Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
328 syf.
9/10 puan verdi
açıkçası yazarın diğer kitaplarına nazaran biraz sıradandı. son yazdığı romanları ilk kez okuyanları etkilemiş olabilir ama biz eskilerin beklentisi de fazla olduğu için hüsrana uğratıyor. sürükleyiciliğine sözüm yok ama nacizane bir tavsiyemdir eğer ki bu kitabını okuyup da sevdinizse en baştan başlayarak kitaplarını okumanızı tavsiye ederim, benim favorim "dostlarım ve aşlarım" ve "birbirimize söyleyemediğimiz onca şey" dir. iyi okumalar.
Öncelikle arka kapağında sıralanmış ödülleri, sonrasında kapak tasarımı ve ciltli baskısı nedeniyle çok merak ettiğim bit kitaptı Bakire. Olay örgüsü, su gibi akan anlatımıyla kitap mı okudum film mi izledim pek ayırt edemedim açıkçası. Tam da pike altında kitap okuma ya da film izleme mevsimi gelmişken daha ne isteyeyim?
Küçük kasaba öykülerini oldum olası sevmişimdir. Hikayeleri samimi ve derli toplu olur. O kasabanın bir sakini gibi köşesini bucağını tanırsınız hikayenin içinde. Sevgileri büyük, öfkeleri güçlü, ilişkileri gerçektir. Sakin kasaba hayatında patlak veren en ufak olay bile bütün hayatları etkisi altına alırken Bakire'nin 17 sene boyunca kasabaya hakim olan hikayesi de elbette ki nefis bir okuma sağladı. Genelde olayı çok başlarda çözmeyi başaran bir okur olarak yazarın gerçekleri kitabın sonlarına kadar saklamayı başarması da oldukça etkileyiciydi benim için. Gördüğünüz yerde alın, yok aldıysanız tereddütsüz okuyun.
Ben Norah Jones'un The Fall albümü ile tatlandırdım kitabımı. Çok da yakıştırdın ikisini.
Belki denemek isteyen olur diye; naçizane tecrübem ve tavsiyemdir.
Yazara, sanatçıya, Ephesus Yayınları'na ve çevirmen Ekrem Köksal'a saygıyla...
Yıllar önce henüz bir öğrenciyken çok yakın bir arkadaşımdan duymuştum adını. Bir türlü alamadığım ama aklımdan da atamadığım bir kitaptı "TARİHÇİ"... Hiç olmadık bir anda ve yerde kendini yeniden hatırlattığında artık bu anlamsız kavuşamama durumuna bir son vermek için hemen sipariş ettim. Elime ulaştığı Cuma gününden haftasonu
"Sırt çantama birkaç eşya atıp yola çikmak istedim." Evet, kitabın bendeki etkisi tam anlamıyla buydu... Aslında zaten Andrew ve Camryn ile birlikte o arabanın arka koltuğundaydım sanırım kitap boyunca.. Aralarındaki sihiri bozmamak için sessiz sessiz çevirdim sayfaları, arka koltukta oturduğumu farketmesinler diye.. Ama bazen çok zorlandım; mesela onlar bağıra çağira "Hotel California"yı soylerken katılmak istedim. Yağmur yağarken arabanın üstüne uzanmak istedim onlarla ya da yıldızların altında uyumaya çalışırken karşılaştıkları yılandan kaçmak kahkahalarla. Muhteşem bir yolculuktu, mutlaka katılmalısınız onlara bir durakta.
Kitabı okurken bir sürü şarkı çıkacak karşınıza; hemen o anda açıp dinlemenizi öneririm. Fiziksel olarak kitabın bir parçası gibi hissedeceksiniz kendinizi. Ama favorim kahvaltı yapmak için durdukları restoranda müzik kutusunda çalan "Raisins In My Toast". Bakalım şarkıyı soylerken dans eden Andrew sizi de gülümsetecek mi?
Naçizane tecrübem ve tavsiyemdir.
Yazara, sanatçılara, çevirmen Süreyya Çalıkoğlu'na saygıyla...
