Sinema-edebiyat ilişkilerindeki başarılı yapımları, tavsiye film listesi haline getirmek için öncelikle
Edebiyat Atlası ‘ndan bir alıntıyı daha önce paylaşmıştım.(#46533729)
Romanlardan sinemaya aktarılan filmlerde eserin aslına ne kadar sadık kalındığı yoruma açık olmakla birlikte
"Kişioğlu, ister fukara olsun, ister zampara, ister avara...Yeter ki madara olmasın, mert olsun!" der Kemal Tahir. Ve ömrü boyunca karşılaştığı en mert insanların, dava ve dam arkadaşları olduğunu da sözlerine ekler...
Yaşamı boyunca Kemalist ve demokrat bir duruş sergileyen Kemal Tahir, bu duruşuna bir de sosyalist dünya görüşünü
“Melih Kibar’ın, bana hayata çok erken veda eden büyük sevdası Çiğdem Talu’yu anlattığı o gün geldi aklıma. Melih İngiltere’ye okumaya gönderildiği dönem Çiğdem Talu’ya derin bir aşk duyuyor. Melih deniz kıyısında bir binada kalıyor ilk gece. Büyük bir fırtına çıkıyor. Melih uyuyamıyor. Kalkıp piyanoya geçiyor ve bir beste yapıyor. Ertesi sabah Çiğdem Talu’dan bir mektup geliyor. Diyor ki mektupta: ‘Dün gece hiç uyumadım ve bir şiir yazdım. Sana gönderiyorum. Bunu ancak sen bestelersin.’
Melih mektubu açtığında gözlerine inanamıyor. Binlerce kilometre öteden birbirlerine seslenmişler meğer. İşte o şarkı:
‘Gün ağarırken, tek başıma oturmuşsam,
Henüz daha gözlerimi
bir an bile yummamışsam…’.
(‘İçimdeki Fırtına’ adlı şarkının sözleri).
Melih Kibar onlarca muhteşem şarkı, unutulmaz ortak eser ortaya çıkardıkları söz yazarı Çiğdem Talu’yu adeta bir tanrıça gibi gördüğünü söyleyip, şöyle devam ediyor:
‘Aramızdakinin ne olduğunu yıllar sonra anladım.”
“Türkiye’nin gelmiş geçmiş en büyük bestecilerinden Melih Kibar, Lâl kızımı görmeye gelmişti. Sanırım onu bizden alacak hastalığını yeni öğrenmişti ama saklıyordu muhtemelen. O gün bana, ‘Çok yaşayacağımı sanmıyorum İclal,’ diye başlayarak anlattıklarını, birkaç yıl sonra Londra’da ben de Can Dündar’a anlattım. Can, çok yıllar sonra ‘Söylenmemiş Sözler’ isimli romanımda bir kahramanıma söylettiğim şu cümleyi kurmuştu:
‘Bir aşkın ölümsüzlüğü iki şekilde mümkün oluyor;
Ya taraflardan biri erken ölüyor,
ya da hiç kavuşulmuyor…”
"Kaybedince anlayanlardan mıyım
Yoksa ben mi kayboldum bilmiyorum."
diyor Melih Kibar bestesinin ilk notalarında...
Bu sessiz veda Çiğdem Talu'ya yaşanmamışlıklarına, yaşanamamışlıklarına...
youtu.be/Ew7VABQbSwI
Son umudum sende anlıyor musun ?
Uzun yıllardır görüşmüyoruz ama kalbimin en derinliklerinde hep sen vardın Füsun. Belki geç gelen bir itiraf ama bunca yılımı sana daha fazla zarar vermemek için böylesine suskun, böylesine perişan geçirdim. Senden hiç bir şey istemedim ya da isteyemedim bugüne kadar, başka çarem kalmadı beni anlayabilir misin ?
