Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yasli Adam: O kelimeyi kullanmamalisin. Siyasi olarak dogru degil diyelim. Biiip! Genc Kadin: Kusura bakma ama ben her zaman neyse ne oldugunu soyledigim icin kendimle gurur duydum. Her ne zaman bir kelime yasaklanirsa demokrasi de bir adim daha geri saymis olur. Toplum, sorunu cozmek icin dilden bir sozcuk cikartilmasini iktidarin zayifligi olarak gorur. Yasli Adam: Bence toplum siyasi olarak yapilan bu duzenlemenin, azinligi onemseyen demokratik bir soylem oldugunu dusunecektir. Genc Kadin: Ben de diyorum ki, toplum da icinde yer alan insanlar kadar korkaktir ve bu insanlar da demokrasi icin fazla aptaldir. Yasli Adam: Demek istedigini anladim, ama sana katilmiyorum. Insanlarin niteliginden hic suphem yok. Genc Kadin: Insanlarin nitelikleri bir kelimeyle ifade edilebilir: Ikiyuzluluk. Dogru olani soyleyip yanlis olani dusunenleri yuceltirken yanlis olani soyleyip dogru olani dusunenleri alcaltiyoruz. (Ismi lazim degil Turkiyede yasakli bir filmden alinti konusmanin bir kismi)
Erdal .. Mamak Askeri Cezaevi'nde idam hükümlüsü bir gencin, Erdal Eren'in son fotoğraflarını çekmiştim yıllar önce. Yarım saat kadar yanında kalıp, koşullar elverdiğince konuşup, yaklaşık 2 'makara' fotoğraflayıp ayrılmıştım oradan. Deklanşöre son defa basıp, parmaklıklar arasından 'sessiz sitemsiz' bakışını dondurduğum o günün gece yarısında
Reklam
Konuşmaktan vazgeçtin ve sana cevap veren tek şey sessizlik oldu. Ama bu sözcükler, boğazında takılıp kalan bu binlerce, milyonlarca sözcük, arkası gelmeyen sözcükler, sevinç çığlıkları, aşk sözcükleri, budalaca gülüşler, peki onları ne zaman bulacaksın yeniden? Şimdi sessizliğin dehşetinde yaşıyorsun. Ama sen herkesten daha sessiz değil misin?
Sayfa 79
69 syf.
·
Puan vermedi
Müzikten hoşlanırsınız, iyi dinleyicisiniz dir, ara sıra makama uysun uymasın mırıldanırsınız ya, ama tarzınız olmayan opereya eş dost zorlamasıyla gidersiniz. bitsin diye sabırsızlanır, hoşnutsuzluğunuzu belli ettirmemeye çalışırsınız çevreye. Gösteri bitmiştir, çıkarsınız kulaklarınız da; anlamını bilmediğiniz aryanın hiç bir sözçüğü nün zerresi kalmamış sadeçe sanatcının ses tınıları, arı vınıltıları gibi çınlamaktadır. İşte öyle bir şey, Okudum, bu küçücük kitabı, ama sorarsanız nasıldı? Hiç diyebilirim ancak. Ne bir iz kaldı, ne bir hatırlayacağım sözcük. Dört ayrı hikayede yazar "konuşmuş konuşmuş, anlatmış..." derim. Ama ben ısrarla okumaya, incelemeyi devam edeceğim Kafka'yı. Neden? 45 sene önce lise yıllarında bende iz bırakan kitaplar niye şimdi niçin farklı geliyor bana, neden algı farklılıklarım var. Anlamaya, bulmaya çalışacağım... Her ne kadar kitabın sonda M.Kamil Utku imzası ile kitap ve kafanın yaşam tarzı anlatılıyorsa da. bana bir şey katmadı, Bir kaç sözcük onuda alıntılarla paylaşmak istiyorum. Güzel vakitlerde, iyi okumalar dileğimle.
