Edebiyatımızın büyük hikayecisinden zamana karşı koyan öyküler.
Gemilerden, hapishanelerden, sokaklardan değişik ve yürek para-
layıcı insan hallerinden üzücü yaşamların sergilenmesi…
*Portakal yüklü bir geminin Doğu Akdeniz limanından İstanbul’a
sıtma tutmuş gibi yolculuğu.
*Kızkulesi’nin yakınına demir atmış bir turist gemisinin ressamlar
Yapışma ve bütünleşme... Nedir bu terimler? Anlamları sadece maddelerle ve fizik kanunları ile mi sınırlıdır? Zannetmiyorum. Hatta ihtimal dahi vermiyorum. Çünkü, insan beyninde de bu eylemler gerçekleşebiliyor. Evet, düşüncesel ve duygusal olarak yapabiliyor. Genel konuşmayayım. En azından bende oluyor. Çocukluğumdan gelen bazı düşünceler,
Merhaba! Merhaba ve elveda! Kitabımı okudum. Muzumu yedim. Suyumu içtim. Kahvemi hazırladım. Sigaramı yaktım. Ve şimdi de incelememi yazmaya başlıyorum. Dostoyevski, adamdır! Etkinliğimize -#28130221 - katılan herkese, selam olsun!
Öncelikle kitapta işlenen konunun bende yaptığı çağrışımından bahsetmek isterim. Özet
Viktor E. Frankl "in İnsanın Anlam Arayışı Kitabından:
Ama gözyaşlarından utanmamız gerekmiyordu, çünkü gözyaşları, bir insanın cesaretlerinin en büyüğüne, acı çekme cesaretine sahip olduğuna tanıklık ediyordu.
... insanı en çok yaralayan şey (ki bu hem yetişkinler hem de cezalandırılan çocuklar için geçerlidir) fiziksel acı değil,
Bireysel Psikolojinin babalarından, Carl Gustav Jang'ın bu kitabı, rüyaların mantığını anlamak açısından çok güzel bir çalışma. Yazar, rüyaları farklı katagorilere ayırmış. Belirli yerde rüya analizi yaparken yakın geçmişte yaşadığı olaylar ile ilişkilendirmiş, belirli bir yerde ise mandala'daki sembollerden yararlanmış ( dini semboller de dahil).
İrkilerek okuduğum bir bu kitap; Nazi Almanya'sında toplama kamplarına gönderilen bir entelektüelin, yaşadığı fiziksel ve psikolojik işkencelerin sebep ve sonuçlarını -belki de önce kendi için- insanlık adına anlamlandırma çabası. Ama o günden sonra dünyanın geldiği noktayı düşündüğümüzde beyhude bir çaba denebilir buna.
Kitap beş başlık altında
Sait Faik Abasıyanık, ilk gençliğimden beri yaşam tarzına imrendiğim insanlardan biri. ben de İstanbul yakınlarında bir adada yaşayıp; ve insanların toplumda var olma çabasını izlemek isterdim. abartı olmadan, eşyalara anlamlar yüklemeden, bir üst model telefon istemeden, daha küçük beden kıyafetlere girme çabası olmadan, sosyal medya olmadan
Anılar eğer acı verici ise onlarla yaşamak zordu. Tıpkı ayakkabında bir çakıl taşı ile dolaşmak gibi. Boyutu ne kadar küçük olursa olsun, o kadar huzursuz ederdi ki seni, şaşırıp kalırdın.
Yabancı yı okuduktan sonra beste yapmışım...08.09.2020 Yabancı Ost bu hangi şarkıydı be diyorum. Asıl fark ettiğim ise kullandığım "üvey evlat" yanlışlığı. Açıkçası anlam olarakta olsa acı verici bu benzetme. Ki tenzih ettiğim aileler var. Olaya şu açıdan bakarsak, o yanlış benzetmenin maalesef li olan vakalarından yani ve bakıyorum da