Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yalan; ekonomik bir zorunluluk, politik bir silah, sanatsal bir gereklilik, medyatik bir yöntem, cinsel bir bahşiş ya da toplumsal bir alışkanlık olarak meşruiyet kazandığı anda güçsüzlüğün ve suçun üreme koşulları yerine getirilmiş demektir.
Geride Kalanlar, Ellerine Kelepçe Vurulanlar, Suriye’de Yavrusu Kimyasal Gazla Zehirlenenler, Hayatta Kalan Yavrularının Endişesini Taşıyanlar. Onlar Ne Yapsın, Kime Gitsin? Çaresizliklerini Kime Arz Etsin? Tecavüze Uğrayan Áişeler, Fâtımalar Yeryüzünde Hangi Kuruma Dilekçe Göndersin. Kime, “Gelin Ve Bizi Kurtarın!”Desin. İşgal Ordularına Mı? Zalimler İçin Meşruiyet Hutbeleri Okuyan Belamlara Mı, Daha Çok Kazanabilmenin Hesabını Yapan Bazı Akademisyenlere Mi? Sisi’nin Finansörlüğünü Yapanlara Mı; Adı Ömer, Adı Osman Diye Suriye’de Çocukları Katleden İran’a Mı? BM’ye mi; İsrail Adına Suriye’yi Vuran ABD Ve Rusya’ya Mı? Onları Seyredip Bu Silahları Üretenlere Mi; Hala Irkını Kutsayan Gafil Müslümanlara Mı..? Ey Aziz, Muntakîm, Cebbâr Ve Kahhâr Olan ALLAH’ım..!Müslümanların Senden Başka Sığınağı Yok... İmdad Eyle Ya Rabbe’l Alemin... Kahreyle Bütün Zalimleri, Temizle Yeryüzünü. Kurtulsun Geride Kalan Bütün Esmalar... Syf 162-163 {Amîn Ecmain...}
Erdal Ulu - Hüküm Basın Yayın Dağıtım PazarlamaKitabı okudu
Reklam
İnsanın bir soydan, bir de ilimden nesebi var. Biri onu atalarına, diğeri ise ait olduğu fikir ya da akîdeye bağlar. İlim, fikir ve sanat cephesinden verilen eserler ilimdeki neseple meşruiyet kazanır.
Sayfa 217 - ULEMÂNIN VARİSİ SOYUNDAN GELENLER Mİ, YOLUNDAN GİDENLER Mİ?Kitabı okudu
İCAZET mevzusuna dair çok güzel bir açıklama...
Bir köyde ya da bir kasabada medrese açan birinin "ihya" başlığı altında "ifsad'da bulunmasına ve ehliyetsiz hocaların imar niyetiyle tahrib etmesine mani olabilmek için “icâzet" sistemini geliştirdiler. İlimden nesebi ortaya koyan icâzet, yeni hocalara meşruiyet verdi. Başına bir sarık saran ya da sırtına bir cübbe alan; hakikatte ise ilimden hiç nasibi olmayan cahil ya da zındıkların fesadına mâni oldu icâzet. Diplomada anonimlik vardır. Öğrencinin dersine girmeyen, onu hiç tanımayan bir müdür ya da rektör diplomanın altına imza atar. İcazette ise öğrencinin her hâline tanık olan, talimi gibi terbiyesiyle de meşgul olan bir hocanın imzası vardır. O imza muhataba bir güven verir. Mücâz için bir şehadettir. Öğrencinin Allah rızası için mi yoksa makam için mi okuduğu nu gözeten, dünyevi bir amacı fark ettiğinde de gerekli tedbirleri alan bir hocanın şehadetidir. İcazet, bir öğrencinin Allah Rasûlü'ne ilimde ve ahlakta varis olabileceğinin belgesidir. Diploma ise talebenin sadece madde planında ehil olduğunu anlatır. İcazet, öğrenciyi öz posa ayrımına tabi tutar. Diploma ise öze de posaya da aynı yetkiyi verir. Geçen asırda medreseleriyle beraber âlimlerini de kaybeden ümmet, icâzetle hakikatini korudu. Lawrence'lere karşı icâzet bir kalkan oldu. Zındıkların medreseye sızmalarını büyük oranda icâzet önledi.
Sayfa 218Kitabı okudu
Siyasette, dinin kendisi bir amaç değildir, düşüncelerden biridir yalnızca; meşruiyet en inançlı olana değil, mücadelesi halkınkiyle aynı olana verilir.
Fransız mütefekkirinin Garp’ın temellerinden biri saydığı akıl, ki serbest tenkidi icap ettirir ve ancak serbest tenkit sayesinde yaşar, bu devirde hiç de yüksek bir değer olarak tanınmamış ve sevilmemiştir. Bilakis aklın inkişafına engel olan kuvvetli bir sansür bu devri karakterize eder. İtiraf etmek lazımdır ki, Meşruiyet devri, bu bakımdan Cumhuriyet’in ilk devrine nazaran çok ileridir. Serbest tenkit olmayan yerde aklın hâkim olduğunu kim iddia edebilir? Her şeyi yoklayan Sokrat’ı ortadan kaldırın, eski Yunan medeniyetinden değerli olarak ne kalır? Dikkat edilirse, Cumhuriyet devrinde gerçekten mütefekkir adını alacak bir büyük şahsiyet yetişmemiştir. Meşruiyet devri hiç olmazsa Gökalp’i çıkarmıştı.
Reklam
Dünyada yürürlükte olan şu iğrenç düzenin değişmesi için bir çaba içerisindey­sen, meşru faaliyetler o zaman hakiki bir meşruiyet ka­zanmış olur. Yoksa düzene uymuş, savrulmuş, yenilmiş, kaybolmuş aptal bir 'dindar vatandaş' olarak, emperyalist/kapitalist/modernist düzenin çarkları arasında erir gidersin. Anladın mı?
Tarihimizin en önemli dönüm noktalarından birisi olan İkinci Meşruiyet ve Sultan Abdülhamid konusunu ideolojik ve sığ kamplaşmalardan uzak bir biçimde ele alıp, o devrin ruhunu ve zihniyetini yansıtmaya çalıştım.
Her gün, her gece sergilenen bu tiyatro topyekûn bir inançsızlığın, bir nihilizmin kapısını aralıyor. Uzlaşmalar alkışlanmıyor artık; uzlaşmalar kuşku yaratıyor. Kuşku, kanserli bir hücre gibi içten içe büyüyor kamuoyunun bilinçaltında... Rejim bir meşruiyet bunalımı yaşıyor. Toplum radikalleşiyor. Hepsinin canı cehenneme söylemi her gün yeni taraftarlar buluyor. Ülke bir kurtlar sofrasına dönüyor ve sofranın yemleri için, isyan hak oluyor.
Sayfa 65 - Kurtlar Sofrası
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.