Matt Haig’in kitaplarında işlediği konuları çok seviyorum. Gece Yarısı Kütüphanesi’nde hayatımızın dönüm noktalarındaki tercihler üzerine yoğunlaşan yazar bu defa zaman mefhumunu irdeliyor. Konuyu işleyiş tarzını da çeşitli tarihlerdeki yaşamlar arasında günümüze, günümüzden geçmişe dönüşlerle çok heyecanlı hale getiriyor. Okuyucu kendine verilen
İbn Kayyım el-Cevziyye, İgasetu’l-Lehfan fi Mesayidi’ş-Şeytan adlı eserinde
der ki:
Peygamberlerden başkaları, şahsî düşüncelerinde ve ilhamlarında hata da ederler,
isabet de. Onların zan ve ilhamları, düşünceleri ve hatıraları
80, Allah’ın kulları için delil ve
hüccet niteliği taşıyamaz.
Allah’ın ilhamına mazhar olanların sadatı, ashab-ı
………………………………………………………………………..…
Clarice Lispector'un (1925-1977) 17 yaşında yazdığı ilk romanı olan Yabani Kalbin Yakınlarında, 1944 yılında yayımlandı. Radikal olarak yeni tarzı, Brezilya edebiyatından, bölgeselci damarından daha sonra onu zirveye hareket ettiren büyük psikolojik yoğunluğa sahip içgözlemci bir literatüre geçişini işaret
1. BÖLÜM
SAİD NURSÎ, NUR RİSALELERİ VE İLİM
1.1. SAİD NURSÎ’NİN TAHSİL HAYATI
Risale-i Nur müellifinin tahsil hayatı üç aydan başka mevcut olmadığı halde
(...)10
Evet o zât (Said Nursî) daha hal-i sabavette iken ve hiç tahsil yapmadan
zevahiri kurtarmak üzere üç aylık bir tahsil müddeti içinde ulûm-u evvelîn ve âhîrine
ve ledünniyat ve
Qingshan komününde dört kişilik bir aile yaşıyordu: Anne Wang, oğul Wang, karısı Tarçın Çiçeği ve küçük oğulları.
Bay Wang, bölgenin tarım makineleri fabrikasında çalışıyordu. Anne Wang ile gelini Tarçın çiçeği arasındaki ilişkiler, havadaki pozitif ve negatif elektrik yükleri arasındaki ilişkiye benziyordu.
Bir araya geldiklerinde şimşekler
Anladığım kadarıyla yaşam bilgeliğinin altın kuralları şöyleymiş: (Hafiften kızgın yorumlarımı sonda yazdım)
1. En popüler olmuş öğüt: Hayatta mutlu olmayı hedefleme; en az mutsuz nasıl olurum veya en az nasıl acı çekerim bunun yollarını ara.
2. Kreşten çıkan oğlunun haleti ruhiyesini anlamak için nasıl geçti günün deme, bugün seni mutsuz eden
ince bi yağmur caddem anlık
en az gözlerim kadar ıslak
geceleri yağdım huzurdan ırak
bu kez dert değil mutluluktan
inan korkum yolumdan uzak
bi yol bulur da kaybolursan
yerim yurdum yok olursan
Abdullah Reha Nazlı'nın sosyal medyadaki bir paylaşımından alınmıştır. Yazar, üzerinde düşünmeye ve sorgulamaya değer pek çok husus ifade etmiş. Eğer çark gerçekten böyle dönüyorsa, bu maalesef hiç de sürdürülebilir ve sağlıklı bir durum değil...)
"4 nesil kitapçı
"Biliyorum, şoktasın Kumru. Atlatman kolay olmayacak fakat şunu bil ki asıl mucize bir yıldır uyuyor olman değil, bir yılın
sonunda kendine gelmen. Sana durumu şöyle açıklayacağım. Geldiğinde ciddi anlamda travmatik beyin yaralanmaların vardı. Üstüne üstlük sıkıştığın yerde ciddi
bir oksijen eksikliği yaşamıştın. Buraya transfer edilme sebebin oradaki uzmanların kendine geleceğine dair yeterince inançlı olmamalarıydı. Seni çok sevdiğim, çok
güvendiğim ve hayran olduğum bir hocama gösterdim. Bir şans olabileceğini o söyledi. Sen uyurken geçen süreç herkes için zordu. Annen ve baban mahvolmuş bir haldeydi.
Sonra tek tek arkadaşların uyandı. Önce Eren, sonra Nisan, sonra Bulut ve en son Uraz. Onların kendilerine gelmeleri ve
yoğun bakımdan çıkmaları art arda oldu, bir hafta içinde kendilerine geldiler. Buradaki tedavileri de yaklaşık iki hafta sürdü ve taburcu oldular. Sana dair umutları hiç kaybolmadı, ne onların ne ailenin ne de benim. Aylar geçtikçe şans azalıyordu. Uzun süren komalar yüksek oranda kalıcı vejetatif duruma geçmekle sonlanır. Yani halk dilinde,
bitkisel hayat..."
Selef-i salihin, Kur'an konusunda devamlı takva üzere hareket etmiş, bu konudaki her yeni yaklaşımı çekince ile değerlendirmiş, ihtiyatla karşılamışlardır. Öyle ki, bu endişe, hayırlı ve ümmete faydalı işlerde dahi onlardan ayrılmamıştır.
Vahiy kâtiplerinden biri olan Zeyd b. Sabit el-Ensari (ra) şöyle demiştir:
"Ebu Bekir, Yemame
Ey ruhum, tüm bilgeliği ve bilgeliğin tüm taze ve en eski sert şaraplarını verdim toprağın içsin diye.
Ey ruhum, her güneşi, her geceyi ve her susuşu ve her özlemi döktüm üzerine: – bir asma gibi büyüdün sen de.
Ey ruhum, aşırı zengin ve yüklü duruyorsun şimdi, dolgun memeleri ve sık, boz altın üzüm salkımlarıyla yüklü bir asma: –
– mutluluğunla
O zamanlar dünya gerçekten de bir öküzün boynuzlarında durmaktaymış ve Karanfil Kız'ın bu aşırı gelişmiş iribaşa söyleyecek bir çift sözü varmış.
Ama dur bak, en iyisi baştan başlayayım. Şimdi bu Karanfil Kız babasını fazla görememekten şikâyetçiymiş. Çünkü adamcağız haftanın her günü, hatta bazen haftasonları bile geç saatlere kadar çalışır,
Sen Çok Yaşa, Jose Arcadio Buendia!
Yüzyıllık Yalnızlık’ı ilk okuduğumda anlamamıştım; oysa kitabın arka kapağında son bin yılın en güzel eserlerinden biri olduğu yazıyordu. Lisedeki edebiyat hocama söyledim, tekrar oku, dedi. O zaman dinlemedim onu. Ama aradan yıllar geçince bir kez daha elime aldım Marquez’in bu büyülü kitabını. Bugünlerde