Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Finler "Okul bizim en büyük zenginliğimizdir" diyorlar. Bizde ne sizin Rus-Ural cevheriniz, ne de Sibirya'nın altınları vardır. Tabiat bize zenginliğini bahşetmemiştir. Biz bunları kendi enerjimizle telafi ediyoruz. Kendi vatandaşlarımızdan verebildikleri her şeyi istiyoruz. Biz okullarda fabrikalarda İngiliz çeliğinin dövüldüğü gibi gençleri dövüyoruz. Biz okullarımızla ve kendi taşlarımızla bataklık üzerinde Rusya nüfusunun hiç yaklaşamadığı kadar müreffeh bir hayat kurduk. Bizim elimizden okulları alın, biz mahvoluruz. Mayasız hamur gibi dağılırız.
Sayfa 76
Yutturmacalar
Orta çağ kurallarını bizlere asırladır din olarak yutturmalarının nedeni; ancak ve ancak bu dinin yazılı kurallarının neler olduğunu adam gibi okumamamızdan dolayıdır. Kuran ayetlerini ve hadisleri anlayarak kendi dilimiz de okuduğumuz da her şey bütün çıplaklığı ile ortaya çıkmaktadır. Aynı şekilde Nur Suresi 33. Ayetin de cariyelere yani kadın kölelere fuhuş yaptırıp kazanç sağlanmasını bile yasaklamıyor Kuran. Dünya nimetlerinin geçici menfaatlerini elde edeceksiniz diye İFFETLİ kalmak isteyen cariyelerinizi fuhuşa ZORLAMAYIN diyor. Fuhuş hangi şartta olursa olsun yapılması veya kadınların fuhuşa zorlanması yasak demesi gerekirken, sadece iffetli kalmak isteyenleri zorlamayın diye rica ediyor bir nevi. Hatta onları zorlarsanız, Allah zorlanmalarından dolayı onları affeder demektedir. Yani cariyelere fuhuş yaptıranları cezalandırması gerekirken cariyeleri yani zorlananları affederim demektedir. Sonra cariyeler (kadın köleler) ne kadar diretebilir ki sahiplerine, "biz iffetli yaşamak istiyoruz" diye? Böyle bir şansları zaten yok. Burası da ayrı bir konu. Bir kölenin ben iffetli kalmak istiyorum deme hakkı var mı ki ?
Reklam
Şunu baştan kabul edelim bir kere; biz insanoğlu, adaletsizliği hazmedemiyoruz; ne doğanın, yani Tanrı'nın adaletsizliğini, ne de insanların. Ama bundan da kaçamıyoruz. Her birimiz, acımasız doğa kanunlarına tabiiyiz çünkü. Kadın olsun, erkek olsun, eş seçiminde genetik ve ekonomik yönden avantajlı olanlara yönelirken, bize yararı dokunup saygı gösteren insanların etrafında fır dönüyoruz. Bütün seçimlerimizin temelinde acımasız bir bencillik yatıyor. Bunu hazmedemediğimizden de, ilişkilerimize ulvi birer kulp takıp onları mucizemsi bir temele oturtuyoruz, yani kutsallaştırıyoruz. Ve bir yandan da o kadar yufka yürekliyiz ki, zayıf olana acımadan edemiyoruz. Hem aslan aç kalmasın, hem ceylan telef olmasını istiyoruz. Ama işin püf noktası ne biliyor musun: Bir ceylan olmaktansa aslan olmayı her zaman yeğ tutarız. Sözgelimi, o insanlara acıyorsun Ama onların yerinde olmayı istemezsin. Hatta bir kadın seni başka bir erkeğe tercih ettiğinde acımak şöyle dursun bundan vahşi bir haz duyuyorsun, neden, çünkü bilinçaltında sen adalet değil güç istiyorsun. Bana insanı sorsalar, kafasındaki inceltilmiş insanla, yani aklının ve insani duygularının hükmünde olanla, içgüdülerinin denetiminde olan somut insan arasında yalpa vuran, kafası karışık canlı derim.
Sayfa 299Kitabı okudu
Biz gitmemiz gereken en iyi yeri, gitmek istiyorum diye düşündüğümüz güzel yeri, kendimizi geliştireceğimiz yeri de az çok biliyoruz. İyi bir hayat yaşamak istiyoruz, doğru umut ve arzularımız da var. Güvenebileceğimiz sağlam bir inanca sahip olmak için sabırsızlanıyoruz. Ama bir kızın tüm bunları yaşamında gerçekleştirebilmesi için ne kadar çaba harcaması gerekir acaba?
