Hamdin en meşhur manası, sıfât-ı kemaliyeyi(Allahın kusursuz ve sonsuz derecede üstün olan vasıflarını) izhar etmektir. Şöyle ki: Cenab-ı Hak insanı kâinata câmi' bir nüsha ve onsekiz bin âlemi hâvi(kapsayan) şu büyük âlemin kitabına bir fihrist olarak yaratmıştır. Ve esma-i hüsnadan herbirisinin tecelligâhı olan herbir âlemden bir örnek, bir numune, insanın cevherinde vedia(emanet) bırakmıştır. Eğer insan maddî ve manevî herbir uzvunu Allah'ın emrettiği yere sarfetmekle hamdin şubelerinden olan şükr-ü örfîyi îfa ve şeriata imtisal ederse, insanın cevherinde vedia bırakılan o örneklerin herbirisi, kendi âlemine bir pencere olur. İnsan o pencereden, o âleme bakar. Ve o âleme tecelli eden sıfatla, o âlemden tezahür eden isme bir mir'at(ayna) ve bir âyine olur. O vakit insan ruhuyla, cismiyle âlem-i şehadet ve âlem-i gayba bir hülâsa olur. Ve her iki âleme tecelli eden, insana da tecelli eder. İşte bu cihetle insan, sıfât-ı kemaliye-i İlahiyeye hem mazhar olur, hem müzhir olur. İşarat-ül İ'caz - 17
Hakimiyeti Milliye'nin 15. sayısındaki bir pasaj, İslam dünyasına nasıl bakıldığını iyi açıklar: "Davayı milliyemizin müdafaası uğrunda katlandığımız mahrumiyet ve fedakarlıklar, aynı maksatla devri mücadeleye girmiş bulunan bütün Müslüman milletlerle ruhlarımızı daha yakından birleştirerek onlara azm ve sebat için numune-i imtisal teşkil eder. İşte İrade-i Milliye'nin kuvveti bu mahiyeti hakikiyesindedir. Hürriyet ve istiklaliyetin kıymetini bilen, onun sayesinde asırlardan beri tarihine biriktirdiği zaferlerin heyecanı iftiharını hala kendisinde duyan ve sekiz yüz milyon İslamın kıble-i uhuvvetini başında tutan bir ümidin istiklal mücadelesi, tarihin cereyanı hadisatı üzerine müessir bir vakıayı azimedir." Bu anlayış içinde ulusal egemenliği için mücadele veren her topluma destek verilmiş, çabaları saygı ile anılmıştır. Hatta Faysal'ın Suriye'de Fransızlarla mücadelesine bile. Nadir olarak ve sadece bir kere Hintlilere Dünya Savaşı sırasında İngilizlere yardımlarından dolayı bir sitem varsa da, Araplardan hiç şikayet edilmemesi dikkatlerden kaçmaz, oysa Ankara'daki kadroların büyük kısmı Suriye cephesinde savaşmış kişilerdi. Aynı dönemin Arap basını ile karşılaştırılırsa büyük fark hemen görülür. Mısır'dan Irak'a kadar ki ülkelerde, sık sık eski Osmanlı yönetiminden, İttihatçılardan, Türklerden şikayete rastlanır. Açıkçası geçmişten tam kopmuş olduklarını söylemek mümkün değildir. Mamafih Ankara hareketinin özelliğini tam fark edememelerini doğal karşılamak gerekir.
Sayfa 288 - Boyut YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Rakamlar hayatımızın her alanında çokça yer tutmaya başladı. Çok fazla insana ulaşma çabasının,insanları irşat etme ve emribilmaruf sorumluluğunu ifa etme gibi masum duygularla perdelenerek aslında görünür olma ve daha fazla insan tarafından takdir edilme adına yapılan sinsi ve şeytani bir planın parçası olduğunu düşünüyorum. Daha çevresindeki en yakın insanlara numune-i imtisal oluşturamamış şahıslarda,daha fazla insana ulaşma gibi bir çaba gözlemleniyor. Hz.Ömer herkesin büyük büyük rakamlarla hayır işlemeyi Allah'tan istedikleri bir ortamda "Ben bir oda dolusu Ebu Ubeyde b.Cerrah isterdim." diyor. Biz yaşamakla ve en yakınımızdan başlayarak insanlara örnek olmakla mesulüz. Samimiyetle irşat görevini yerine getirdiğimizde, meşru dairede kaldığımız müddetçe Allah birimizi nasıl bin ediyor göreceğiz. Biz hakka tercüman olalım, birçok yar ve yaren bulacağız Allah'ın izniyle..
"İnsanlar çocukları numune-i imtisal ittihaz edip kalplerini tasfiye edecekleri yerde onlara da kendi ihtiraslarını telkin ile saffe-i ahlakiyelerini bozarlar."
Sayfa 272Kitabı okudu
Batı'nın numune-i imtisal kabul edilmesi, Müslüman insanın numune olamayacağı imajını getirdi. Örnek insan olmak için, Batı kültürü farz-ı ayn yapıldı. Buna rağmen Batılı olamadık. Zaten olmamamız da gerekir. Zira Allah insanları farklı farklı yaratmıştır.
METOD
Rasûlüllah'ta bütün inananlar, hususuyle davetçiler için üsvei hasene vardır, nümune-i imtisal vardır. Allah ve Rasûlüne itaat eden, Allah'ın yolundan, Rasûlünün izinden giden, hayatında da, davetinde de Sünnet'e ittiba edenler, O'nun metodunu uygulayan, O'nun davetini yollarına nûr kandili tutanlar, hidayete erecek, hidâyete vesile olacak, necaha kavuşacak, kurtuluş yolunun önderleri olacaklardır. Allah'in nusret ve inayeti, tevfik ve hidâyeti, Rasûlüllah'ın ﷺ Sünneti'ne ittiba edenler üzerine olsun. Amin!
Sayfa 188 - hikmetevi yayınlarıKitabı okudu
Reklam
122 öğeden 81 ile 90 arasındakiler gösteriliyor.