Bazen bir telefon çalar, tam o an aklınızdan geçen kişidir. Elinizde telefon ne yazacağınızı düşünürken, telefonunuza bir mesaj düşer, o sizden evvel davranmıştır. Ya da çok uzaklardan bir dostunuz daha az evvel okuduğunuz kitaptan altını çizdiğiniz alıntıyı gönderir size... Bazen sevdiklerinizin aklınızı okuduğu olur, yahut sizin onların
Her şey seninle güzel
Yolda yürümek bile
Olmayacak düşlerin,
Peşinde koşmak bile
Her şey seninle güzel
Bu toprak, bu taş bile
Içimdeki bu korku,
Gözümdeki yaş bile
Modern Soslu Postmodern Makarna'da gene duyguların ve yaşanmışlıkların tablosunu edebiyat tuvaline aktarmış. Mona Lisa gibi. Bir yanı gülümsüyor, selam çakıyor yaşayan
"Çiçeklerde, esen rüzgarda, doğan güneşte, incecik beliren ayda, dolunayda hep sen varsın."
Uff, kocaman gömülü aşklar demek istiyorum. Hayır, hayır asla okurken ağlamadım. Sadece bu tür kitapları ne kadar sevsem de okumak üzüyor.
10 farklı aşk... En beğendiğim Piraye-Nâzım kısmı.
10 aşk derken şunlar;
Afife Jale-Selahattin Pınar
Piraye- Nazım Hikmet
Eren-Bedri Rahmi Eyuboğlu
Ayhan Aydan-Adnan Menderes
Naciye-Enver
Latife-Mustafa Kemal Atatürk
İpek Kramer-Yüksel Menderes
Yıldız Kenter-Şükran Güngör
Fatoş-Yılmaz Güney
Çiğdem Talu-Melih Kibar
İmkansızlık, savaş... Bir sürü sebep ama bunlar sevmeye engel değil. Ama ayrılığa sebep sanırım. Aşka dair bir sürü mektup ve şiir.. İçime içime işledi, şimdiki sahte aşk değil bu, gerçek aşk bu diyebildim.
-"Aşk, bir ümidin adıydı başta; sonra bir faciaya tanık oldu."
-“Ne tuhaf şey değil mi? Senin en güzel günlerinin geçtiği bu gök altında benim şimdi, bir türlü bitmek tükenmek bilmeyen saatlerim uzayıp gidiyor...”
-"Başım sızlıyor, yüreğim sersem!"
-"Ordular idare ettim.
Bir kadını idare edemiyorum."
-"Seninle ben aynı insanız gibi geliyor bana... Sen ağladığın zaman ağlamak, güldüğün zaman da gülmek istiyorum..." #215575267
-"Zaten fotoğraflar ne işe yarar ki; onlar ölü, ben ise hayat doluyum."
İşte o an bir firtına kopar
Sanki o an yer yerinden oynar
Hoyrat bir rüzgar eserken
Sallanan gemi misali
Sallanır durur içimde dünya...
youtu.be/Zyw-ZzBJGEc?si=...
" Kendim çok günahsızmışım gibi sana ceza kesebilir miyim?" Kitabın giriş cümlesi.
Süreyya Unutma Beni Apartmanı'nın esas kızı. Annesi ve babasını tanımadan babaannesi tarafından büyütülmüş Süreyya. Köklerini bir yere salamamanın yarattığı boşlukla hayata tek geldim tek giderim mottosu ile yaşayan bir yere ait olmayı reddeden Süreyya.
İlksöz:Hüzün +Kahkaha, o biziz işte.
Bu toprakların havasından mı, suyundan mı, toprağında yetişeninden mi bilinmez, hüzünle sevinç içiçe geçmiştir hayatımızda. En karamsar anımızda bir anda kahkahayı patlatırız, en sevinçli anımızda gözden yaş gelirken kederleniriz birden. Atasözü müdür, bu toprağın sesi midir, hemen dudaklarımızdan dökülür:
Melih Kibar - Sessiz Veda
youtu.be/lbpMjhFJ_Dk
EVLİLİK
Nerelerden başlanmalı ki söze bilmem…
İki hayatı bir etmek deriz ya, silkelenen hayatlar görürüz. Hep mutluluklar dileriz, bir türlü görünemeyen, mutluluklar. Çok azımız görmüştür mutlu bir yuva, yaşamıştır, tesadüfen denk gelmiştir…
Neler oluyor da, o verilen sözler,