Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Ahmedî-Dâstân ve Tevârîh-i Mülûk-i Âl-i Osman" Çalışma, Atsız'ın hazırladığı ve 1949'da Türkiye Yayınevi tarafından yayımlanan Türkiye Tarihleri I adlı eserin 1-35. sayfaları arasında yer almaktadır. Atsız'ın çalışması, Ahmedi'nin İskendernâme'sinin sonunda yer alan Osmanlılarla ilgili bölümün ilmî yayınıdır.
1960-1975 YILLARI ARASI 1960'ta ilk ihtilal. Türkçülerde yine ümit ve hareketlenme var. İhtilalin içinde yer alan Alparslan Türkeş ve arkadaşlarının tasfiyesine rağmen ümitler kırılmamış. Türk milliyetçileri siyasete giriyor. Atsız ve Türkçüler, Türkeş'in arkasında. 1970'ler, soğuk savaşın en şiddetli rüzgârlarının estiği yıllar.
Reklam
1943 yılında Atsız yeniden dergi çıkarmaya teşebbüs eder. Atsız Mecmua'nın devamı olacak olan dergi Türk Sazı adını taşıyacaktır. İmtiyaz, Nejdet Sançar'ın eşi Reşide Sançar adına alınmıştır. Bayilerle anlaşmaları yapılan, Tasvir ve Cumhuriyet gazetelerinde ilanları çıkan dergi 15 Mayıs'ta dağıtıma verilmek üzere 14 Mayıs'ta
Her ayın 15'inde çıkan 17 sayılık Atsız Mecmua, döneminin fikrî ve ilmi hayatına damga vuran, ağır eleştiri yazılarıyla bazı çevreleri sarsan bir dergi olmuştur. Derginin ilmî tarafını Zeki Velidî, Abdülkadir (İnan), Abdülbaki (Gölpınarlı), Kösemihalzade Mahmut Ragıp, M. Şakir (Ülkütaşır), Nihat Sami (Banarlı), Mehpare Nihal ve Adnan (Ötüken) temsil ediyordu.
1927-1930 arasındaki Türkoloji sınıfı müthiş bir sınıftır; öğrencilerin hemen hepsi sonraki yıllarda meşhur olacaklardır: Orhan Şaik Gökyay, Nihat Sami Banarlı, Ziya Karamuk, Pertev Naili Boratav, Tahsin Banguoğlu, Ekrem Reşit, Kenan Hulusi, Mehmet Sadık Aran. Ancak Azerbaycanlı Mehmet Sadık ve diğer bir Azerbaycanlı Kemal, fakülteyi bitirmeden ayrılırlar. O yılların öğrencileri arasında Abdülbaki Gölpınarlı da vardır. Esasen o yıllarda sınıflar da şimdiki gibi kalabalık değildir ve bu sınıfın mevcudu da 10-12 kişidir. Atsız'ın, Türkocağı'nın Kızıl Elma odasından beri tanıdığı Sabahattin Ali o okuldan değildir ama Yüksek Öğretmen'e sık sık uğrar ve hatta bazı geceler orada kalırdı (Atsız 1992: 112).
Nihat Sami Banarlı'nın hazırladığı o ders kitabına gönül borçlarımı çok sonra duyacağım Aşk-ı Memnu'u ve doğup büyüdüğü yerlerin çöl güneşini özleyen Beşir'i o kitaptan tanıdım.
Everest Yayınları 3. Basım Nisan 2014Kitabı okudu
Reklam
"Önce ekmekler bozuldu; sonra her şey." Yayınevleri arasın­ daki kazanç-zarar kavgası ve kitap yazarlarının içinde yatan hırs­ lar, kıskançlıklar, kinler yola çıkar ... Devr-i Demokrat ve Maarif Vekili Tevfik İleri'dir. En uygun fırsat. Nihat Sami Banarlı, Hür­ riyet Gazetesi'nde mansıbı elinden alınmış Osmanlı kapıkulunun hasetten çatlayan jurnallerini hazırlar: Öğrenci eline verilen ders kitapları takma adlarla yazılabilir mi? Abdurrahman
Sayfa 89 - Evrensel Basın Yayın 2007Kitabı okudu
Haksız Mı?