Biz millet olarak batı kültürünün esiri olduk. Sonra da İslam kültüründeki değerleri hiç sorumluluk hissetmeden gençliğimizden bekliyoruz. Ne verdik ki neyi istiyoruz. Vermeden almak hangi tabiat olaylarında mümkün olur ki?..
Sayfa 197Kitabı okudu
"Bizler de senin kulun değil miydik? Kanunun ve adaletin bu mu? Senin yoluna bu kadar bağlı biz kullarını görmüyor musun? Yoksa sen de mi zenginlerden tarafasın? Sen bizim ne denli azap çektiğimizi biliyorsun! Bu aciz kullarını af etmek sadece sana mahsustur! Bizler ise affı başkalarından istiyoruz. Hangi dalı tutsak elimizde kalıyor. Allah!!! dedik boşa çıktı! Kula yalvardık. O da bi tekme attı! Bizlerin günahı neydi Yatan! Bunların hesabını kim verecek???" diyerek feryatla isyan ediyordu...
Sayfa 174
Reklam
Biz ne garip adamlarız! Ahlaki çöküntümüzü ve manevi düşüşümüzü görebildiğimiz zaman, kendimizi düşüşten kurtarmak için azim ve gayret gösterecek yerde, miskinler gibi boynumuzu bükerek işi Mehdi’nin gelmesine bırakırız. Galiba ufacık bir genelleme ile Mehdi fikrini manevi alandan sosyal alana da taşıyarak bir “Siyasi Mehdi”, bir “İktisadi Mehdi”, bir “Sosyal Mehdi” bekliyoruz. Çoğumuzun millî ve vatani görevleri hakkıyla kendine mal etmediğine bakılırsa başka türlü bir sonuca varmak imkânı kalmıyor. Evet... bekliyoruz ki; bir siyasi Mehdi gelerek, bir üfürükle iç ve dış siyasetimizi düzenlesin, memurları meleklere gıpta ettirecek derecede ve Eflatun’lara taş çıkartacak şekilde bir çalışmaya sevk etsin. Bir iktisadi Mehdi gelsin de bize gizli hazinelerden milyarlar getirsin. Bir sosyal Mehdi çıksın da bizi şu hâlimizden daha mükemmel bir hâle soksun. Kısacası; öyle istiyoruz ki bizce hiçbir emek ve zahmet çekilmeksizin her şey kendi kendine yapılsın,olsun bitsin. Bu kafada gidersek yazık bize!
Ama televizyonu kapatıp kendi hayatlarımıza döndüğümüz anda, ne yazık ki "büyük aşk"tan anladığımız aslında "büyük ego." Biz elmanın da muhakkak bizi sevmesini bekliyoruz. Yetmiyor. Elmanın hayat boyu sadece ve sadece bizi sevmesini, varlığını bize adamasını, biz ne dersek harfiyen yapmasını istiyoruz. Biz aşkı, egomuza hizmet etmekle yükümlü bir kâhya bellemişiz adeta. Ve bu yüzden işte, aşktan nefrete bu kadar çabuk, bu kadar kolay savruluyoruz.
Biz ne istiyoruz veya ne istemeliyiz? Biz Allah'ın rızasını istiyoruz; esir kardeşlerimizin hürriyetlerine kavuşmalarını; ezilenlerin ezilmekten kurtulmasını; sömürülenlerin sömürülerinin sona ermesini; dünyanın her yerinde zulmün ve zorbalığın kalkmasını; fakirlik ve sefaletin yenilmesini; huzur ve refahın yaygınlaştırılmasını; herkesin mutlu ve bahtiyar olmasını; müslümanların, inananların birleşmesini; yalan-yanlış din ve inançların bırakılmasını, herkesin kâinâtı yaratan, kulları yaşatan; dünya ve âhiretin, ceza ve mükafat gününün sahibi ulu Allah'a inanıp kulluk etmesini; iki cihan saadetini kazanmasını temenni ediyoruz. O halde bütün çalışmalarımızı bu ana fikre uygun istikamette yapmak zorundayız. Amacımız, baş olmak, cihan fethetmek, para kazanmak, zengin olmak, gününü gün etmek, gönlünce yaşayıp eğlenmek... vs. gibi düşüncelerden çok daha yüce, çok daha asil, çok daha ileri...
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.