK KARA ORDUSU NE ZAMAN KURULDU? Kara Kuvvetleri Komutanı radyoda yaptığı konuşma ile Türk Kara Kuvvetlerinin 600. kuruluş yılını kutladığı gibi daha yüksek kademedeki kimseler arasında da aynı konu üzerinde tebrikleşmeler oldu. Bu hesaba göre Türk Kara Kuvvetleri, yani daha gerçek anlamı ile Türk Ordusu 1363'te kurulmuş oluyor. Bu demeç ve
Kısa Bir Türk Tarihi (Önsözden )
Göçer dalgaları yüzyıllar boyunca yüksek Avrasya bozkırlarından batıya, Çin sınırlarından başlayarak Türkistan üzerinden daha ötelere doğru aralıksız aktı durdu. Kırsal kesimlerde çadırlarda yaşayan, hayvancılıkla uğraşan, besin ve giyim kaynağı olan sürülerini beraberlerinde taşıyan bu insanlar dönem dönem mevsimlik meralara doğru yer
21 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.