''Elini savurdu ve sanki tüy gibi bir dokunuşla bir parça tozu silkelemiş gibiydi, bu toz da Harappa uygarlığıydı, Keldani şehri Ur’du; örümcek ağlarıydı, Teb’di ve Babil’di, Knosos’tu ve Miken’di. Silkele, silkele -hani Odysseus nerede kaldı, Eyüp nerede? ya Jüpiter ve Gotama nerede? İsa’ya ne oldu? Silkele- ya o Atina ve Roma denen, Kudüs ve orta krallık denen antik zerreler - hepsi yok oldular. Silkele- İtalya’nın bulunduğu yer boşaldı. Silkele, katedralleri silkele; kral Lear; ve Paskal’ın düşüncelerini silkele. Silkele, tutku’yu silkele, Requiem’i silkele, senfoni’yi silkele, silkele..''
Açıkçası ben Homeros'un bu destanını İlyada'dan daha başarılı buldum. İlyada'daki gibi bazı yerlerde anlama zorluğu çekmedim, daha akıcı ve dinamikti Odysseia.
Truva savaşından sonra vatanına dönmeye çalışan Odysseus'un hikayesi anlatılıyor bu kitapta. Bunun yanı sıra da onun yokluğunda karısının ve oğlunun yaşadığı zor hayata ışık tutulmuş. Bir tarafta evine dönmeye çalışan bir adam diğer tarafta ise iktidar savaşı ortasında kalan ailesi. Çerez niyetine okunacak kitaplardan değil bu. Eğer Eski Yunan eserleri ve kültürü ile ilgileniyorsanız bu kitaptan ayrı bir tat alabilirsiniz.
OdysseiaHomeros · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20185,4bin okunma
Üzerinde ”EN GÜZELE” yazılı, altından bir elmayı, şölenin yapıldığı salonun ortasına bırakıverdi. Doğal olarak bütün tanrıçalar, bu elmaya sahip olmak istediklerinden uzun tartışmalar oldu. Sonunda üç büyük tanrıça dışında diğerleri çekildiler. Ama kudret tanrıçası Hera, zekâ tanrıçası Palas Athena ve Aşk tanrıçası Afrodit elmaya sahip olmakta
Diğer hayvanlar ölümsüz bir yaşam için yanıp tutuşmazlar. Zaten onun içindedirler. Kafese kapatılmış bir kaplan bile ömrünün yarısını zaman dışında geçirir. İnsanlar sonsuz ana giremezler. Ölümsüzlük düşünü artık bıraktıklarında zamana bir süreliğine paydos edebilirler -Kalypso'nun tılsımlı adada hiç bitmeyen bir yaşam önerisini sevgili yurduna dönebilmek uğruna geri çeviren Odysseus gibi.
Derin düşünme, mistiklerin iradelerine bağlı hareketsizlik değil, hiç geri gelmeyen anlara gönüllü bir teslimiyettir. Fazla insansı özlemlerimizden uzaklaştığımız zaman, ölümlü şeylere geri dönmüş oluruz. Derin düşünmenin gerçek nesneleri, ne ahlaki umutlardır ne de mistik düşler, temelsiz gerçeklerdir.
Dikkat spoiler içerir.
Oldukça güzel bir mitolojik roman. Yazar, Truvalı Helen'in kuzeni olan Penelope'un çocukluğundan itibaren hayat hikâyesini farklı bir şekilde anlatıyor. Odysseus ile evlenmesinden sonra onun ülkesine geçmesi, Truva savaşı sebebiyle ayrılması, 20 yıl boyunca yolunu gözlemesi, 12 hizmetçisinin giderek azıtması, Talipler denilen insanların kendisini rahatsız etmesi ve en sonunda Odysseus'un geri dönmesini şarkılarla vb anlatıyor. Günümüz ile de ilişkilendirerek, Helen ile konuşmalarına yer veriyor. Bir solukta okunan keyifli bir roman. Mutlaka okunması gerekenlerden.
