Çetin Balanuye'nin bu eserini bitirdikten sonra çok tatlı bir tebessüm oluşuyor yüzünüzde. Elbette bu kitap o "size iyi gelecek kişisel gelişim" kitaplarından değil, bu kitap var olma çabanızın hayatınızın tek bütününü oluşturduğunu anlamanızı destekleyecek nitelikte bir kitap. Spinoza'yı bilenleriniz bilir, Spinoza'ya göre özgür iradesi olmayan insanın tüm devinmeleri Doğa veya Tanrı dediğimiz, duyumsamalarımızla içinde yer aldığımız şey'e, yani içkinliğe aittir. İnsan'ı mutsuz eden, içkinliğin ötesinde aşkınlığa inanmaktır. Çok basit bir denklemle şunu belirtebiliriz ki, hiçbir insan belirsizliği sevmez ve bu belirsizliği yıkıp iyi de olsa kötü de olsa bir sonuç görmek için umarsızca bir savaşım verir. Spinoza, bu belirsizliğin kaynağında aşkınlık yattığını öne sürer ve insanın "sevince" dönüşmesini, aşkınlığın aşılmasıyla olacağını söyler. Ayrıca Spinoza, insanın bir yolun sonuna varmaktansa yolda olmanın daha manidar olduğunu belirtir, bu ölmek mi yaşamak mı sorusuna vereceğiniz yanıtın başka bir minvalidir. Yolun sonu varlığın ölmesidir ve biz yolda olmayı bildiğimiz için sevinçliyiz.
Balanuye'nin anlatımına hayran kaldım. Mutlaka okuyun. Sevince dönüşün.
Çok köpürtülmüş bir düşünce. Her şey Barış Bey' in yabancı kitaplardan alıntıladığı kadar kolay değil. Ben zaten hayatımda kendimi tamamıyla kanıtladım diyen birisinde ya kişilik bozukluğu veya patolojik narsisistlik vardır.
Önemli olanın başkalarının hayranlığını,takdirini kazanmak için yaptıklarımızın değil,kendi insanlığımızı ve kendi hayranlığımızı inşa etmemiz gerektiğini ve vurguladığını düşündüğüm bir cümle.Bizi bize kazandıracak olan da budur.