Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Neden bu kadar az seçeneğim var? En aşağılık solucanlar gibi yaşıyoruz. Her zaman yenik, yenildikçe yemek yapıyor, yiyor, uyuyoruz. Sevdiğimiz herkes ölüyor. Yine de yaşamdan vazgeçmek söz konusu olmuyor.
Neden bu kadar az seçeneğim var? En aşağılık solucanlar gibi yaşıyoruz. Her zaman yenik, yenildikçe yemek yapıyor, yiyor, uyuyoruz. Sevdiğimiz herkes ölüyor. Yine de yaşamdan vazgeçmek söz konusu olmuyor.
Reklam
Bizler, bir Kudret Sahibi tarafından dünyaya gönderiliyoruz. Bize binlerce nimet ve ikram sunuluyor. Hayat buluyoruz. Bu hayat makamına ve insanlık derecesine gelmek için minarenin basamakları gibi birçok hayat basamağından geçiyoruz. En büyük, en yüce makam olan insanlık makamıyla buluşuyoruz. Düşünelim; taş, toprak, ağaç ve yosun olabilirdik.
_Tanrı, "Işık hızından daha hızlı gitmeyeceksiniz!" deseydi mesela. Halk da, bu buyruğun ne hakkında olduğunu bilmiyoruz ama tüm diğer buyruklar gibi ona da uyuyoruz mu diyecekti? Anlamadan körü körüne bir şeye bağlanmak bağnazlıktır. Gelecekte karşımıza Maxwell çıkar ve bizi manyetizma ve ışık hızı hakkında aydınlatır mı diyeceklerdi?
neden bu kadar az seçeneğim var? en aşağılık solucanlar gibi yaşıyoruz. her zaman yenik, yenildikçe yemek yapıyor, yiyor, uyuyoruz. sevdiğimiz herkes ölüyor. yine de yaşamdan vazgeçmek söz konusu olmuyor.
Kayıp zaman çılgınlığı bir marazla kendini belli eder: Uykusuzluk. Kayıp zaman toplumu bir uykusuzlar toplumudur. Artık uyku nedir bilmiyoruz. Artık uyuyamıyoruz(...) Günümüzde uykusuzluk çekenler için uyku klinikleri var. Uykunun kendisi yok olma yolunda. Artık uyumuyoruz ya da giderek daha az uyuyoruz. Bu durumdan mustaribiz. Razı gelemiyoruz. Neden tatile çıkarız? Uyumak için. Tek gerçek serbest zaman, çoğu boş vakitlerden farklı olarak, artık okumanın, düşünmenin, kendini geliştirmenin zamanı değil, uykunun zamanıdır.
Reklam
Çok sayıda teori mevcut, iyileşme gibi. Uykudan mahrum birakılan farelerin yaralan genelde daha yavaş iyileşiyor ve yeterince uyuyan fareler kadar uzun yaşamıyorlar" Alternatif bir teoriye göre uyku zayıf nörolojik bağlantıların sinyal gücünü azaltarak ortadan kaldırılmalarını kolaylaştırıyor. Bir diğerine göreyse uyku olumsuz duyguların azaltılmasını kolaylaştırıyor. Daha ilginç teorilerden biri uykunun bizi yırtıcılardan korumak için evrimleştiği yönünde." Çoğu yırtıcı geceleri aktiftir ve insanların kendilerini hayatta tutmak için 24 saatlik bir faaliyete ihtiyacı yoktur, böylece uyku insanların hareketsiz olduğu uzun dönemler yaratarak gece yırtıcılarının onları bulmasına yardımcı olacak işaret ve ipuçlarını azaltıyor. Kimileri modern biliminsanlarının cahilliğine gülebilir. Uyku dinlenmek içindir, günün yorgunluğundan sonra bedenimize ve zihnimize kendini yenileyecek ve enerji depolayacak zamanı verdiğimiz yerdir. Evet, eğer özellikle yorucu bir şey yapmışsak, uzun bir dinlenme dönemi sistemlerimizin kendini toparlaması, tazelemesi, yeniden inşa etmesi için faydalı olur. Ama uyku sadece dinlenmekle ilgiliyse neden hepimiz, ister tuğla taşımış ister pijamalarımızla çizgi film seyretmiş olalım, neredeyse her zaman aynı süre boyunca uyuyoruz? Bu iki faaliyet kesinlikle aynı yenilenme süresini gerektirmiyor. Ve bedenin metabolik faaliyeti uyku sırasında sadece yüzde 5 ila 10 arasında azalır. Bu sadece hafif bir "gevşeme" demektir - arabanın motorundan duman geldiği için hızımızı 80 kilometreden 75 kilometreye düşürmenin çok az faydalı olması gibi.
1. BÖLÜM DEĞERLENDİRME
1. Eğer doğru düzgün uyumazsanız, doğru düzgün de çalışamazsınız. 2. İnsanlar, bilim adamları neden uyuduğumuzu bilmiyor derken yanılıyor. Hayatta kalmak için uyuyoruz. Neden pizza yiyoruz? Neden portakal suyu içiyoruz? Çünkü başka bir seçeneğimiz yok. Yaşamak için yemek zorundayız. Uykuya gelince seçeneğimiz daha az çünkü uyuma dürtümüz yeterince güçlüyse bizi ele geçirir ve uyumaya zorlar. "Uyku daima kazanır" benim mottomdur. Uyku insan davranışı üzerinde güçlü bir etkiye sahiptir. "Okumaya devam edin ve gerçekleri keşfedin."
Neden bu kadar az seçeneğim var? En aşağılık solucanlar gibi yaşıyoruz. Her zaman yenik, yenildikçe yemek yapıyor, yiyor, uyuyoruz. Sevdiğimiz herkes ölüyor. Yine de yaşamdan vazgeçmek söz konusu olmuyor.
Sanırım şunu: bir görevi reddettiğimizi söylemeye utandığımızı; toplumsal vicdanın bireysel vicdanla bir tür denge tutturmak yerine ona tümüyle egemen olduğunu söylemeye çalışıyorum. Biz işbirliği yapmıyoruz - biz emre uyuyoruz. Dışlanmaktan, tembel, işlevsiz, bencil diye adlandırılmaktan korkuyoruz. Komşumuzun düşüncesinden, kendi seçim özgürlüğümüze saygı gösterdiğimizden daha fazla korkuyoruz. Bana inanmıyorsun Tak, ama hele bir dene, çizgiyi aşmayı dene, yalnızca hayalinde, sonra da neler hissettiğine bak. İşte o zaman Tirin'in ne olduğunu, neden çöküp yitik bir ruh olduğunu anlarsın. Bir suçlu o! Suçu yarattık, tıpkı mülkiyetçiler gibi. Bir insanı kendi onaylarımız dışına çıkmaya zorluyoruz, sonra da onu bu nedenle suçluyoruz. Yasalar yaptık, geleneksel davranış yasaları, tüm çevremize duvarlar ördük ve bunları göremiyoruz, çünkü düşüncemizin bir parçası onlar. Tir bunu hiçbir zaman yapmadı. On yaşından beri tanıyorum onu. Hiç yapmadı, hiç duvar öremedi. O doğuştan isyancıydı. Doğuştan Odocu'ydu -gerçek bir Odocu! Özgür bir insandı, biz kardeşleri ise onu ilk özgür eylemi nedeniyle cezalandırıp delirttik.
50 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.