PenelopiaMargaret Atwood · Merkez Kitaplar Yayınları · 2006262 okunma
BİZİM ÇOCUKLAR NEDEN OKUMAZ?
Okumayan bir toplumuz, sanatçımız, teknokratımız,
bürokratımız, hekimimiz, yargıcımız, öğretmenimiz, işadamımız,
askerimiz, sivilimiz, dahası bilginlerimiz ve de
maalesef öğrencilerimiz hep az okuyor. Üniversitede önerdiğim
en kısa makaleleri bile öğrenci çoğunluğu tarafından
pek iltifat görmediğini
İlk olarak lisede edebiyat dersinde duymuştum bu kitabın, daha doğrusu destanın adını. "İlyada ve Odysseia," demişti hocamız, "Yunan edebiyatının iki temel taşıdır."
Gerçekten de öyledir. İlyada o kadar büyük ki, 2000 yıl önce yazılmış olmasına rağmen günümüze kadar ulaşmayı ve insanların gönüllerine dokunabilmeyi başarıyor,
Orhan Veli ve Oktay Rifat'la birlikte ortaya çıkardıkları Garip Akımı ile Türk şiirindeki yenilenmeyi başlatan Anday daha sonra Yunan Antik Çağından etkilenip kendine özgür felsefi bir şiir akımı yaratarak Garip Akımıyla yollarını ayırmıştır. Kolları Bağlı Odysseus bu akımın ilk örneklerindendir. Şiirlerinde güçlü imgeleriyle dikkat çeken dönemin en önemli şairlerinden olan Anday'ın bu kitabının son bölümlerinde antik çağın izlerini görmek mümkündür. Ben şahsen ilk okuduğum kitabı yanyanayı daha çok beğenmekle birlikte yine bu kitabında o ilk şiiri olan "Söz'ü" ve bazı şiirlerini çok beğendiğimi söylemek istiyorum. "Söz" şiirinde geçen şu iki mısra insanda nasıl büyük izler bırakabileceğini bu büyük şairin hemen her eserini okumak için ciddi nedendir.
Birdim iki oldum, iki iken bir
Ne yalnızken birim, ne de seninle iki.
Sonuç olarak M. Cevdet Anday'ı Cahit Sıtkı Tarancı kadar çok sevdim. Aynı güçlü imgelemleri görmek hissetmek benim için vazgeçilmez şairlerden olacağının habercisidir. Türk şiirinin önemli şahsiyetlerinden olan Anday'ın bütün eserlerini okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum. Keyifli okumalar :)
Teknenin ÖlümüMelih Cevdet Anday · Adam Yayınları · 19851,075 okunma
Yönetici güçlü, derin sesiyle, "Hepiniz hatırlarsınız," dedi. "Sanırım hepiniz Ford'umuzun o güzel, vahiy edilmiş deyişini hatırlarsınız: Tarih saçmalıktır. Tarih," yavaşça tekrarladı, "saçmalıktır."
Elini savurdu ve sanki tüy gibi bir dokunuşla bir parça tozu silkelemiş gibiydi, bu toz da Harappa uygarlığıydı, Keldani şehri Ur'du; örümcek ağlarıydı, Teb'di ve Babil'di, Knosos'tu ve Miken'di. Silkele, silkele; hani Odysseus nerede kaldı, Eyüp nerede? Ya Jüpiter ve Gotama berede? İsa'ya ne oldu? Silkele; ya o Atina ve Roma denen, Kudüs ve Orta Krallık denen antik pislik zerreleri, hepsi yok oldular. Silkele; İtalya'nın bulunduğu yer boşaldı. Silkele, katedralleri silkele; Kral Lear ve Paskal'ın düşüncelerini silkele. Silkele, Tutku'yu silkele, Requiem'i silkele, Senfoni'yi silkele...