Sonsuzluğun Kıyısında'yı okudum ve kelimenin tam anlamıyla bir maceranın daha sonuna geldim. İki kitap boyunca yol arkadaşım olan Camryn ve Andrew'e teşekkür ederim. Yoğun geçen iş gününün sonunda eve gelip bir yere serilmekten başka bir şey istemediğim günlerde kilometrelerce gezdirdiler beni beraberlerinde.
Aşk tesadüfleri mi sever bilemem ama hayatın bir tesadüfler bütünü olduğu kesin. Hiç aklımda olmayan bir anda hayatımın süprizini yaşayabileceğimi bana yeniden hatırlattıği için kitapların mesajını sevdim. Anı yaşama mevzusu ise hepimizin günlük hayatın akışı içinde unuttuğumuz bir şey olduğundan bir kez de bunun üzerine düşünmüş oldum. Yazarın dili oldukça akıcı ve rahattı. (Pardon, yazardan çok çevirmenin dili demeliydim.) Tüm bunlar bir araya geldikten sonra da keyifle okuduğum bu seriyi elbette tavsiye ederim.
Bir övgü de yayınevine. Şüphesiz ki Ephesus Yayınları yazım ve baskı konusunda gerçekten çok titiz. Bütün kitapları sadece baskıları için bile olsa almak istiyorum. Ama hatasız yazim konusundaki özenleri de okumayı kesinlikle daha lezzetli kılmakta.
Daha ne olsun?
Belki denemek isteyen olur diye; naçizane tecrübem ve tavsiyemdir.
Yazara, Ephesus Yayınları'na ve çevirmen Deniz Beril Bacaklılar'a saygıyla...
Sahte Romeo'yu bitirdim; birazcık hayal kırıklığıyla. Açıkça söylemek gerekirse kitap için beklentim çok yüksekti. O tiyatro sahnesinde yaşanacakĺarı merakla okumaya başladım ancak başroldeki hanım kızımız Cassie'nin bitmek bilmeyen cinsel ihtirası beni biraz boğdu. Aşk hikayelerindeki cinsel sahneler iyidir, okumayı da severim ama bu hikayede öyle olmadı. Basitleştirdi ve gereksiz fazla geldi. Çok çok iyi bir hikayeydi oysa; keşke Cassie'nin cinsel doyumsuzluğu yerine Ethan'ın yaşadığı gelgitlerin nedenleri derinleşseydi. Muhtemelen ikinci kitapta Ethan'a daha yakından bakılacaktır ama şahsen ben sadece hikayayi tamamlamak için okuyacağım devam kitabını. Nedense ilk kitaptan daha iyi olduğunu düşunsem de cok hevesli olmadığımı da yeterince belli ettim sanırım. Ayrıca yarın elime ulaşacağını umut ettiğim kargomun içinden çıkacaklar nedeniyle ikinci kitaba hemen geçmeyi de pek düşünmüyorum.
Belki denemek isteyen olur diye; naçizane tecrübem ve tavsiyemdir.
Yazara, Yabancı Yayınları'na ve çevirmen Pınar Polat'a saygıyla...
Aman Tanrım!
Çok uzun zamandır kitap hakkında o kadar çok şey okudum ki yorumları bırakıp kitabı okumaya ancak fırsat buldum. Ve savruldum. Sayfalar arasında kayboldum. Şu an bir şeyler daha yazmakla hemen Izabel'e başlamak arasında gidip geliyorum.
Seri kitaplarda ikinci kitap risktir bence ve genellikle ilk kitabın büyüsü yakalanamaz. En azından benim için öyle. Ama bu sefer sanki fragmanı izlemişim de filme yeni başlıyormuşum gibi geliyor. Ve Redmerski favori yazarlarım arasına giriyor; tabi ki hikayeyle birlikte çevirmen Murat Karlıdağ sayesinde.
Hadi hemen başlayın okumaya elinizde varsa; ya da hemen alın hemen! Beni de çok tutmayın Izabel çağırıyor.
Belki denemek isteyen olur diye; naçizane tecrübem ve tavsiyemdir.
Yazara, Ephesus Yayınları'na ve çevirmen Murat Karlıdağ'a saygıyla...
