Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
varoluş
Search for: Arama.. Atatürk’ün Nutuk Adlı Eseri Atatürk Ansiklopedisi > Genel > Atatürk’ün Nutuk Adlı Eseri 31 Ara Atatürk’ün Nutuk Adlı Eseri PDF
Uykusuzluk ve tiksinti sana insanlarla ilgili meselelere ilgisiz kalmayı öğrettiğinde, etrafında olup biten hiçbir şey ilgilendirmez artık seni. Kalabalığın hareketliliği zehirlenmiş farelerin bozgununu hatırlatır: Kaygı, kavrayışsızlık ve hayal kırıklığına uğramış açgözlülük dolu aynı gözler. Onların şansına, hiçbir din, hiçbir devlet bencilliğe karşı etkili bir çare keşfedemediğinden, toplum anında parçalanır. Hayat ihtimali her bir kişiyi kendisi için bütünün dengi yapan bu bilinçsiz çağrıya borçludur. Sanki evren bir kazaymış gibi yaşarken, tek gerekenin kendisi olduğuna inanır herkes. Gururun bir arada ele alman bütün içgüdülerden çok daha derin bir temeli vardır; herhangi bir minik edim bireyin gözünde tarihsel önem kazanır. Gurur her bir kişinin hayatını tarihe dönüştürürken, yokluğu zamanın öne çıkan içeriği olur. Gündelik bilinçsizliğimiz kendini hissettiren Mutlak aracılığıyla Tanrısallıkla rekabet eder. Bununla birlikte, edimleri düşünüp taşınmakta çok yol kat etmiş, nihai bir sınırın karşısında bir başkasını hayal eden kimse, yapmış olduğu şeyden dolayı teselli bulabileceği bir şey yapmayı bilemez. Ona göre, her meşguliyet kibrine hakaret olsa da, evren meşgul olunması gereken bahanedir
Reklam
_Din, yaygın bir tür ruh hastalığıdır; saplantı nevrozudur, çarpıtılmış masallardır, gerçeğin inkarı sonucu oluşan toz pembe yanılsamalar sistemidir, uydurmadır, hurafedir, putperestliktir. Bu putlar ise kendi fantezilerimizdir. Dine karşı olan şeye hakikat denir. Tanrı ise abartılmış bir baba figürüdür. _Din, ırkın karakteridir _Uygarlığı
R. Laurence Moore'a göre "fundamentalist" kavramını kul­lanmaksızın günümüz Amerikan hristiyanlığı hakkında tartışmak mümkün değildir.99 Nitekim, Amerikan toplumunun göz ardı edilemeyecek bir bölümü, yaklaşık dörtte biri fundamentalist öncülleri benimsemektedir. " ... anket sonuçları Amerikan toplu­munun %40'ının Kutsal
Goethe’nin çok güzel bir sayfası vardır. Aynı şeyi on kez okuduğunu, ama bütününü hiç anlayamadığını ve okuduğu her defasında işin bir başka boyutunu anladığını yazar. Bu, oluşturduğu kavramsal aygıt, felsefe tarihindeki en sistematiklerden biri olan filozoftur. Ama yine de biz okurlar her zaman bütünün elimizden kaçtığı ve sâdece şu ya da bu boyutunu yakalayabildiğimiz izlenimine kapılırız. Gerçekten de şu ya da bu kısma tutulmuşuzdur. Başka bir düzeyde ise, Spinoza kabram sistemini en uzağa kadar taşıyan, bu nedenle de okunması çok büyük bir felsefî kültür gerektiren filozoftur.
çünkü ruhum sonsuzdu...
...Eksik kalmışlığın manasızlığı kütüphane için geçerliydi, fakat ömür denen karmaşa karşısında hükümsüzdü. Sonsuz bilinen zamanın sadece zerresine sığan hayat yaşanıyordu ama fazladan yaşanacak 1güne paha biçilemiyordu. Tek gün, şu önümdeki kitaptan çok daha başkaydı. Geride okunamayacak bunca kitap varken, tekinin okunması manasızlaşıyor ama geride yaşanamayacak onca zamanın olması, birgünü, hatta birkaç saniyeyi bile köreltemiyordu. Bütünden eksik değildi hayat, bütünün parçasıydı...
Sayfa 145 - H2O KitapKitabı okudu
Reklam
Yavaş yavaş, adım adım
*** İki savaş arası dönemde Kemalizmin son ve bir anlamda en açık kutsalını, Gazi/Atatürk kültü oluşturur. Öncelikle uzun savaş yıllarının hasıl ettiği bir “kurtarıcı” beklentisini şahsında somutlaştırmakla başlayan ve bu haliyle mehdi/mesih formuna bürünerek ortaya çıkan kişi kültü, ilerleyen yıllarda, geleneksel dinin önerdiği formlara ihtiyaç hissetmeyecektir. 1926 yılında ilk heykelin dikilmesi ve 1927 yılında Nutuk’un okunması, kültün oluşumunda önemli birer merhale olur. Bu tarihten itibaren açıktan çeşitli biçimlerde Türklüğe gönderilen peygamber olarak ifade edilmeye başlanan kült, yapılan devrimler kadar, başöğretmen imajıyla da Bilimin ve Medeniyetin kutsallık halesini üzerinde somutlaştırır.
İlimle iştigal ederken en muzdarip olunan husus çok okuyamamaktan ziyade okunanları felsefi bir gözle hakkıyla değerlendirememek, bir bütünün parçalarını oluşturacak biçimde zihinde yerleştirememek, bu nedenle de çoğu zaman da unutmaktır. Benzer bir sıkıntıyı yaşadığım dönemde bu durum beni, "Bir felsefe eseri nasıl okunmalıdır?" sorusuna götürüp bırakmıştı ve ilk baskının önsözünde anlattığım üzere alandaki "problem ve ekolleri" bilmenin önemine dair uyarıyla karşılaşmıştım. Bunun üzerine ahlâk felsefesinin temel problemlerinin neler olabileceğini belirlemeye ve bundan sonra okuduğum her ahlâk eserine bu problemleri ifade eden soruları sormaya başladım. Soruları sorduğumda, okuyup hakkıyla değerlendirememekten yakındığım hemen her eserin sorularıma cevap verdiğini, bu cevapları görebilmem sayesinde de ilgili eserin zihnimde kendine kalıcı bir yer bulduğunu gördüm. Dahası, okuduğum eserleri, ahlâk felsefesinin bu temel sorularına verdiği ve veremediği cevaplarını görmek yoluyla değerlendirebildim, böylece eserin ahlâk felsefesi bakımından değerine dair bazı kanaatler edinmem de mümkün oldu. İşte bu eser, söz konusu metoda dayanarak, belli bir literatürün belli sorular çerçevesinde okunması neticesinde ortaya çıkan şemayı sunmaya çalışmaktadır. Bu şemanın, ahlak felsefesi tarihini problematik bir gözle okumaya ve anlamaya çalışanlara yardımcı olacağını, çok geniş bir literatür arasında meseleleri kaçırmadan yolunu bulmasını sağlayacağını ümit etmekteyim.
önsöz
Ruh Körlüğü
Goldstein ve Gelb tarafından araştırılan ruh körlüğü vakası, çi­zilen klinik genel tabloya göre, aynı yazarlar tarafından tasvir edi­len renk isimlerini unutma durumundan tamamen ayrılmasına rağ­men, bu vaka renk isimlerini unutma vakasıyla teorik olarak aynı çizgide incelenebilir ve onunla ortak bakış noktası altında değerlen­dirilebilir. Ruh
17 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.