Onun gelecekte içinde büyük ateşler kıvılcımlana cak olan, uyanış ve bağımsızlığa olan çılgınca sevgisi bütün genişliğine karşın yeryüzünü kendisi için daraltacak olan bu çocuğun ruhuna, bu sıradan ancak simgesel
gösteriyle ilk dersi vermek için beni "uyandırmak" üzere görevlendirilmiş yüce, gizemli bir ruh olduğunu düşündüğüm de oluyor. Bu gibi dersler; tahta, tebeşir, cümle ile defterle verilmiyor, simgelerle veriliyor, "im"lerle öğretiliyor. îşte bu bilim, bilim "almak” değil, bilim "olmak" oluyor. "Biçim değiştirim" tekniği oluyor, öğrenim değil, devrim oluyor. Bilgililik değil, bağlılık oluyor. Hafızayı doldurmak değil, ruhu ateşe sürüklemek oluyor. Tat alım değil, arınım, "kalem" değil "elem", "naz" değil "niyaz", dinlenim değil acı çekim, durgunluk değil ağn, mutluluk değil ululuk, suya doyumluk değil susuzluk, uzlaşmak değil başkaldırmak, "oluşmak" değil dönüşmek, kalmak değil gitmek... su değil ateş, toprak değil tufan... olan bir bilim!