“Bir gün çizelge düzenlemeye karar verdim. Örnek olarak bir düzine çamaşırını yıkama fiyatını aldık. Ayda kaç parça çamaşır yıkandığını buldum. Sonra aşçı ücreti, çocuk bakıcısı ve ev işlerine bakan hizmetçinin ücreti var. Bizim madenci karılarının her gün bütün işleri yaptığını fark ettik. Bütün bunların Toplamı, aşçı, hizmetçi, çamaşırcı ve çocuk bakıcısı ücreti ile karşılaştırılarak hesaplandığında, maaşımız bir madencinin aylık kazancının çok üstünde çıkıyor. Ve biz, kurtardıklarımızla aileye daha fazla katkıda bulunmuş oluyoruz. Böylece, evde ülke yararına, yaptıklarımızı devlette tanımıyoruz çünkü yaptıklarımız için tek kuruş almıyoruz.“
Eğe topraklarında filizlenen aşkın Mardin topraklarına doğru savrulmasını okuyoruz. Öyle güzeldi ki Toprak’ın öyle güzel aşkı vardı ki Beril ile bu aşkın yeniden doğuşuna şahit oluyoruz…
Beril Muğla Göcek’te yaşayan yirmi beş yaşında güçlü,dik,kimseden medet ummayan, kendi ayakları üzerinde duran bir kadın. Organik tarıma kafayı takmış
Bir sahneyi -ya da bilinçli olarak bir anıyı- zihnen çağırdığımızda onu bozuyoruz ve sonsuza dek değiştirmiş oluyoruz. Hatıralarımız kütüphanedeki eski kitaplar gibi toz içinde ve hiç değişmeden durmuyor; canlı ve nefes alan varlıklar. Bugün geçmişe dair hatırladığımız şey, hatırayı her çağırdığımızda gerçekleşen düzeltme ve yeniden şekillendirmenin ürünü. Başka bir deyişle, şimdiki deneyimlerimiz geçmişe dair bakış açımızı şekillendiriyor.
Teknolojinin sınırsız olanaklarında her türlü bilginin ve aracın bizlere sunduğu bitmez tükenmez nimetler arasında yaşarken ironik bir şekilde bolluğun ortasında kendi irademizin zayıflığına tanık oluyoruz. Zihnimiz bedenimiz kadar kolaylıkla atalete sürükleniyor düğmeye basıp dünyayı dönüştürebilecekken parmaklarımızın ucundaki gücü unutup ruhumuzun derinliklerindeki ateşi söndürüyoruz. Yüzbinlerce olanak bizleri çağırırken bizler varlık içinde yokluğun sessizliğine gömülüyoruz.
BANA KUŞLAR SÖYLEDİ
Gökyüzü gibi bir şey şu çocukluk hiçbir yere gitmiyor.
Bazen neşeli bir ses olarak yankılanıyor, yürekte bazen keskin bir sızı.
Yanlış anlaşılan bir hayat kesiti.
Hayat yolculuğunda bir duraktı orası. Uzaklaştıkça unuttuk.
Yetişkinlik artık çocukken duyduğumuz yalanları anlamlandırmaya başlamaktı sanki.
‘’Belki de bir canlının