“İnkılaplar, onu yapan “büyük insanların” elinden çıkıp da “küçük insanların” ellerine düşünce bütün tılsımını kaybeder. Türk dil inkılabının da acıklı macerası böyledir. Atatürk’ün ölümü üzerine onun en yakın adamları tarafından Türkçeye vurulan darbeler ve yapılan çirkinlikler artık inkılabın en ateşli insanlarının bile zevkine batıyor…” Nihat Sami Banarlı
"Şu fâni dünya saadetleri içinde hiçbir şey, aziz Türk çocuklarına Türk dilini öğretmek kadar güzel bir hizmet değildir." -Nihat Sami Banarlı
Sayfa 51 - Ötüken NeşriyatKitabı okudu
Süleyman Demirel'den Ankara'daki bir basın toplantısında dinlediklerimi özetlemek istiyorum, demişti ki: " Özbekistan 'a ilk gittiğimde, Özbek Cumhurbaşkanı İslam Kerim'e Özbekistan'ın serbest piyasa ekonomisi içinde nasıl kalkmacağını anlatıyordum. Beni, büyük bir dikkatle dinliyor; cümlelerimi 'Togri! Togri!
Reklam
"Özdil hastalığı..."
Nihat Sami Banarlı, "Türkçenin Sırları" adlı eserinde bu 'Özdil' hastalığını şöyle tanımlamıştır : "Bir dilin karakterinde anannesinde ve dehasında başka dillenden derlenmiş kelimeleri milletleştirme kudreti varsa artık o dili Özdil yapmaya kalkmak, dili kendi dehasından uzaklaştırmaktadır ki, bunu ancak cehaletin ve dalaletin elleri yapar. Hakikat şudur ki, Türk milleti gibi çağlarca dünya sathında konuşmuş büyük ve Fatih bir milletin dili Özdil olamaz; İmparatorluk dili olur." (...)
Sayfa 150Kitabı okudu
Bozkurdun Türk boyları arasında bütün Türklüğü temsil eden bir sembol olabileceğini belirten Nihat Sami Banarlı, kurdun totem devri yaşayan Türklerin ongunu olduğunu söyler.
Sayfa 113Kitabı okudu
İlim Yayma Cemiyeti, nasıl şeriatçı örgütlenmenin "babalığını" yaptıysa, 12 Eylül sonrasında resmi devlet politikası olan "Türk-İslam Sentezi"nin manevi babalığını da Aydınlar Ocağı yaptı. Aydınlar Ocağı'nın resmi kuruluş tarihi 1970, fakat kökü daha eski yıllara dayanıyor. 1960 yılında Prof. Dr. Ali Fuat Başgil, Prof. Dr. M. Turan, Nurettin Topçu, Nihat Sami Banarlı gibi isimlerin kurduğu "Aydınlar Klübü" , Aydınlar Ocağı'nın çekirdeğini oluşturdu. Aydınlar Ocağı, mason (AP), şeriatçı (MSP) ve ırkçı milliyetçi (MHP) çevrelerle sıcak ilişki içinde oldu. Kendi deyimleriyle, "devlete hizmet eden, devleti taşıyan münevver" bir kadro olarak, "Küçük Amerika" sürecinin resmi ideolojisinin oluşturulmasında önemli katkıda bulundular. Tıpkı İlim Yayma Cemiyeti gibi Aydınlar Ocağı da Amerikancı ve NATO'cuydu. Gene iki örgütün ortak özelliği antikomünist olmalarıydı. Aydınlar Ocağı'nın en önemli "buluşu" "Türk-İslam Sentezi. " Ama bu buluş da onlara ait değil, "Türk-İslam Sentezi" , ABD'nin "Yeşil Kuşak" projesinin "Türkçeleştirilmesi " oldu. Bu nedenle bu projeyi Ocak'ın düzenlediği seminerlerde CIA ajanı Paul Henze savundu!
Sayfa 32 - Kaynak Yayınları
Nihat Sâmi Banarlı Türkçenin Sırları'nda şöyle beyan eder:
"(...) bir dili layıkıyla öğrenebilmek için, o dili bütün dil, kültür, sanat ve tarih değerleriyle yakından tanıyıp sevmek lazımdır. O dilin hâline olduğu kadar, mazisine de hürmet etmek lazımdır. O dilin, vücuda geldiği ‘ortak medeniyetler' içindeki yerini ve değerini; bilhassa bu medeniyetler içindeki milli hamlelerini bilmek, anlamak ve sevmek lazımdır."
Bakış AçısıKitabı okudu
92 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.