Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Paşa tekrar bir sigara yakıyor ve birkaç yaprak daha çevirdikten sonra, luıritasmı alıp şöyle izah ediyor: Bu sırada Conkbayırı'nın güneyindeki 261 rakımlı tepeden sahilin gözetlenmesi ve korunmasıyla görevli olarak oralarda bulunan bir müfreze erlerinin Conkbayırı'na doğru koşmakta, kaçmakta olduklarını gördüm. Size şu konuşmayı aynen okuyacağım: Kendim erlerin önüne çıkarak: -Niçin kaçıyorsunuz? dedim. -Efendim, düşman! dediler. -Nerede? -İşte, diye 261 rakımlı tepeyi gösterdiler. Gerçekten, düşmanın bir avcı hattı 261 rakımlı tepeye yaklaşmış, rahat rahat ileriye doğru yürüyordu. Şimdi vaziyeti düşünün: Ben kuvvetlerimi bırakmışım, erler on dakika dinlensinler diye... Düşman da tepeye gelmiş... Demek ki düşman bana benim askerlerimden daha yakın! Ve düşman, benim bulunduğum yere gelse kuvvetlerim çok kötü bir duruma düşecekti. O zaman. artık bilmiyorum. bir mantık muhasebesi midir, yoksa içgüdüyle midir, bilmiyorum; Kaçan erlere: -Düşmandan kaçılmaz, dedim. -Cephanemiz kalmadı, dediler. -Cephaneniz yoksa süngünüz var, dedim. Ve bağırarak bunlara süngü taktırdım. Yere yatırdım. Aynı zamanda Conkbayırı'na doğru ilerlemekte olan piyade alayı ile dağ bataryasının yetişebilen erlerinin "marş marş" ile benim bulunduğum yere gelmeleri için yanımdaki emir subayını geriye saldım. Bu erler süngü takıp yere yatınca düşman erleri de yere yattı. Kazandığımız an, bu andır.
Sayfa 144 - Anafartalar Kumandanı Mustafa Kemal İle Mülâkat (24-28 Mart 1918) - Birinci SafhaKitabı okudu
Azizim! Sen o sultanları gözünün önüne getir ki onlar dünyaya geldiler. Lakin dünyaya itibar etmediler. Dünyanın arkasına düşüp hırsla dünyalık toplamaya çalışmadılar. Ahiret amelleriyle meşgul oldular. Onlar, bu dünyanın ahiret yolunun üzerinde bir yol uğrağı olduğunu anladılar. Buna aldanmak olur mu? Yol tedarikinde bulunup kafileden ayrılmadılar. Bu dünyaya gönül verip aldanmadılar. Aziz kardeşim! Temiz ve pak erler ile aziz canları gör. Onlar bu dünyaya aldanmadılar. Allah-u Teâlâ kendilerine ne verdi ise nefislerinden kestiler. Kendi nefislerine vermeyip fakirlere dağıttılar. Açları doyurup, çıplakları giydirdiler. Muhtaçları arayıp buldular. Kapılarına gelenleri mahrum etmediler. Darda kalanların gönüllerini ferahlattılar, işlerini gördüler. Şu hadis-i şerifi kendilerine düstur edindiler: “Bir kimse, din kardeşinin bir işine yardım etse, Allah-u Teâlâ da onun işini kolaylaştırır. Bir kimse, bir Müslüman’ın sıkıntısını giderir, onu sevindirirse, kıyamet gününün en sıkıntılı zamanlarında Allah-u Teâlâ onu sıkıntıdan kurtarır.” Akıllılar, bu dünyada şu üç şey ile meşgul olurlar. Böylece onlar herkesin üzüldüğü gün, bayram ederler: 1) Dünya seni terk etmeden sen dünyayı terk edesin. 2) Her şeyden kurtulasın. 3) Rabb’inle buluşmadan, Rabb’in senden razı olsun. Bunlara riayet eden kimse, Allah-u Teâlâ ile görüşüp kabrine öyle gider.
