Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Eğer yaşlılık insanın kendini anne ve babasıyla değerlendirmesi, benzerliklerini keşfetme dönemi ise, kuşku yok ki yaşlanıyordum.
Sayfa 40 - İletişim yayınlarıKitabı okudu
Matrix'in ilk filminde Ajan Smith'in Morpheus ile paylaştığı ilginç bir tespit söz konusudur. İnsanın canlıları sınıflandırmasında, kendisini memeli sınıfına koymasının hatalı olduğunu öne sürer. Çünkü yeryüzündeki bütün memeliler muhtaç oldukları doğa ile mükemmel bir denge içerisindedirler. Ama insan öyle değildir. Bulunduğu yeri sonuna kadar sömürür, yok eder ve kendisine yeni sömürülecek yerler arar. Canlılara baktığımızda bu tarz yaşayan bir canlı daha söz konusudur. O da virüslerdir. İnsanlar da tıpkı virüsler gibi çoğalır, yok eder ve kendisine yeni yok edilecek yerler arar. Yukarıda vurguladığımız "insan doğup, mikrop ölme" tespiti her ne kadar insanlığın doğaya olan acımasız yaklaşımına güzel bir gönderme yapıyor gibi görünse de bu cümle mecazi bir mesaj kaygısından uzak, oldukça bilimsel bir gerçeğin altını çizmektedir. İnsan olarak doğuyoruz. Oldukça korunaklı, tüm mikroplardan uzak, steril bir yer olan anne rahminde yetiştik hepimiz. Ama daha sonra dünyaya gelmek zorunda kaldığımız, o ilk andan itibaren deyim yerindeyse kirlenmeye başladık. Artık mikroplar her yerimizdeydi ve o kadar hızlı çoğaldılar ki sayıları bizden daha fazla hale geldi. Evet, sevgili okuyucu, muhtemelen elinizdeki bu kitabı alma konusunda verdiğiniz kararın, beyninizdeki bir grup nöronun arasındaki elektriksel iletişime ait olduğunu düşünüyor olabilirsiniz. Ama bu kitabı almanıza neden olan etkenin, vücudunuzda yaşayan bir grup mikroptan kaynaklanmış olabileceği ihtimalini unutmayın lütfen.
Reklam
Ölüme hazırlık
Anne : Kızımız kendi cenaze törenine ilişkin hazırlıkları çoktan yaptı.
Sayfa 261Kitabı okudu
Anne: Ölümün güzel olabileceği ve hakkında kaygılanacak hiçbir şey olmadığı fikri ile yetişti. Biliyorum ölüm gerçekleştiğinde cesur da olacak. Kızı: Bana endişelenme korkmuyorum dedi. Tanrım beni bekliyor benimle ilgilenecek, korkma o yüzden dedi.
Sayfa 259Kitabı okudu
Filistinli Enes'in Dersi
Enes’in parmakları tankın altında, Göğsüne bir gül gibi düşmüş sapankayası. İdealini arkadaşlarına, Ruhunu meleklere emanet etmiş. Sıkı sıkıya tutuyor fırlatamadığı taşını. Bunun için savaşır Filistinli çocuklar, Seyrederek Enes’in nâşını… Enes’in dudağında kan vardı, Gözlerinde ışık. Bin not düşmüş gömleğinin cebine; “Şehitler ölmez, bilirsin
Reklam
Bakamayacaksanız değil sevemeyeceksiniz, anne-baba olmayın!!!
Duygusal ihtiyaçları karşılanmayan bebeğin -fiziksel ihtiyaçları eksiksiz karşılandığı halde- ölme ihtimalinin yüzde yüze yakın olduğunu bugün biliyoruz ve bu tekrar tekrar düşünmemiz gereken, korkunç bir gerçek. Evet, bakıma muhtaç olarak doğuyoruz; ama bir çocuğun özellikle yaşamının ilk yıllarında en az su kadar, hava kadar ihtiyaç duyduğu şey, anne-babasının kayıtsız şartsız sevgisi ve onu her şeyiyle kabulüdür. Çocuk bu sevgi ve kabul olmazsa gerçekten ölür.
Sayfa 19
Hep uzakta sanırlar ölümü. Hep başkaları içindir ölüm. Bence insanlar işte bu yüzden mutsuzlar. Çünkü birazdan ölme ihtimali, beş dakika sonra, bir gün sonra, bir hafta sonra ölme ihtimali; insanın acılarını ve sevinçlerini yeniden tanımlamasını gerektirir. Tümüyle yaşamını yeniden tanımlamasını gerektirir. Gerçi tabi, şeytan ve adamlarının işine hiç gelmiyor bu. Geçen gün bir grup şeytan konuşurken duydum, kapitalizm mi ne, tuhaf bir şey çıkarmışlar; korkunç bir olay. Her şeyi süsleyip herkese satmak istiyorlarmış. Ölümü sürekli hatırında tutan adama her şeyi satamazsın ki. Çünkü ölüm, iki hayatın ortasında durur ve insanı dengede tutar. Ah tabi, insanları bu çılgın düzene çekmek için, ölümü unutturmak gerekir. Bizim bu kadar göz önünde ve bu kadar unutulmuş olmamızın nedeni, şeytanlar ve onların adi oyunları. Sanki ölüm, hep başkaları içindir. Hep başkaları ölür. Bu ölüm nasıl bir salaksa, sizi hep ıskalar. Şaşı ölüm, çirkin ölüm, kel ölüm! Ağzımın tadını kaçırma, git, başkalarına git, kışt, kışt! Git! Uzak dur benden, Ah neyse. İhtiyarlık, insanı geveze yapıyor. Bunları hep yazmak isterdim. (Yazmakmış! Hah! Edebiyat gevezeliktir, sen işine bak. Peki anne.) Saatimize bakalım, himmm, henüz çok erken. Oyalanacak bir şeyler bulmalıyım. Keşke bir gazete alsaydım; bulmacasını çözerdim. Hey! Bir gazete bayiinde dursana! Hah ha.
Sayfa 45 - İzKitabı okudu
126 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.