İşte, uzun zaman boyunca, geceleri uyanıp tekrar tekra Combray'yi hatırladığımda, sadece, belirsiz bir karanlığın ortasında, bir havai fişeğin ya da projektörün, geri kalanı karanlığa gömülmüş olan bir binada aydınlattığı kesitleri andıran, ışıklı bir yüzey görürdüm hep: küçük salon, yemek odası, kederlerimin habersiz sorumlusu M. Swann'ın içinden geçip geleceği karanlık ağaçlı yolun başı ve holden oluşan, oldukça geniş bir taban, holü geçip ilk basamağına ulaştığım, çıkması bir işkence olan ve tek başına, bu eğri büğrü piramidin son derece dar gövdesini oluşturan merdiven; piramidin tepesinde de, annemin geçtiği, camlı kapılı küçük koridorla benim yatak odam; özetle, soyunma dramımın, hep aynı saatte görülen, etrafındaki her şeyden tecrit edilmiş, karanlıkta tek başına beliren (eski piyeslerin en başında, taşra gösterileri için tarif edilen dekoru andıran), vazgeçilmez dekoru; adeta Combray, dar bir merdivenle birbirine bağlanan iki kattan oluşmuş ve saat hep akşamın yedisiymiş gibi. Aslında sorulacak olsa, Combray'de başka şeyler de bulunduğunu, Combray'nin başka saatlerde de var olduğunu söylerdim. Ama bunlardan hatırlayacaklarımı bana sadece iradi hafıza, zihinsel hafıza sağlayacağı ve onun geçmişe ait bilgileri, geçmişten hiçbir şey barındırmadığı için, Combray'nin geri kalanını düşünmeyi canım hiçbir zaman istemezdi. Onların hepsi, aslında benim için ölmüş sayılırdı.
Sonsuza dek ölmüşler miydi? Mümkündür.