Reklam
Erzurum
Erzurum, İmparatorluğa öğrenciler yetiştiren bir kent değildi. İmparatorluğun yalnızca er kaynağıydı sanki... Türk ordusuna en yiğit erleri Erzurum verirdi. Gözü pek, doğru sözlü, yiğit, öz erlerin ülkesiydi orası. Alayına, taburuna Erzurumlu erler düşen komutanlar bir başka mutlu olurlardı... Askerin en acarı oralardan gelirdi. Yiğitlerin, mertlerin, serdengeçtilerin harman olduğu yerdi Erzurum... Öyle ki; o Palandöken, o Topdağı cansız birer doruk değildi sanki... İmparatorluğun oyanını bekleyen birer dev Türk askeriydi...
Sırra eren nice sadık erler vardır ki, Ne sen o kabiledensin ne de ben. Dünyaya saldırırız, zâhid olduğumuzu söyleyerek, Halbuki ne sen onlardan sayılırsın ne de ben.
Sayfa 117 - SemerkandKitabı okudu
Ahzab/22-23-24
"Müminler, ahzabı (düşman birliklerini) gördükleri zaman: "İşte bu, Allah'ın ve Resulü'nün bize vaad ettiği şeydir. Allah ve Resulü doğru söyledi." dediler. Bu onların imanını ve teslimiyetini artırmaktan başka bir şey yapmadı." "Müminlerdendir o erler ki Allah'a verdikleri ahde sadâkat gösterdiler. Kimi adağını ödedi (canını verdi), kimi de beklemektedir. Onlar, ahidlerini hiç değiştirmediler." "Çünkü Allah sadıklara sadâkatleriyle mükâfat verecek, dilerse münafıklara da azab edecek veya tevbe nasib edecektir. Şüphe yok ki Allah çok bağışlayıcıdır. Çok merhamet edicidir."
Sen nasıl arslan olabilirsin ki tilkiden bile tir-tir titriyorsun; fakat oruç, seni ormandaki arslanlara bile üst eder. Midesine düşkün olan, çok mide ağrısı çeker, horlanır-durur. midesine bağlı olanların talihlerinde oruç yoktur. Ya Süleyman saltanatını bağışlayan yüzüktür oruç, yahut da bir taçtır oruç, onu seçkin kişilerin başlarına
Sayfa 636 - 7. Defter, b.: 8460-77
Reklam
O erler ki, gönül fezasındalar Toprakta sürünme ezasındalar. Yıldızları tesbih tesbih çeker de, Namazda arka saf hizasındalar. İçine nefs sızan ibadetlerin, Birbiri ardınca kazasındalar. Günü her dem dolup her dem başlayan, Ezel senedinin imzasındalar. Bir ân yabancıya kaysa gözleri, Bir ömür gözyaşı cezasındalar. Her rengi silici aşk ötesi renk; O rengin kavuran beyzasındalar. Ne cennet tasası ve ne cehennem; Sadece Allah'ın rızasındalar. N.F.K.
O erler ki...
O erler ki, gönül fezasındalar, Toprakta sürünme ezasındalar. Yıldızları tesbih tesbih çeker de, Namazda arka saf hizasındalar. İçine nefs sızan ibadetlerin, Birbiri ardınca kazasındalar. Günü her dem dolup her dem başlayan, Ezel senedinin imzasındalar. Bir ân yabancıya kaysa gözleri, Bir ömür gözyaşı cezasındalar. Her rengi silici aşk ötesi renk; O rengin kavuran beyzasındalar. Ne cennet tasası ve ne cehennem; Sadece Allah'ın rızasındalar.
Necip Fazıl KısakürekKitabı okuyor
"Hep ben mi seçileceğim?" dedi kız acı acı. "Süvariler şan şeref kazanmaya gittiğinde eve göz kulak olup geri döndüklerinde yiyecek ve yataklarını bulsunlar diye hep ben mi geride bırakılacağım?" "Yakında öyle bir zaman gelebilir ki," dedi Aragorn, "kimse geriye dönmeyebilir. O zaman şan şöhret kazanmadan yiğitlik yapmak gerekecek, çünkü yurdunuzu korurken yaptıklarınızı hatırlayacak kimse kalmayacak. Yine de övülmüyor diye yaptıklarınız yiğitçe olmayacak diyemeyiz." Ve kız şöyle cevap verdi: "Bütün bu sözlerin sadece şunu söyler: Sen bir kadınsın, senin yerin evin. Fakat erler cenkte namuslarıyla ölürse evi yakmana izin var çünkü artık o eve gerek duymayacaklar. Fakat ben Eorl Sülalesinden biriyim, bir hizmetçi kadın değilim. At sürüp kılıç savurabilirim; ne acıdan korkarım ne de ölümden." "Neden korkarsınız hanımefendi?" diye sordu adam. "Kafesten," dedi kız. "Ta ki yaşlılıktan ve alışkanlıktan parmaklıkları kabullenip, büyük işler başarma isteği hatırdan veya gönülden silininceye kadar parmaklıkların arkasında kalmaktan."