Bana kalırsa her insanın okuması gereken bir kitap,başucu kitabım olacak sanırım..Kitapta bilgiler o kadar fazla ki her seferin açıp bir daha okuyacağım.Kitap; insanlık tarihi,ekonomi,bilim,din,hayat başlı başına her şeyi barındırıyor.Ufkunuzu gerçekten kocaman bir şekilde açıyor.En zekisinden, en cahiline herkesin okuması gerekiyor.İnsanın ve doğanın devrimlerin oluşan,oluşmuş ve oluşacak düzenleri,mitleri,ulusları,milliyetçiliği ve dünya tarihi her konuda bilen bilmeyen her insanı doyuracak bilgiler barındırıyor.Uzun uzun sindirerek okunması gerekli,her cümle ve sözcükleri iyice idrak etmeden geçilmemelidir.Fark etmek,bilinçlenmek insanı gerçekliğe bir adım daha yaklaştırır.Her zaman merak ederek,sorgulayarak ve pozitif düşüncelerle okuyunuz..Naçizane tavsiyemdir. Deus'uda alıp hemen okuyacağım.
Bu kitapla birlikte bir Türk yazarla daha tanışmış oldum. Ve bu tanışıklıktan keyif aldım. Kitapla çok uzun süredir bakışmamıza rağmen bir türlü okumaya başlayamıyordum çünkü elimdeki genişletilmiş özel baskı tam 580 sayfaydı. Açıkçası biraz gözüm korktu çünkü elimde sürünme ihtimali vardı. Ancak yazarın dili gerçekten çok akıcı olduğu için hiç de korktuğum gibi olmadı ve kitabı tahmin ettiğimden daha kısa sürede bitirdim. Kayıp Şehir serisinin ilk kitabının ardından söyleyebileceğim ilk şey serinin tüm kitaplarını okuyacağımdan emin olduğumdur. Neyse ki hepsi var kitaplığımda...
Kitabın öyküsü hakkında çok fazla bir şey yazamayacağım çünkü ne desem spoiler olacak. Ama Burcu ve Deryal'le tanışırsanız ikisini de seveceksiniz diye düşünüyorum. İkisi de kendi gerçeklerine mahkum olmuş ve bu gerçeklerin onları savurduğu hayatları yaşarken kendilerini hiç beklemedikleri bir duygunun içinde buluyorlar. Ve bu duygu tabi ki aşk. Bu aşk her ikisinin dünyasını da deyim yerindeyse baştan yazıyor ve size de bu değişimi keyifle okumak kalıyor.
.
Diğer kitaplarını okuduktan sonra daha iyi bir fikir edinecek olsam da Selvi Atıcı'nın dikkat edilmesi gereken bir yazar olduğunu düşünüyorum. Çünkü hiç tekrara düşmeden ve okuyucuyu boğmadan 580 sayfa yazmak çok kolay bir iş değil. O 580 sayfa bittikten sonra okuyucuyu diğer kitaplara çekmeyi başarmaksa çok daha zor. Bu açıdan şahsen yazarı ilgiyle takip ediyor olacağım. Umarım her kitapta kendini daha yukarıya taşır. Kalemini ve hikayelerini tanımak isteyen olursa naçizane tavsiyemdir. Keyifli okumalar.
Çok güzel bir kitap okudum ben yine. Bu ayı Kimberley Freeman ayı olarak seçmiştim ve iyi ki de öyle yapmışım. Yazarın tüm kitapları ruhumu dinlendirdi.
Yine enteresan iki kadın tanıdım Deniz Feneri Koyu'nda... Birisi, kuyumculuk yapan ünlü bir ailenin gelini Isabella, diğeri ise evli sevgilisini kaybettikten sonra Paris'i terkedip çocukluğunun geçtiği sahile geri dönen Libby... Aralarında bir asır olan iki kadının aynı sahile vuran hikayesi beni çok etkiledi. Özellikle Isabella'nın yaşamı oldukça çarpıcı ve alışılmışın dışındaydı gerçekten. Yazar karakterlerin hikayesini oluştururken cidden yaratıcılığını konuşturuyor. Biz de okurken bu sahil kasabasındaki deniz fenerine saklanmış bir çok sırra ortak oluyoruz.
