Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
''Yalnızca insanı arıyoruz biz, başka dünyalara gereksinimimiz yok. Ayna gerek bize. Başka dünyaları ne yapacağımızı da bilmiyoruz. Tek bir dünya, kendi dünyamız yetiyor bize; ama olduğu gibi de kabul edemiyoruz onu. Kendi dünyamızın ülküsel bir imgesi peşinde koşup duruyoruz hep. Bizimkinden üstün bir gezegen, üstün bir uygarlık arıyoruz; ama kendi geçmişimizin prototipi üzerinde gelişmiş olsun istiyoruz. Ve aynı zamanda yüz yüze gelmek istemediğimiz, kendimizi sakınmaya çalıştığımız bir şey var içimizde. Ama o hep içimizde kalıyor; çünkü Yer’den yola çıkarken bir ilk günahsızlık durumunda değiliz. Gerçeklikte nasılsak buraya öyle geliyoruz, sayfa çevrilip de gözlerimizin önüne serilince gerçeklik -sessizce geçiştirmeye çalıştığımız yanımız- artık sevmiyoruz onu.''
SÜRVEYAN HEKİM “Doktordan satılık araba” diye ilan verirler, çok doğru aslında. Ne o arabayı kullanacak vakit bulursunuz, ne de düzenli bir hayatınız olur. Hele bir de cerrahsanız, o uyku denen tatlı şeyle bir türlü buluşamazsınız. Ben de Güneydoğu’da görev yaparken hem uykudan, hem de arabamdan mahrum kaldım. Zaten kullanmaya vakit
http://www.hakanevrensel.com/guneydogudan-oykuler-3/Kitabı okudu
Reklam
Hep böyle olmaz mı? Erkekleri salonda bırakıp mutfağa gitmez miyiz? Vatanımıza, doğal ortamımıza dönmenin huzuru. Neden bir de mutfakta sorulur hal hatır? ''Nasılsın?'' daha kısık ve doğrudan bir sesle, gerçeği duymak ister gibi, salondaki yalanları değil. Kendi dilimizi konuşmanın sevinci bu. Hiçbir erkek bilemeyecek bunu; yüzümüz gerçek biçimini alır fayansların önünde. Nasılsın Alara? Bir dilimiz var bizim. Birbirimizin cümlelerini destekleyerek sürdürüyoruz konuşmayı. Ne tartışmak, ne dürüstlük... Yorgunuz çünkü.. sen benim sözlerimi alırsın kucağına, ben seninkilere başımı yaslarım. Onların yanına dönmeden önce yaralarımızı Merhemliyoruz aslında, anlasana. Aslında alara, salona dönüp bütün sözcükleri yeni baştan anlatmalıyız onlara, kendi sözcüklerimizin kendi dilini, o sözcüklerle kurduğumuz yarım ve karmaşık cümleleri söylemeliyiz onlara. Ama müthiş bir bitkinlik hep, dehşetli bir iç sıkıntısı... Alara, üzerimizde, onların dillerinde karşılığı olmayan suçlar işleniyor. Tam gerektiği anda dönüp bakmamaları, havluları düzgünce tutmakla anlatmak istediğimizi anlamamalırı gibi. Papatya konusundaki bu inatçılığımızın nedeni ne sence, Alara? Evde olduğumuzdan emin oldukları saatte gelmelerinin de bir anlamı olmalı. Biz yokuz Alara. Seninle ikimiz yani. Ne kadar ''ben'' diye başlasa da cümlelerin, aslında anlatmak istediğin ikimiz oluyor. Çünkü biz, birer serseri ekiz. Bir yapıya eklenerek yok olmaya çalışan ekleriz biz, Alara. Anladın mı, biz yaşamak değil iki kişi ölmek istiyoruz.
Bu satırlar elli yıl önce yazılmış. Malezyalı Usman Awang'ın (1929-2001)bir zamanlar bir kuş cenneti olan ülkesinin düştü acıklı halleri kuşların ağzından anlattığı metin,hala akıllanmadığımızı gösteriyor. Kuş toplumundan Valiye Mektup Sayın Vali, Biz Kuşlar parlak bir sabah terkedilmiş meclis binasının çatısında bir toplantı yaptık. Kelebeklerin de özel misafir olarak çağrıldığı toplantıda, her ne kadar sizin için oy vermediysekte bizlere verdiğiniz Yeşil Kent vaadini tutmanızı istiyoruz. Yazıklar olsun doların yeşili uğruna kentin yeşilini yok ettiniz. Bu mektubu yerli yabancı, herhangi bir valiye postalarsanız çoğundan yanlış adres diye geri gelmeyeceğinden emin olabilirsiniz.
"Hürriyeti seçmiş ülkelerde ne varsa, biz de onu istiyoruz. Vatanın kalkınması için başka çare yok"
Hürriyeti seçmiş ülkelerde ne varsa, biz de onu istiyoruz. Vatanın kalkınması için başka çare yok.
Reklam
"Hürriyeti seçmiş ülkelerde ne varsa, biz de onu istiyoruz. Vatanın kalkınması için başka çare yok."
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.