Sayfa 62 - Metis YayınlarıKitabı okuyor
O Erler Ki
"O erler ki, gönül fezasındalar, Toprakta sürünme ezâsındalar.   Yıldızları tesbih tesbih çeker de, Namazda arka saf hizasındalar."
Sayfa 388Kitabı okudu
Reklam
Sivas
Onu karşılayanların, onu alkışlayanların içinde, Arıburnu’nda, Anafartalar’da onun kumandası altında çarpışmış, yaralı, yahut terhisli olarak buralara dönen erler, onbaşılar, çavuşlar, yedek veya muvazzaf subaylar vardır. Bunlar karşılannda birden Mustafa Kemal’in yürüdüğünü görünce irkilirler. Kendilerini tutamazlar, O günler, o gaza ve zafer günleri birden gözlerinde canlanır. O günler ki, silâhlan, süngüleri ellerindeydi. O günler ki, yenik değil, muzafferdiler. Onlar şimdi memle￾keti titreten, memlekete koTku salan îngilizlerin, Fransızların binlercesinin, on binlercesinin kendi ayaklarının altında ezildiklerini, yahut yüzgeri edip kaçtıklarını görmüş gazilerdi.
Sayfa 52
Çavuşların gaza öncesi askeri teşvik için yaptığı konuşmalar
Çavuşlar hep birlikte öyle çağrıştılar: "Hey yiğitler! Hey gaziler! Bugün o gündür ki kâfirin bağrını kan ve kanını Ceyhun edeceğimiz, bağırsakların perran edeceğimiz [uçuracağımız] ve bașlarını top gibi galtan edeceğimiz [yuvarlayacağımız] gündür. (Neşri Tarihi) Çavuşlar sağdan ve soldan dualar edip sultanı överek, "Nesilden nesile padişah olan, İnaloğlu'nu yenen Kara Devletşah'ın bașını kesen, Kubatoğlu ile Kara Yahya'yı kaçıran, yeryüzünün padişahı (Çelebi Mehmed) budur." derlerdi. (Neşri Tarihi) "Hani o sultan ekmeğini yiyenler, can ve baş feda ederiz diyenler, iște sırasıdır. Bugün erler meydanında kimin Anası er doğurdu. Gaza elbisesi kimin boynuna biçildi. Hani şimdi erlik davasını güdenler, gelsinler görelim.' dediler. (Neşri Tarihi)
O erler ki gönül fezasindalar Topraktan sürünme ezasındalar İçine nefs sızan ibadetlerin Birbiri ardınca kazasindalar Bir an yabancıya kaysa gözleri Bir ömür gözyaşı cezasındalar (Necip Fazıl Kısakürek)
Sayfa 385Kitabı okudu
O Erler Ki
"O erler ki, gönül fezasındalar, Toprakta sürünme ezâsındalar. Yıldızları tesbih tesbih çeker de, Namazda arka saf hizasındalar. İçine nefs sızan ibadetlerin, Birbiri ardınca kazasındalar. Günü her dem dolup her dem başlayan, Ezel senedinin imzasındalar. Bir ân yabancıya kaysa gözleri, Bir ömür gözyaşı cezasındalar. Her rengi silici aşk ötesi renk; O rengin kavuran beyzâsındalar. Ne cennet tasası ve ne cehennem; Sadece Allah'ın rızasındalar". Saatler süren bir tefekkürün ardından şu erlerin idrakinde, bu minval üzere hayata bakabilmek... Keşke tam mânâsı ile başarabilsem, başarabilsek.
273 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.