Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Sevgiye dair.... Mumun yanına oturmuş, kıpırdanan alevlere içini dökerken yanaklarından yaşlar süzülüyor ve mırıldanıyordu: -Ey sevgili! Hayalin gözümde, ismin dilimde, sarayın kalbimde... Peki ama nereye kayboldun?!. Gözlerim her yerde seni arıyor, hâlbuki işte gözbebeğimdesin; kalbim durmadan seni özlüyor, hâlbuki işte bağrımın içindesin.
Bu zât, mutlak olması bakımından sahip olduğu en mükemmel izzet ve müstağnîlik vasfı nedeniyle üstünlük ve başkasına muhtaç olmama vasfı üzeredir. Bundan dolayı bu zâta ne naz ne de niyâz erişir. "Şüphesiz ki, Allah âlemlere muhtaç olmaktan uzaktır" (Ankebût, 6), "İzzet ve üstünlüğün Rabbi olan senin Rabbin onların nitelemelerinden münezzehtir" (Sâffât, 180) âyetleri ile "Allah vardı ve O’nunla birlikte başka bir şey yoktu" hadisi bu mânâya işarettir.
Reklam
Şiirin Hikayesi Allah Rasulü (s.a.v.)'ne yazdığı şiirler ile gönüllerde yer eden Mustafa Necati Bursalı Ağabey'in, zaten çoktan değiştirdiğine inandığımız dünyasını zahiren de değiştirdiğini öğrendik... Yazdığı "Efendim" isimli naati kendi sesinden dinlerken aşkına iman ettiğimiz âşık için duamız; ümid ettiğine kavuşması ve Cenab-ı Hak
Büyüklenmeci Olmayan Bir Özgüvenin Sahibi Olarak Said Nursi.. “Bir kaç defa ziyaretine gittik. Fakat hiç konuşmuyordu. Yatağı bir tahta ranzada idi. Duvara asılı bir torbada Kuran-ıKerim vardı. Başka bir kitap görünmüyordu. İlk gidişte bize çay yaptı ve verdi. Amma, kederli duruyor ve konuşmuyordu.“Nasıl yapalım da konuşturalım, bir mesele
İşte ubudiyetin esası olan, acz ve fakr, kusur ve naksını bilmek ve niyaz ile dergâh-ı uluhiyete karşı secde etmeye bedel, naz ve fahr suretinde gidenler; zerrecik kalbini Arş'a müsavi tutar. Mesnevi-i Nuriye - 172
Yol
İşte ubudiyetin (kulluğun) esası olan, acz ve fakr, kusur ve naksını (eksiğini) bilmek ve niyaz (yalvarma) ile dergâh-ı uluhiyete (Allah in makamına) karşı secde etmeye bedel, naz ve fahr (gurur) suretinde gidenler; zerrecik kalbini Arş'a müsavi tutar. Mesnevi-i Nuriye - 172
Reklam
Kemal Sayar &Tereddüt
Seyir hâlindeyim, bu bir lütuf gibi. İnsanlara dâhil olamıyorum. Her şey kendi içimde, insanların telaşına dâhil olamıyorum. Allah ile farklı bir muhabbetim var. Hani ruh hisseder ya her şeyi, o travmadan sonra bambaşka bir insan oldum. İnsan kendisine gafil ama Allah bir tünel içerisinde beni korudu. Hırslarım vardı ve bu süreçte bunlardan
Duyuru (Şiirin Hikayesi: Allah Rasulü (s.a.v.)'ne yazdığı şiirler ile gönüllerde yer eden Mustafa Necati Bursalı Ağabey'in, zaten çoktan değiştirdiğine inandığımız dünyasını zahiren de değiştirdiğini öğrendik... Yazdığı "Efendim" isimli naati kendi sesinden dinlerken aşkına iman ettiğimiz âşık için duamız; ümid ettiğine kavuşması ve
Aşk bir yalvarmadır: Kalbin yalvarışıdır: Kalp, maşukuna sürekli niyaz ediyor, maşuksa sürekli naz halinde duruyor. Bu eskimiş kelimelerin medlûlü olan eskimemiş anlamı da anlamak gerekiyor: Eğer aşk dünyevi zeminde aranıyorsa ve maşuk orada bütün peçelerini atarak kendini aşığına sunmuşsa, şu almâşıklardan biri gerçekleşir: aşk orada ya biter, ya da âşık mahvolur ( ki bu da bir bitiştir). Her iki halde aşk da sonuna ulaşır, âşık da! Eğer aşk müteal bir zeminde aranıyorsa, orada maşuka ulaşmak beklenmez; buna rağmen arama çabası, ulaşma umudu yitirilmeden sürdürülür. Kalp burada daima uyanık kalır. Gaflet reddedilir.
