"Açıklama denen şey giydirip kuşatılmış bir yanlıştır, yanlışın ta kendisi.."
Her yorumun başlı başına bir yanlışlık olasılığı gibi.Çünkü kitabı elime aldığım andan bitene değin onlarca yorum analiz cümlesi geçti kalemimden her biri diğerinden doğru ve diğerinden yanlış.
Bu açıklamayı da(!) yaptıktan sonra yazarın okurunu sürüklediği
Şarkılarda geçen aklımızda kalan şarkı sözlerri😊
*Kankamla beraber hazırladığımız için şarkıların bazılarını bilmiyorum.Siz bakın beğenirseniz dinleyin:))*
•Ah bi bakana bir görene bir sorana bir sevene aldandım...
•Amman Amman bırakırsan adım çıkar serseriye..
•Ayy bana baktığın zaman bakıp daldığın zaman...
•Aldırma deli gönlüm..
•Aşk kaç beden
Cam kenarına oturduğum masadan
yüzüme sokağı vuran tülün gölgesinde
düşünüyorum:
yavaş yavaş anıların da terk ediyor beni
git gide azalıyor
günün birinde
birlikte
bir fincan kahve içebilmenin
sadakati
hayali
neden mümkün olmuyor
ayrılmak
yok pahasına tüketmeden her şeyi
/0-100/ Şimdi başlayacak olursak kitap benim en sevdiğim kitapların kurgu yöntemiyle başladığını - olaya tamamen dışında olan bir yabancının olayın baş karakteriyle bir röportaj yapması gibi bir kurgu yöntemi- ve bu süreçte kişinin başından çok çetrefilli bir hayat geçtiğini görüyoruz.
Varlıklı bir ailenin çocuğu olan babası gibi kendiside bazı
Okuduklarıma inanamayarak yorumuma başlamak istiyorum.
2 sene boyunca boş bir kitabı beklemişsiz. Sarah’ta alzheimer başlangıcı başladığını düşünüyorum. Yoksa karakterlerinin kişiliklerini, ne olduklarını, nasıl davranması gerektiğini unutup sacma sapan şeyler yazmasına başka bahane bulamıyorum çünkü. Kitap koskocaman bir hayal kırıklığı idi.
"Okuduğum bütün romanlar sahici bir başlangıçla bitsin istedim."
Romanın bitiş cümlesiyle başlamak istedim ben de. Bitmemiş, bitememiş bir roman.. Ve 'belki de hiç bitmeyecek hayatlar' kapılarını aralıyor bu iki kapağın arasındaki 316 sayfada bize.Kitabı okurken inceleme metni oluşturmak gibi bir düşüncem yoktu; ancak karakterlere
Kar yağıyor. Karnım aç. Oda soğuk. Otele dört günlük borcum var. Ne yapacağım diye düşünüp duruyorum. Birden gözüme battaniye ilişti; cezaevinden Bursa’ya gelirken içine eşyamı doldurup denk yaptığım battaniye. Öyle de hor kullanmışım, üstünde tüy kalmamış, dökülmüş. Şu kahverengi battaniye kaç yıl kahrımı çekti. Anadolu’yu yıllarca bir baştan bir
Meral kocasını hüzünlü gözlerle kapıda karşıladı.
Meral:
-Nerede kaldın Süleyman? Merak ettim.
Adam hiddetle ve sinkaflı sözler eşliğinde,
Süleyman:
-Sana ne be kadın. Sana hesap mı vereceğim.
Dedikten sonra bitkin bir halde olan karısına sert bir tokat nakşetmişti. Tokatın etkisiyle Meral duvara çarpmış sonrasında yere
(okumak isteyenler için çok uzun ama duygusal bir metin bırakıyorum buraya -bendenizden-)
(Askerden dönen Necmi'nin annesini kaybetmesi üzerine arkadaşına bunu anlatması)
Necmi başını büküp olayları tek tek anlatmaya başladı. ‘Valla devrem ne sen sor, ne ben söyleyem. Bizimkiler de bilmez ama benim sonum yakındır. Benim Valideyi hatırlar