'Mavi Gözlü Dev' Nâzım Hikmet
O mavi gözlü bir devdi. Minnacık bir kadın sevdi. Kadının hayali minnacık bir evdi, bahçesinde ebruliii hanımeli açan bir ev. Bir dev gibi seviyordu dev.
"Sesinin tonunda minnacık bir soğuyuş hissettiğim an yokum."
Reklam
Sen kendini küçük zannedersin. Halbuki en büyük alem sende toplanmıştır. Ebru bunu fısıldar bize. Bilir tek nokta, en ince fırçanın ucuyla suya bırakılan minnacık bir nokta, olur sana umman u derya. Yayılır, kıvrılır, lamelif misali dolanır. Katreyiz alemde, lakin unutma ki tek bir nokta Pinhan, tekmil sırları içinde barındırır.
Sayfa 62
Avucunda ısıttığı minnacık bir heykel: Dünyadan gizlenen yüreği...
Batı, tarihindeki her kepazeliği yüceltirken, kendi geçmişimizde karşımıza çıkan minnacık kusurlara takılıp kalıyoruz. BU NE ŞUURSUZLUK..!!! İslâmiyet bir yerde insaftır. İnsafını kaybedenler hiçbir hakikati bütünüyle kavrayamazlar.
İnsan kendi türünün tek örneği olduğunu sanır; güzel bir meyve, herkesin ısırmak istediği körpe bir salatalık gibi. Bir süre sonra sendeki iyi yönlerin başkalarında da bulunduğunu, başkalarının senden daha kötü olmadıklarını görürsün. Biraz da utanırsın...Utanırsın çünkü minnacık çıngırağını sallamak için çan kulesine tırmanmışsındır, oysa yortularda büyük çan çalmaya başlayınca senin çıngırağının sesi bile işitilmez. Sonra, başka bir şeyin farkına varırsın: senin çıngırak tek başına çalarken yaşlı çanların gümbürtüsü içinde tereyağına batan bir sinek gibi boğulup gidiyor. Boğulup gidiyor ama koronun tümü içinde onun sesi de işitiliyor. Anlıyor musun ne demek istediğimi?
Sayfa 133Kitabı okudu
Reklam
Diyebilmek en nihayetinde:''Sen kendini küçük zannedersin.Halbuki en büyük âlem sende toplanmıştır. Ebru bunu fısıldar bize. Bir tek nokta ,en ince fırçanın ucuyla suya bırakılan minnacık bir nokta olur sana umman u derya.katreyiz âlemde lakin unutma ki tek bir nokta tekmil sınırlarını içinde barındırır kâinatın.''
Halkı tarafından çok sevilen bir kral, huzuru en güzel resmedecek sanatçıya büyük bir ödül vereceğini ilan eder. Yarışmaya çok sayıda sanatçı katılır. Günlerce çalışırlar, birbirinden güzel resimler yaparlar, eserleri saraya teslim ederler. Tablolara bakan kral sadece ikisinden hoşlanır. Ama birinciyi seçmesi için karar vermesi gereklidir. Resimlerden birisinde bir göl vardır. Göl, tıpkı bir ayna gibi etrafında yükselen dağların görüntüsünü yansıtmaktadır. Üst tarafta pamuk beyazı bulutlar gökyüzünü süslemektedir. Resim, bakanlara mükemmel bir huzur hissi verecek kadar güzeldir. Diğer resimde de dağlar vardır. Ama engebeli ve çıplak dağlar. Dağların üstündeki öfkeli gökyüzünden boşanan yağmurlar ve çakan şimşek ise resmi daha da sıkıntılı bir hale sokmaktadır. Dağın eteklerindeki şelale insana gürültüyü, yorgunluğu hatırlatacak kadar hırçın resmedilmiştir. Kısaca resim, pek de öyle huzur verecek türden değildir. Fakat kral resme bakınca, şelalenin ardında kayalıklardaki, çatlaktan çıkan mini minnacık bir çalılık görür. Çalılığın üstünde ise bir anne kuşun örttüğü bir kuş yuvası göze çarpmaktadır. Sertçe akan suyun orta yerinde anne kuşun kurduğu yuva izleyenlere harika bir huzur ve sakinlik örneği sunmaktadır. Ödülü kim kazandı dersiniz? Tabi ki ikinci resim... Kral bunun nedenini şöyle açıkladı: "Huzur hiçbir gürültünün, sıkıntının ya da zorluğun bulunmadığı yer demek değildir. Huzur, bütün bunların içinde bile yüreğimizin sükunet bulabilmesidir
En büyük yazar, Tanrı. Evren kocaman bir hikaye kitabı. Bizler mini minnacık roman karakterleriyiz, tek tek her birimiz. Öyleyse romancının işi sıfırdan yaratmak değil, kainatın ritmine ve hikayelerine kulak ve gönül vermek. Umberto Eco'nun dediği gibi: "Bağlantıları icat etmemiz gerekmiyor. Onlar zaten evrende mevcut."
Sayfa 127
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.