186 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
“Daha çok anlat” dedim. “Hoşuna gidiyor mu?” “Çok. Elimden gelse seninle sekiz yüz elli iki bin kilometre hiç durmadan konuşurdum.” “Bu kadar yola nasıl benzin yetiştiririz?” “Gider gibi yaparız.” Bugün, kendisiyle geçen yıl tanıştığım Şeker Portakalı var! Bu kitap, “Günün birinde acıyı keşfeden küçük bir çocuğun öyküsü” diye tanımlanıyor. Satır
Şeker Portakalı
Şeker PortakalıJosé Mauro de Vasconcelos · Can Yayınları · 2022232,4bin okunma
640 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Uzun bir süredir inceleme yapmadım. Çünkü okuduğum film ve kitap incelemeleriyle kendi yorumlarımı karşılaştırınca ciddi bir fark gördüm ve yazdıklarımdan utandım. Adamlar oturup kitabı bitirip en güzel cümleleri ayırt edip bulabiliyorlar sonra da kitaptan örnek vere vere toplumsal analizinden karakter psikolojisine kadar verilmek istenen asıl
Dövmeli Adam
Dövmeli AdamPeter V. Brett · Epsilon Yayınları · 2011324 okunma
Reklam
136 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
25 saatte okudu
Selimiye Üçlemesi bitti ama beni de bitirdi, üzdü, sinirlendirdi, huzursuz etti, yüreğe vicdana dokundu. Yılmaz Güney, Hücrem kitabında düşündürdü, sordu soruşturdu, üzdü, yer yer sinirlendirdi çoğunlukla da huzursuz etti. Salpa’da ise bunların seviyesini biraz daha arttırdı ve gümbür gümbür Salpa ile soruşturdu yaşadığımız gerçekleri, “Anlat be Salpa anlat” dedikçe sanki arka fondan “güm güm” diye sesler duyuldu, her bir cümlesi her bir sorusu gümletti sayfaları. Sanık kitabında ise Yaşar Yılmaz ile beraber bizleri çaresiz bıraktı, öyle bir üzüp huzursuz etti ki sinirlenmek istesek bile sinirlenemedik, ne geline ana diyebildik ne de oy anam oy desek de sesimizi duyurabildik. Yazmak istedik ama yazamadık, ne yazacağımızı bilemedik, ne yazabilirdik ki Yaşar, suçun yoktu ki senin. Kitabı okurken yoruldum, Yaşar Yılmaz işkencelere maruz kaldıkça koskoca tarihimizin belki de tarihimizden de büyük koskoca ayıplarını okudukça utandım, kendimi hepimizi suçlu hissettim. Çoban Sülü ve Ecevit suçlu demek, onların suçlarının size atılmasının ayıbı ve Yılmaz Güney’in her huzursuz edici cümlesi ile beraber yıkıma uğrattı beni. Kanlı Pazar, Altıncı Filo olayları neden herkesin üstüne atılır Salpa diye Salpa’ya sormak istedim. Yenildin be Yaşar, faşizme karşı dik duruşuna rağmen yenildin, hâlbuki bu zulmün yenilmesi gerekiyordu ama elbet olacak Yaşar elbet bu da olacak, hücrene, hücrendeki duvara boşuna yazmadılar o yazıları, sakin ol arkadaş sen paniğe kapılma. Zafere kadar savaşacağız ve zulüm mutlaka yenilecektir.
Sanık
SanıkYılmaz Güney · İthaki Yayınları · 2017560 okunma
- Bana sonuncu, en üst, en büyük sayıyı söyle. + Bu çok saçma. Bir kere sayıların sayısı sonsuzdur, sen hangi sonuncuyu istiyorsun? - Peki sen hangi son devrimi istiyorsun? Sonuncu diye bir şey yok, devrimler sonsuzdur. Son devrim çocuklar içindi: çocuklar sonsuzluktan korkar, çocukların geceleri rahat uyuyabilmeleri için gerekli olan ise... + Tüm bunların anlamı ne? Eğer herkes mutluysa, bunların anlamı ne? - Diyelim ki... Tamam, senin dediğin gibi olsun. Peki ya sonra? + Komik! Kesinlikle çocukların soracağı bir soru. Çocuklara bir şeyi sonuna kadar anlat, yine de "peki sonra", "peki neden" diye sorarlar. - Çocuklar biricik cesur filozoflardır. Cesur filozoflar da mutlaka çocuktur. Tam da böyle, çocuklar gibi, her zamanki ve gerekli soru "bundan sonra ne olacak?" sorusudur. + Sonra hiçbir şey olmayacak! Nokta. Tüm kainatta, eşit bir biçimde ve her yere dökülmüş... - demek öyle: eşit biçimde ve her yerde! İşte entropi burada, psikolojik entropi. Senin gibi bir matematikçi nasıl olur da farklılığın, sadece derece farklılıklarının, sadece sıcaklık kontrastlarının sadece onların yaşamında olduğunu anlamaz. Eğer her yerde ve tüm kainatta vücut aynı sıcaklıkta veya aynı soğuklukta olsaydı... Ateş, patlama, cehennem olması için birbirlerine çarptırmak lazım. Ve biz çarpıştıracağız.
Sayfa 180 - İthaki Yayınları
Harf inkılabı
Harf inkılabı 1928’de ilan olundu. Atatürk, bir iki seneden beri bunu düşünüyordu. Vakit vakit bana açmıştı. Ben önce buna mukavemet ettim. Başından beri benim söylediğim “Enver Paşa harp ilan edilmeden böyle bir şeye teşebbüs etmişti.; sonra muharebenin ilanı üzerine kaldırıldı. Tekrar eski hale döndük. Yine öyle olacak”. Çünkü bu
Bu ülke hassas insanlardan geçilmiyordu. Bu hassas insanlar, her türlü değerlerimize yönelik saldın ve hakaretten sık sık rahatsız olurlardı. Hepsinin de mutlaka bir kutsalı olurdu. Bu ülkede o kadar çok kutsal vardı ki, insanı insan yapan o sıradan değerlere pek yer kalmıyordu. O zaman da huyat hakikatini kaybediyordu. Ama gel de bunu anlat...
Sayfa 131 - Everest YayınlarıKitabı okudu
Reklam
383 öğeden 371 ile 380 arasındakiler gösteriliyor.