Teşekkür ve tebrik etmeyi adet edindiğim Duygu Parsadan imzasıyla tertemiz bir çeviri ve müthiş akıcı bir hikaye sizleri bekliyor yine. Naçizane tavsiyemdir..
Farklı çıkarımlar, farklı bakış açıları, farklı düşünceler... Üstad, lafı fazla uzatmadan, eğip bükmeden, az sözle çok şey anlatmış Batı Notlarında. Üzerine uzun uzun düşünmeyi gerektiren eser, naçizane tüm okurlara tavsiyemdir.
Toprak Ana.. Bu kitabı nasıl yorumlarım bilemiyorum. Çok yoğun bir etki bıraktı bende. Cengiz Aytmatov'un okuduğum ilk eseridir ve tabii ki son olmayacak. Savaşlar zafere ulaşsa ne fark eder, kaybedilen hayatlar, hayaller nereye konur? Bir insanoğlu toplasan kaç yıl yaşar da, savaş dediğimiz illet, bizi bizden sevdiklerimizden koparır, neden? İnsan isyan etmez mi? Pırıl pırıl anlatımıyla Aytmatov bize bunları sorgulatıyor. Okumanız naçizane tavsiyemdir.
Ne kadar çok seviyorum Kurtuluş Şavaşımızı anlatan eserleri. Birde mücadele devam ederken yazılmış olması , Kurtuluş Şavaşımızı anlatan ilk kitap olması, yazarın anlattığı olayları birebir yaşamış olması esrin değerini kat ve kat arttırıyor. Nasıl yaşayarak okudum ve kitap bitti anlamadım. Birebir yaşadım sanki tüm mücadeleyi , çaresizliği , 'ateşten gömlek' giyen o üstün insanların içlerinde yaşadıkları fırtınaları !..
Cansız (!) bir hariciye memuru iken annnesinin Ayşe diye bir kızla evlendirmek istemesiyle bir fırsatını bulup yurtdışına kaçmasıyla ve tekrar yurda döndüğünde ' ateşten gömlek' giyen Cemal, İhsan ve Ayşe ile tanışmasıyla nekadar sıradan basit bir hayat yaşadığının farkına varan Peyami onlardan etkilenerek aslında kendisi de vatan için savaşacak o 'ateşten gömleği' giyecektir. Fakat arkadaşları bunu göremeyeceklerdir. Kitap sondan başa doğru ilerler. Kitapta kim nedir olayların sonu nasıldır bilirsin . ama bildiğin halde kitabı elinden bırakamazsın. Eser savaşta iki ayağını kaybeden beyninde bir kurşun olan ve ameliyatı bekleyen sonunda hayata veda eden Peyami'nin anı kitabından ağzından anlatılır. Kurtuluş Savaşı hiçbirsey yokken nasıl kazanılmış bizzat mücadelede bulunan kişinin müthiş anlatımıyla yaşamak ve yaşatmak istiyorsanız nacizane tavsiyemdir okuyunuz !..
ne demeli ne yazmalı şimdi en başta öyle bir öngörüyle yazmış ki Orwell kitabı günümüz bu kadar iyi yansıtılamazdı ta o yıllarda..Diktatörlüğü ve iktidarın kendi çıkarları için yapabileceklerini en iyi anlatan kült kitaplardan biri diyebilirim.Sert ve sarsıcı bir kitap, yarattığı bir dünyayı en ince ayrıntılarına kadar, çok çok iyi düşünerek
Oblomov, İvan Gonçarov'un 1859 yılında yayımlanan romanı, üzerine yazacak ne çok şey var. Kimdir bu Oblomov? diyerek başladım serüvenine..İlk bölümde Gonçarov Oblomov'un hayatından örneklerle bize tanıtmaya başlıyor hem baş karakteri hem de Oblomovluğu..Karakterimiz zeki ve bir o kadar hayata karşı sürekli planlar yapan, düşünen insandır öte
