Karlar usulca eriyip nisan güneşiyle, terkederken sıradağların doruklarını, yemyeşil bir alev sardı ovayı. Artık sıkıcı değil yaşam; düşün bir kelebeğin sevincini, dünyanın büyüklüğünü ve hayal kur. Çiçekli erik ağacıyla, yemyeşil ova, sahilin mavimsi yeşil buğusuyla, dalların oya gibi işlenmiş hâli, beyazlanan ilk böğürtlenler ve bu tatlı esinti yeniyor ölümü ve mezar taşını... Yine de bu keder beni boğuyor zaman hala O'nu bekleyerek geçiyor…
Sayfa 85
Mavimsi Zaman
Sen dokuyan tezgah öğüten değirmen Su çeken imbik çok korkak ve çok yiğit En güzel sesi çıkaran sessizlikten Birbirini yok eden ateşle barut Sonra bir çiçek gibi açan yeniden
Reklam
Söylence
D şehri akşamın ilk karanlığı altında herhangi bir günü yaşıyordu. Güneş Antik Yunan zamanında yapıldığı söylenen şehir kalesinin ardına sinerek eğleştikten sonra kaybolmuş, son ışınlarını umarsız bir akşam yorgunluğu yaratırcasına sunuyordu. Yaz, kış şehrin üzerinden eksik olmayan, seyrelmiş sis tabakasına benzeyen buğu yine şehrin üzerine
O zaman mavimsi ufuklar, bahçeler, kaymaktaşı içinde ağlayan su jetleri, öpücükler, sabah ve akşam şarkı söyleyen kuşlar hayal edeceğim...
Önce eski aile fotoğraflarının bulunduğu poşeti açtı. Tamamen solmaya yüz tutmuş, kırklı yılların hemen hepsi ölmüş yüzleri. Tek parti zamanının kasaba törenleri. Çoktan ölmüş annenin, anneannenin, dedenin solgun gençlik fotoğrafları. Zeybek kıyafetinde objektife bakan ciddi suratlı adamlar. Unutulmuş bir zaman, unutulmuş fotoğraflarda hapsolup
Sayfa 100 - Dördüncü Gün 17 AralıkKitabı okudu
MAVİMSİ ZAMAN I Bir kuşun havada çizdiği yuvarlak Çok dar sonsuzluğun boynu bükük Doğru alnından vurulmuş güzel tutsak Gürültülerle çürüyor eski büyük Kulelerin içinde uğuldayarak
Reklam
102 öğeden 61 ile 70 arasındakiler gösteriliyor.