Diyarbakır’lı Ermeni bir kardeşimizin ağzından yaşadığı Gavur Mahallesi’ni ziyaret etmek, evine ve akrabalarına misafir olmak, yoksulluklarını ve bu yoksulluk içindeki mutluluklarını paylaşmak, Diyarbakır lehçesi ile sohbetlerine katılmak, anadilini öğrenebilmek uğruna beş parasız, ailesinden uzakta geçen okul yıllarını dinlemek ister misiniz?
“ Eskiden bizim buralarda “adam” varıdı oğul, dediğine inanılan sözüne güvenilen, mert namuslu adam! Devir değişti ya, o adamlar da galmadı, yitti gitti. Buranın insanına bir garip hâl oldu ki oğul, ne dediği belli ne gittiği... Benim aklım ermez oldu be oğul...” dedi yaşı yetmişe yaklaşmış gün görmüş babam. Yaşar Kemal ustanın ünlü sözü geldi
YANLIŞ NUMARA
Oturmuş telefonun başına. Bir insan evladına ulaşmak için ter döküyor. Onu tuşladı olmadı, bunu tuşladı olmadı. Sonunda müşteri temsilcisine bağlanmayı becerdi. İnadı dillere destan nenemin. Hayatta peşini bırakmaz. Şimdi tane tane anlatıyor derdini. “Evladım, daha önce söyledim ya. Gös ter mi yor!” Beyaz tülbendini kulak arkası
Yoktu öyle katlayıp atmak
Yırtılanlara yamalar dikilirdi
Hep hatırlarım büyükten
Küçüğe sıra ile giyilirdi kıyafetler
Bazen ölçülür kesilir
Örtü olurdu küçülen elbiselerden kalanlar
Ziyan etmeyin derdi nenem
Bir işe yarar birine yarar
Şimdilerde her şey ziyan
Feyzan Korur
Okur olarak birçoğumuzun okumak ile okumamak arasında git geller yaşadığımı ince bir fanus var önümüzde. Bazen her şey bir anda oluveriyor, nefes almakta zorlanıyoruz, yaşamakta olduğumuz günlük hayatımız o kadar çekilmez oluyor ki, insanların vurdumduymazlığı adeta ayyuka çıkıyor. Sabahları yıkanmak, gün içerisinde ve geceleri uyumak, dişlerimizi