Bu kitabı okurken büyük bir keyif aldığımı söylemeliyim ve aynı şekilde yorum yaparken da ayrı bir keyif alarak yorumluyorum. Keşke hiç bitmeseydi dediğim kitapların arasına eklenen bir kitap oldu. Bir kitap da herkesin hissettiği duygu,düşünce ve çıkarımları farklıdır. Bir kitap belli bir amaçla, duygu,düşünce,hayal ile yazılmış olsa bile her bir insanın düşünce,duygu ve hayal gücüne göre şekil alabileceğini düşünüyorum.
Bu kitap da en keyif aldığım bölüm Ruby ile Margaret'in mektuplarıydı. Birbirlerine karşı duygu ve düşüncelerini en ince ayrıntılarına kadar paylaşmaları oldukça iyidi. Dostlukları gerçekten çok sağlamdı. Okurken gururlanarak okudum o denli güzel bir dostlukları vardı.
Ruby iyi bir dost olduğu kadar çok da iyi bir teyzeydi. Yeğenlerini çok severdi. Özellikle June'yi.(!) Ruby ile Margaret 'in dostluğunu hiç kimse bilmedi,mektupları hiçbir zaman ortaya çıkarma gibi bir girişimde bulunmadı ve buna daima özen gösterdi. Ruby'in vefatından sonra Ruby geriye sırlar, mucizeler ve keşfedilmeyi bekleyen hazineler bıraktı. Bu keşfedilmeyi bekleyen hazineleri bulması gereken kişi ise June'ydi.
Hayatta başımıza neler geleceğini bilemeyiz. Duygular, düşünceler, inandığımız şeyler bir an da değişebilir. Bu kitap da bu düşünceyi somutlaştırarak çok net bize gösteriyor.
Dipnot : Herkes kitabevi için elinden gelenin fazlasını yaptı . Bay Gates bile. Fakat Arthur'un (en iyi pislik) yaptığı tarif bile edilemeyecek düzeyde bir şeydi. Ummadığımız kişiler neler yapabiliyormuş bunu Arthur çok net göstermiş oldu.
Friedrich Nietzsche ..
Ve Nietzsche’yi bu arayışında yıllarca gerçeklerle izlemiş/ dinlemiş ve öğrenmiş biri..
Lou Andreas-Salomé ..
Az ve nitelikli oluşlarıyla çoğalan gerçek iki kişi..
Nietzsche, felsefi görüşleriyle, eleştirel yaklaşım ve eserleriyle, yaşamıyla, etkilediği/ etkilendiği, karşı
