' Mühim olan karşılaşmanın rastlantısallığı değildir. Esas mesele bu tesadüfe gelecekte ne anlam verileceğidir. Karşılaşan iki bedenin birbirinden ne yapacağı, ...
'' bana gel, ben gerçi seni bir iş uğruna feda ettim benim için bu kadar az ehemmiyetin vardı; şimdi bu engel kalktı, başka bir mühim mesele çıkıncaya kadar sana bağlıyım'' demek de herhalde pek kolay bir şey değildi.
Kur’an okumayı, sadece sevap kazanma vasıtası veya merasimleri süsleme aracı yapamayız, böyle yaptığımız zaman “oku” emrinin gereğini yerine getirmiş olmayız.
Görülmek istemek, yaradılışın esâmisinden bir şelale gibi döküle döküle bize kadar inmektedir. Bir bilinçte yer almaktır bütün mesele. Bu yüzden görmek ve görülmek mühim bir şeydir.
Seviyorum dediklerimiz arasında kaçıncı sıraya koyduk O'nu? Peki,O bizi sevdikleri arasında kaçıncı sıraya koydu?böyle iki mühim mesele varken nasıl olur da altın ve gümüşün peşinden koşar dururuz? Nasıl aldanırız fesleğenim, nasıl?
Hakkın sevdiklerinden, dost edindiklerinden olmak duasıyla..
Altıncı Sebep
Ehl-i hakkın ihtilafı nâmertliklerinden, himmetsizliklerinden, hamiyetsizliklerinden olmadığı gibi; gafletli ehl-i dünyanın ve ehl-i dalaletin, hayat-ı dünyeviyeye ait işlerde samimane ittifakları dahi mertlikten, hamiyetten, himmetten değildir.
Belki ehl-i hakkın ekseriyetle âhirete ait olan faydaları düşünmekle, o ehemmiyetli ve
Aşk mühim mesele. Kendi yolundan akmak gibisi var mı? Sevmediğin ve layıkıyla yapamadığın bir işte her gün çalışmak acı vermez mi hayatta? Sürekli akıntıya karşı kürek çekmektense, akıntıyla aynı yönde giderse coşkuyla ilerlemez mi insan?