Açlık Sanatçısı
Açlık SanatçısıFranz Kafka · Altıkırkbeş Basın Yayın · 20006,1bin okunma
Nevruz Türklerin Ergenekon'dan Çıkış Bayramıdır. Bu yazıyı okumaya başladığınızda Bölücüler yine o tehdit dolu Nevruz kutlamalarından birini gerçekleştirmiş olacaklar. Bu yılı "çözüm Nevruzu" ilan ettiler. Muhtemelen yaktıkları nefret ateşinin üzerinden "Öcalan'a özgürlük" sloganlarıyla atlayarak "ayaklanma"
Jack Kerouac Kendini Anlatıyor Ben hayatım boyunca pranga mahkûmiyetlerinden kaçan köksüz bir ağaç oldum. Ne durmayı ne de aynı yolu ileri geri kat etmeyi severim. Bana sorarsanız, gerçek yaşam hiç durmadan dosdoğru denize doğru gitmektir. Öyküler söylemek, öyküler dinlemek, öyküler yaşamak… Benim öyküm de onlardan biri. Her zaman gizlice
Reklam
TATYANA’NIN ONEGİN’E MEKTUBU Size yazıyorum ? Daha ne denir? Hem daha ne söyleyebilirim ki? Şu an, biliyorum, elinizdedir Hor görüp cezalandırmanız beni. Bu benim mutsuz kaderimdir, Bir damla acıyı koruyarak siz, Elbette beni terketmezsiniz. Susmayı tercih ettim ben önce; İnanın: şu rezil yaşamımdan Haberiniz olmazdı hiçbir zaman, Bir
/ Kısa cümleler kuruyordu!. / Haklı bir insanın tavrıyla konuşuyordu!. / Üstesinden gelmek gerek diyor!. / Birkaç sözcük nasıl da sevdirmişti!. / İşte onun yüzünden, / bu kitaplıktayım şimdi!. / Kitaplarını / armağan etmiş: / mektupları, günlüğünün bir bölümü ve çeşit çeşit belgeler de var aralarında!. Hepsini inceleyemedim henüz!. / Bu yazıları bulduğuma o kadar seviniyorum ki!. / Mutluydum!. / Kendi kendime gülümsüyordum!. / Aradığımdan da fazlası var elimde!. Ama bütün bu belgelerde eksik olan sağlamlık, geçerlik!. / Diğer tarihçiler yine de bu türden belgelerle çalışıyorlar!. Nasıl yapıyorlar bunu?. / Aslına bakarsan ne aradığımı ben de bilmiyorum!. Ne arıyorum?. Uzun zamandan beri yazacağım kitaptan çok, kitapta geçen / ilgimi çekti!. / Şimdi, kitap bağladı beni kendine, bu kitabı yazmak için, gittikçe güçlenen bir arzu duyuyorum içimde, yaşlandıkça artan bir arzu mu desek buna?. / Bütün bunlar olmayacak şey değil!. / Yavaş yavaş inanmaya başladım!. Bunlar olaylardan kalkarak varılmış dürüst varsayımlar: Bu varsayımların benden doğduğunu, bilgilerimin basit bir birleşimden başka bir şey olmadığını çok iyi seziyorum!. / Galiba ben yalnız ve yalnız düş gücüne dayalı bir çalışma yapıyorum!. Ne var ki roman kahramanları, benim kahramanlarımdan daha gerçek, daha sevimli sayılır!. /
Sayfa 23
Aslında bir aşka, olup bittikten sonra, en sonunda baktığımda, geride aşk adıyla anılacak bir şey bulamıyorum; belki hoş bir duygucuk, kısa bir süre yaşanmış ama mutlaka sona ermiştir; geriye kalan buruk bir tebessüm, acılı bir anı, yitmiş bir aşk vehmi, görünmez olmuş! Oysa başlarken ne kadar inandırıcıdır bu şey. İki insanın, bir örgü gibi, tülden, hafif bir dantel gibi sarınmışlıkları vardır aşkı. Etin ete, ısının ısıya geçişi; yitirdiği yarısını arayan insanoğlunun bulduğunu sandığı parçasına rastladığında geçirdiği bir baygınlıktır aşk. Sonu olmasa, sonu gelmese vardır, evet vardır. Bir düşünce olarak, nakşedilmiş bir bilgi olarak genlerimize, vardır; yoktur demeye dilimizin varmadığı; kıyamadığımız için yok olmasına, elbirliğiyle yalandan var ettiğimiz bir sözcük, olmasını hep istediğimiz ve isteyeceğimiz bir umuttur aşk, bu umudu çalmaya kimin gücü yeter yarının insanından? (Leylâ Erbil)
Bu arada, nasılsa çok geçmeden hepsinin teker teker evleneceğini düşünen anaları Naze bunca sözcük ve sayıyı öğrenmek için neden bu kadar zahmete girdiklerini anlamazmış. Ama kocası bütün kızlarını okutmak konusunda kararlıymış. "Her gün onca yol gidip geliyorlar. Ayakkabıları eskidi" diye söylenirmiş Naze. "Ne için?" "Anayasayı okuyabilsinler diye" dermiş Berzo. "Anayasa ne ola ki?" "Kanun tabii, cahil kadın! Büyük kitap! Müsaade edilen şeyler var, yasak olan şeyler var; aradaki farkı bilmiyorsan yanmışsın demektir." Hâlâ ikna olmayan Naze dudaklarını büzermiş. "Kızların koca bulmasına ne faydası olacak bunun?" "Bir gün kocaları onlara fena muamele ederse sineye çekmeleri gerekmez. Çocuklarını alıp çıkıp giderler." "Ya nereye gidecekler?" Berzo bu sorular karşısında şaşakalmış; bunları hiç düşünmemiş ki. "Babalarının evine sığınırlar elbet." "Hmmm, demek bunun için her gün onca yol yürüyüp kafalarını dolduruyorlar, ha doğdukları evde kalsınlar diye, he mi?" "Kalk da bana çay getir hadi. Fazla da konuşma!" "Allah yazdıysa bozsun" diye mırıldanırmış Naze mutfağa yollanırken. "Kızlarımdan hiçbiri kocasını terk etmeyecek. Eden olursa eşek sudan gelinceye kadar döverim, o zamana ölmüş olsam bile. Hortlak olur geri gelirim vallahi!"
Reklam
Raskolnikov, anlattıklarından sonra sekreterin ona karşı daha bir önemsemez, küçümser davrandığını fark etmişti. Ama çok tuhaftır, birden kim olursa olsun, hiç kimsenin düşüncesini umursamadığını fark etmişti. Ondaki bu değişiklik bir anda, bir dakika içinde olmuştu. Biraz düşünmek isteseydi kuşkusuz şaşardı bir dakika önce onlarla böyle nasıl
Sayfa 140
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.