Hayatında bir tane köy romanını eline almayan, birkaç tane Türk Klasiğini dahi okumayan insanların köy çocukları üzerinden çıkar sağlamasına göz yuman kitleler kandırıldık, aldatıldık demeye mahkûmdur. Toplumcu Gerçekçi Edebiyat sizlere yapılan yardımları reklam "gösteriş" olarak yansıtan çıkar sahibi insanları ayırt edebilmeniz
Şimdi yaklaşık 800 sayfalık böyle bir ansiklopedik esere nasıl bir inceleme yazılır kara kara düşünüyorum, cümlelerim birbirine girecek :))
Öncelikle yazara oğluma da bırakabileceğim böyle eşsiz bir eser yazdığı için teşekkür etmezsem olmaz, hiç haberi olmayacak ama:)))
Cumhuriyet tarihi ve Atatürkle ilgili bir kitap okuduğumda her zaman
Li-3 sevgili Yasin'e ithaftır.
Benim nenem yüz küsur sene yaşadı. Elimizde bir belge yok ama. Fakat iyi parmak hesabı yaparız. Sultan Reşat der. Parmaklarımızı sayarız. Atatürk yeni padişah olduydu der, parmaklarımızı. Maşallahı vardı nenemin. Eceliyle kaybettiği üç evladını toprağa verdi. Yaşlanıp
Li-3, değerli Rastafaryan, sen de ben gibi Çerkes, Abhaz mısın? Öylesin galiba Yasinciğim. Öyleyse, öyle evet, bu iletim sana ithaf olsun. Sen anlarsın beni.
Biz kendimizi hiç ifade edemedik galiba. Yok be ne alaka, biz kendimizi çok iyi ifade ettik aslında. Ettik de, insanlar değil atlar anladı.
EŞEĞİ SULADIN MI ?
Yaşım dört ya da beş... Nenemle (dedemin annesi olur, mekanı cennet olsun) oynamıştık bu oyunu. Ne dedem, ne anneannem, ne annem, ne babam ne de başka biri... Nenemle oynamak kadar keyif vermedi hiçbiri. Ya ses tonunu ayarlayamadılar, ya burnumu sıkarken ayarını tutturamadılar ya da günlük işlerinin arasına sıkıştırmaya
...
Ökkeş :
"Ben burayı çok sevdim buba," dedi.
Babası :
"Memnun oldum Ökkeş. Köyü ararsın diye korkuyordum."
"Amanin hiç arar miyim buba? Köyde bir evin içinde akşama dek dur.. Ama ah nenem de burada olsaydı!? Buba, buraya göçsek?"
"Anlamadım."
"Buraya göçsek buba. Nenemi de getirsek. Neyimiz var ki köyde?"
"Öyle deme Ökkeş, ileride köyü ararsın."
"Aramam buba. Burası çok güzel. Hem insan para da kazanıyor. Köyde akşama dek kim benim avucuma beş kuruş veriyordu?"
"Orası öyle ama Ökkeş , köyden kopmak zor biraz."
"Köyde neyimiz var ki buba, bir dam, bir de avlu değil mi?"
"Karabaş var, keçimiz var."
"Karabaşı da, keçiyi de getiririz buraya."
"Burada nerede bakacaksın a oğul onlara
"Buba, keçi bize ne veriyor, süt yoğurt değil mi, burada süt de var, yoğurt da var, satarız keçimizi köylülere. İşte yalnız beni düşündüren Karabaş. Ama bu avlunun öyle bir köpeğe ihtiyaci var, tüm odaları hırsızdan korur."
Beni merak ediyorsanız bu resimden bana bakın.
dropbox.com/s/josp2eiqbczyc...
Üzerimde duran küllük, yeşile çalan taşlı çakmak ve yarım bırakılmış bir Maltepe sigarasından ibaret. Gerisi alabildiğine toz, toprak. Unuttular bizi, işe yarar yanlarımızı söküp bir boş tarlaya çektiler hurdamızı. Şimdi kurda kuşa yuva
Kitap hakkında bir kaç cümle karalamak istemiştim. Merak edenler olduğu için istekler de oldu. Fakat, sonra vazgeçtim; çünkü çok iyi biliyorum ki Ahıska ve orada yaşayan halk hakkında hiçbir bilgimiz yoktur. Doğal olarakta bu kitabı okumak zaman kaybı olabilir, anlamak ise müşkül. İşte bu yüzden, o yazmak istediğim 'bir kaç cümle'yi bilerekten
Yoktu öyle katlayıp atmak
Yırtılanlara yamalar dikilirdi
Hep hatırlarım büyükten
Küçüğe sıra ile giyilirdi kıyafetler
Bazen ölçülür kesilir
Örtü olurdu küçülen elbiselerden kalanlar
Ziyan etmeyin derdi nenem
Bir işe yarar birine yarar
Şimdilerde her şey ziyan
Feyzan Korur
Küçük, minnak ve ismini sevmeyen bir kızın gözünde büyükleri anlatan bu kitabı, küçük dostlarımız kadar biz büyüklerinde okuyup ders alması gerekiyor. Her yaşa hitap edebilecek “
Küçük Prens” tadında bir eser.
Çocuk aklı !!! Biz büyükler her zaman çocuk aklını küçümser ve onların yeteneklerini köreltiriz. Çocuk
"Çoban türkü söylerken, kurtlar sürüyü kapmış,
Ressam hem beğenmemiş, hem resmi kendi yapmış.
İdârecilerin yükü ağırdır. Onlar, bedenen ve kalben kuvvetli olmak, himâyesinde bulunanların dünyevî ve uhrevî kazançlarını, maddî ve mânevî ihtiyaçlarını temin etmek zorundadırlar. İdâreci çobandır ve emri altındakilerden sorumludur. Muhafazaya
Diyarbakır’lı Ermeni bir kardeşimizin ağzından yaşadığı Gavur Mahallesi’ni ziyaret etmek, evine ve akrabalarına misafir olmak, yoksulluklarını ve bu yoksulluk içindeki mutluluklarını paylaşmak, Diyarbakır lehçesi ile sohbetlerine katılmak, anadilini öğrenebilmek uğruna beş parasız, ailesinden uzakta geçen okul yıllarını dinlemek ister misiniz?