Onun gelecekte içinde büyük ateşler kıvılcımlana cak olan, uyanış ve bağımsızlığa olan çılgınca sevgisi bütün genişliğine karşın yeryüzünü kendisi için daraltacak olan bu çocuğun ruhuna, bu sıradan ancak simgesel gösteriyle ilk dersi vermek için beni "uyandırmak" üzere görevlendirilmiş yüce, gizemli bir ruh olduğunu düşündüğüm de oluyor. Bu gibi dersler; tahta, tebeşir, cümle ile defterle verilmiyor, simgelerle veriliyor, "im"lerle öğretiliyor. îşte bu bilim, bilim "almak” değil, bilim "olmak" oluyor. "Biçim değiştirim" tekniği oluyor, öğrenim değil, devrim oluyor. Bilgililik değil, bağlılık oluyor. Hafızayı doldurmak değil, ruhu ateşe sürüklemek oluyor. Tat alım değil, arınım, "kalem" değil "elem", "naz" değil "niyaz", dinlenim değil acı çekim, durgunluk değil ağn, mutluluk değil ululuk, suya doyumluk değil susuzluk, uzlaşmak değil başkaldırmak, "oluşmak" değil dönüşmek, kalmak değil gitmek... su değil ateş, toprak değil tufan... olan bir bilim!
Reklam
«İNAYETNAME»den Özün bilmek saadettir, Gönül yapmak ibadettir, Tedarik halka âdettir; Asıl Hak'dan inayettir. Âlim olmak riyasettir,
Bilinsin ki, bir kimsenin kendi kendini ayna kullanmaksızın görmesi ve bilmesi mümkün iken kendisini bir aynada görmesinde başka bir zevk vardır. Bundan dolayı Hakk bu âlemi ve Âdem’i yaratıp kendisine ayna kıldı. Ancak Hakk âlem aynasında kendisinin aksini Âdem aynasında ise kendisinin aynını görür. Âdem ile kastedilen insandır. "Allah âlemi ve Âdem’i yaratıp kendisine ayna kıldı" sözü ile kastedilen mânâ ise "Hakk kendisini ayna şeklinde izhâr etti. Kendi cemâlini o aynada yine kendine arz etti. Bir yüzden bakarak kendi güzelliğini görüp âşık ve hayran oldu ve niyâz etti. Diğer yüzden mâşûk olup naz ve cilve yaptı. Kendi güzelliğini kendine arz etti ve cilveleşti" demektir. Burada gören, görülen, görme ve ayna birdir.
DELİ DİLEKÇESİ DİYORLAR
Muhakkak Okuyunuz *⭐⭐⭐⭐⭐*1965 yılında vefat eden bir “deli”nin son dilekçesidir: (Bir takım temennilerini ve ruh halini içeren kayıtlardır.) “Ben dünya Kürresi, Türkiye karyesi ve Urfa Köyünden, El-Aziz Tımarhanesi (Akıl ve Ruh Sağlığı Hastanesi) sakinlerinden; İsmi önemsiz, cismi değersiz, çaresiz ve kimsesiz bir abdi acizin, ahir deminde
364 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.