Sokak boyu uzanan bitişik nizam apartmanlar, kenarına eski bir kanepe bırakılmış çöp konteyneri, belediyenin amansızca budadığı kel çınar ağacı, sokak lambasının üzerinde gece gündüz muhakkak önemli bir şeyler anlatan bir karga...
NÂZIM HİKMET'LE İLGİLİ İKİ FİLM: 1993'te Başar Sabuncu Nâzım Hikmet'in Yolcu oyununu sinemaya uyarlar. Yolcu'da, Kurtuluş Savaşı'nın sürdüğü günlerde, ıssız bir tren istasyonu kulübesinde yaşayan istasyon şefi (Halil Ergün), karısı (Müjde Ar) ve makasçısının (Tarık Akan) hesaplaşma öyküsüdür.
2007'de Biket
Bu destan konusunda Nâzım’ı sıkıştıran bir başka kişi de Kurtuluş
Savaşı’nın en önemli komutanlarından olan dayısı Ali Fuat
Cebesoy’dur. Hatta, ayrıntıları bilmediğini ileri süren şaire, uzun
bir yazı göndererek anlatır Milli Mücadele’yi.
Nâzım 1940’ta Çankırı Cezaevi’nde yazmaya başladığı destanı
1941’de Bursa Cezaevi’nde tamamlar. Aslında buna destanın ilk
hali dememiz gerekir. Bu haline daha sonra eklemeler yapacak ve
destanı parçalara ayırarak, Memleketimden İnsan Manzaraları’nın içine yerleştirecektir. Memet Fuat’a Bursa’dan yazdığı bir mektuptan:
“Destan’a gelince, Türk halkının milli kurtuluş savaşının destanını ayrı ve koskocaman bir destan olarak yazmak isterdim elbet. Fakat bunun için elimde imkân yok. Gayet basit, mesela İnönü Meydan Muharebesi'nin cereyan ettiği tabiat parçasını bile gidip göremedim. Manzaraların içine, yazdığım destan parçasını koymak meselesine gelince, orda o parça olmasaydı Manzaralar çok şey kaybederdi, şundan dolayı ki, Manzaralar aynı zamanda memleketimin Meşrutiyet'ten bu yana kısa tarihidir de..."