"Hiç kimsem yok," diye düşündü acıyla, "günün birinde köpek gibi geberip gideceğim ... canımı neyin yaktığını biliyorum, safrakesesi değil bu ... içimde büyüyen ölüm ... ben darbe yedim bir kere, artık hiçbir profesörün, hiçbir kürün yararı yok bana ... insan altmış beşinden sonra artık sağlıklı olamaz ... içimi neyin oyup deştiğini biliyorum, ölüm bu ... ve önümdeki üç beş yıllık ömür yaşamak olmayacak artık, ölmek olacak, sadece ölmek ... Zaten ben ne zaman yaşadım ki, ne zaman? .. kendim ... kendim için ne zaman yaşadım? .. Hayatım nasıl bir hayattı. Sırf para kazanmaya çalışmakla geçti, para, para, para ... hep başkaları için, peki şimdi ne faydası var bunun bana? .. Bir karım oldu, gencecik bir kızken evlendim onunla ve ilk ben sahip oldum, bana bir çocuk doğurdu; yıllarca aynı yatakta aynı havayı soluduk ... peki şimdi, şimdi nerede o kadın ... yüzünü tanıyamıyorum artık ... Benimle bir yabancı gibi konuşuyor ve benim hayatımı hiç düşünmüyor, ne hissettiğimi, ne düşündüğümü, acılarımı asla aklından geçirmiyor ... yıllar geçtikçe bana o kadar yabancılaştı ki... Nereye gitti, nerede o... ve bir çocuğum oldu ... büyüyüp yetişkin oldu ... ben de artık yeni bir hayata başlayabileceğimi düşündüm, kendimi layık gördüğümden daha parlak, daha mutlu bir hayata başlayacağım, ölümden uzaklaşacağım... ama kızım benden uzaklaştı ... geceleri gidip erkeklerle düşüp kalkıyor ... Tek başıma öleceğim ben, tek başıma ... Çünkü onlar için çoktan ölmüşüm ... Tanrım, Tanrım ... hiç bu kadar yalnız olmamıştım ... "
Bu Yezidilerde bir, birçok giz vardı. Durmadan onlara, şeytana, tavuskuşuna, güneşe tapıyorlar, diye zulmediyor, onları öldürüyor, tükettik sanıyorlar, bir de bakıyorlardı ki yıllar son- ra, dağlara kaçıp orada çoğalmış Yezidiler, dağlardan inmişler, Laliş koyağını doldurmuşlar. Beyler gene din uğruna Yezidileri kırıyor, kalanlar gene dağlara
Reklam
Çayı içen insan değil, çay insanı içiyor. Pipoyu tüttüren sen değilsin, pipo seni tüttürüyor. Kitap beni okuyor. Televizyon beni izliyor. Nesne bizi düşünüyor. Hedef bize isabet ediyor. Sonuç bizim nedenimiz oluyor. Dil bizi konuşuyor. Zaman bizi yitiriyor. Para bizi kazanıyor. Ölüm yolumuzu gözlüyor.
Sayfa 90 - Ayrıntı YayınlarıKitabı okudu
Heveeeeeeeeees! Heves Ali! Yaşlanınca ne çok içinden konuşuyor insan. Nasıl da boğum boğum insanın içi de, dinleyeni yok. Alıp karşısına konuşanı yok. Sarılanı, ağlayanı, güleni yok. İnsanın sözünü tamamlayanı yok. Haline yananı yok. Şu karşıki dağda lambalar yanar sönermiş, içimdeki közü söndüren yok! Dilimin üzerinde bir kelime geziyor elli yıldır, alıp silen yok!
Sayfa 129 - Everest Yay.Kitabı okudu
Beni sarsan bir pasaj oldu bu.
Ölüm düşünülemezdir ve biz bu düşünülemezden hareketle konuşuyor ve düşünüyoruz, ki bu da sadece, ölümün bir canlının fikri olduğundan, bu çelişkiye ve tersliğe yazgılı olduğundan böyledir: Hayatın bize verdikleri bizi ölümü düşünmekten alıkoyar, ama hayatın bize verdikleri aynı zamanda ölümlüdür. İzi ne kadar uzağa sürülürse sürülsün, ölüm düşüncesi, onu üreten bir yaşayan olmasından ötürü mahkum edilmiş bir düşüncedir.
Sayfa 471 - Lacan ve Ölüm, Meltem KütahneciKitabı okudu
"Korkarım ki aklımı yitiriyorum," diyorum ona, "aynı işte on bir yıl, saatler sulu b*k gibi yığılıyor üstüme, bütün yüzler birer koca sıfır ve sürekli konuşuyor, anlamsız şeylere gülüp duruyorlar. Züppe biri değilim, Sanchez, ama bazen gerçekten bir korku gösterisinden farkları yok ve kurtulmanın yolu ya ölüm ya da delilik."
Reklam
369 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.