Şimdi, Maslow'un İhtiyaçlar Hiyerarşisi diye bir şey var. Temel olarak Abraham Maslow denilen bir adam ancak belli başlı ihtiyaçların karşılanmasıyla insanın başka tür ihtiyaçlara sahip olabileceğine dair bir teoriyle ünlü olmuş.
Yemek ve su ihtiyaçlarınız karşılandığında, bir sonraki ihtiyaçlar dizisine, yani güvenliğe çıkıyorsunuz ve bu şekilde sonrakine ve sonrakine tırmanıyorsunuz ama burada önemli olan, fizyolojik ihtiyaçlarınız karşılanana kadar, sanat yapmaya ve ahlak veya kuantum fiziği hakkında düşünmeye filan başlanan "kendini gerçekleştirme" aşamasını bir kenara bıraktım, güvenlik ve sosyal ihtiyaçlar hakkında endişelenmenizin bile mümkün olmaması.
Maslow'a göre ben piramidin ikinci basamağında takılıp kalmıştım, sağlığımın güvence altında olduğunu hissedemiyordum ve bu sebeple sevgi ve saygı ve sanat ve artık başka ne varsa o şeylere ulaşmam da mümkün değildi ki bu tabii ki tam bir saçmalıktı: Sanat yapma veya felsefi düşüncelere dalma dürtüsü hasta olduğunuzda ortadan kaybolmuyordu. Sadece bu dürtüler hastalıkla farklı bir forma bürünüyordu.
Maslow'un piramidi diğer insanlardan daha az insan olduğumu ima ediyordu ki çoğu insan da onunla aynı fikri paylaşıyordu.
Nikolay Gogol
~KENDİMCE~
İhtiyaçlar belirli bir sıraya koyulmuştur. Küçüklükten beri bu piramit öğretilir. Zorunlu ihtiyaçlar ve bunların dışında kalan daha önemsiz diğerleri. Bir psikolog olan Maslow'un ünlü"
Maslow'un kuramında ihtiyaçlar hiyerarşisi dikkat çekmektedir. Hiyerarşi piramidinin en alt kısmında yeme, içme, cinsellik gibi zorunlu fizyolojik ihtiyaçlar yer almaktadır. Bir üst basamakta güvenlik, daha sonra ait olma duygusu, sonraki basamakta saygınlık ve en üstte ise kendini gerçekleştirme bulunmaktadır. Kendini gerçekleştirme düzeyinin son seviyesi aşkınlıkır“ Wilcox'a göre bu aşkınlık metafizik bir temel yerine fiziksel bir temele dayandırdığı için Maslow, aşkınlığı yoğun bir çekilde yaşayarak kendini aş mış olan peygamberleri ve sufileri yok saymıştır!”
Bugün her zaman aşina olduğum ancak bir türlü okumaya fırsat bulamadığım Robinson Crouse kitabını bitirdim. Romanı Karbon Kitaplar yayınevinden çıkan Cep Boy kitabından okudum. Öncelikle beğendiğimi söyleyebilirim.
(Spoiler) içerir.
Kitabın konusu Robinson Crouse adındaki adamın ıssız bir adaya düşüp 28 yıldır adadaki yaşam mücadelesini ve
İnsan Olmanın Psikolojisi, 1960'larda gelişmeye başlayan üçüncü güç hareketinin ya da diğer adıyla hümanist psikolojinin öncülerinden Abraham Maslow'un çalışmalarının, düşüncelerinin bir ürünü, bir manifestosu.
Bu döneme kadar yaygın olan davranışçılık ve psikanaliz yaklaşımlarına karşı yeni bir yaklaşımın haberini verdiği bu kitabı, onun
"Kendini gerçekleştirmek" ne demektir?
"Gerçekten (biz) insanı, en güzel bir biçimde (ahsen-i takvimde) yarattık!” (Tin Suresi, 4. ayet meali)
İnsanın isteklendirilmesi, güdülenmesi, şevklendirilmesi anlamına gelen motivasyon kavramı üzerine bilim insanları pek çok şey söylemiştir. Konuyla ilgili birçok araştırma ve çok sayıda
Deneme denilince tüm okurların aklına ilk önce Montaigne ve Denemeler'i gelir. Oysa benim aklıma Ferhan şensoy'un "Denememeler" adlı kitabı geliyor. 27 sene önce okumuştum (tekrar okumak isterim, kitaplığımda duruyor). O dönem okuduğum ilk mizahi deneme olduğu için bende iz bıraktı ve unutamadım.
'Tüketim Toplumunun Yereldeki Yansıması'
Maslow'un İhtiyaçlar Hiyerarşisi ve Robinson Crusoe #kitapyorumu
Nihayet yıllar sonra tekrar Robinson Crusoe'u okuyabildim. Bu kitap benim için çok kıymetli çünkü ilkokul birinci sınıfta iken kütüphaneden aldığım ikinci kitaptı (ilki Nazım Hikmet- Sevdalı Bulut kitabıydı). Tabii sonra yaşıma uygun olmadığını anlayınca geri iade edip çocuk
Yazarımız tam ismiyle Zeynep Yelda KABAN KADIOĞLU, Marmara Üniversitesi’nde Medya Ekonomisi ve İşletmeciliği ABD’de Doç. Dr. Olarak görev yapıyor. Böyle bir çalışmaya kalkıştığı için öncelikle kendisine teşekkür ederim.
İncelemeye başlamadan önce belirtmek isterim ki bu eser, yayınevinin editörü ya da yayın yönetmeni yıllık izindeyken basıldığı
Romanın, ana izleği yabancılaşma olarak seçilmiştir. Romanda kendi özüne, yaşadığı topluma, dünyaya yabancılaşmış, adeta hayatın dışında kalmış bireyi işler. İnsan olarak her ne kadar kendimiz seçme şansına sahip olmasak da bir adla dünyaya geliriz, roman kişisinin adının dahi olmaması onun varoluşunu tamamlayamamış olduğuna işaret eder. Romanın
Sevgili arkadaşlar bugün size Alman yapımı çok güzel bir filmle geldim.
📌Filmin adı: Die wand (The wall).
Marlen Haushofer'in kült romanından uyarlanan bu çağdaş Robinson Crusoe öyküsü, yalnızlık ve hayatta kalmaya dair özgün bir deneyim sunuyor.
📌Film linki: ugurfilm.com/die-wand
📌Film süresi: 108 dk
📌Filme puanım: 10/10
(Filmi