Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Diyor ki, namussuz, alçak, korsan İtalyanlar, bizim haberimiz yokken, aramız kendileriyle iyi iken, bizim dostlarımız iken birdenbire vatanımıza hücum ettiler. Oradaki silâhsız adamları, ihtiyarları, kadınları, kızları, çocukları top gülleleriyle öldürdüler. Vatandaşlar! Onlar büyük ve kavî zırhlılarına güveniyorlar. Fakat onların zırhlıları varsa bizim de mukaddes bir hakkımız vardır. Ve bu, onların zırhlılarından daha kuvvetlidir.
Sayfa 144 - Cedit Neşriyat/2.KitapKitabı okudu
KÜTÜK
" Ne diyor?" “ Bu mertlik değil... 'diyor. " " Ona sor ki :' Henüz bir kere patlamayan bir toptan korkarak hemen teslim oluvermek mi mertliktir?' "
Sayfa 113 - BİLGİ YAYINEVİKitabı okudu
Reklam
Horozlu kümes lazımsa!.. Kendi köşkümüzde su mu çıktı? Ben horozsuz bir kümes, yani kocasız bir ev istiyorum. Efendisiz, kumandansız, amirsiz, emirsiz bir hayat istiyorum. Annem diyor ki: -Dünyanın düzenini bozamazsın, her kadına mutlaka erkek lazım! -……
Âsıme Hanımefendi'den Hasan'a mektup: Evvela beni sen sevdin, yalvardın, yakardın, benim aşkım âdeta senin galeyanına sönük bir cevaptı. Sonunda beni aldın. Ben zengindim. Atım, arabam vardı. Bütün bugünün gençleri beni istiyorlardı. Herkesin isteğine sen nail oldun. Mesuttun. Ben sana sadıktım. Sonra nasıl oldu, birdenbire döndün. Benden
-Ne diyor? -Bu mertlik değil... diyor. -Ona sor ki, "Henüz bir kez bile patlamayan bir toptan korkarak hemen teslim olmak mı mertliktir?"
Esirler topa elini sürdüler. Deliğini aradılar. Bulamayınca sarsıldılar. Sonra kızardılar. Birbirlerine bakıştılar. Öyle kaldılar. Kolların, çarpazlayarak yere bakan kale kumandanı titreyerek mırıldandı. Arslan Bey, tercümana baktı. "Ne diyor?" "Bu mertlik değil... diyor." "Ona sor ki: Henüz bir kere patlamayan bir toptan korkarak, hemen teslim oluvermek mi mertliktir?" Tercüman sordu. Kale kumandanı, gözlerini yerden kaldırıp cevap veremedi. Asilzadeler, şövalyeler, birbirlerinin yüzlerine bakmaya cesaret edemediler, ani bir ölüm darbesiyle vurulmuş gibi oldukları yerde dönüp kaldılar. Bir güllesiyle kaleyi yıkacak olan bu korkunç top, siyaha boyanmış kocaman bir kütükten başka bir şey değildi!...
Reklam
Aşk Dalgası
"Her yerde başlı başına bir çevre, bir sosyal vicdan vardır ki, bütün fenlerin, mantıkların, ilimlerin, felsefelerin karşıtı olarak, en mutlak ve zalim bir tarzda, hükmünü sürer. İşte bizim semtimizde, Türklerin semtinde de aşk şiddetle yasaktır. Bir cehennem makinesi, bir bomba, bir kutu dinamit kadar yasak... Bir Türk on dört yaşına girdi mi annesinden, ablasından, kız kardeşinden ve nihayet teyzesinden ve halasından başka bir kadının yüzünü göremez... O halde kimi sevecek? Hiç. Bu çevrenin, bu sosyal vicdanın kuvvetini, dehşetini sana nasıl anlatayım? Adını unuttum, bilmem hangi filozof; Allah'ın insanlar üzerindeki etkisinden, insanlarla ilişkisinden, ahlakından bahsederken. "O, sosyal çevreden başka bir şey değildir..." diyor. Ben bu sözü biraz doğru buluyorum.”
Ömer Seyfettin Diyor ki
İttihat için birinci vasıta lisandır. Kendi lisanını böyle öldürmeye, katiyen milli edebiyatını satırlara geçirmemeye ahdetmiş bir millet nasıl olur da millettaşlarıyla birleşebilir?
Sayfa 94 - Çoban Yayınları
İçimden bir ses diyor ki: “İsteğim yok... Sakın yazıya başlama. Eserin fena olur.” “Ya ne yapayım?” “Biraz otur, dinlen.” “Yorgun değilim ki.” “Öyleyse oku!” “...” “...” Ah, ben bu sesi tanıyorum! Bu, tembelliğimin sesidir. On beş senedir onun emrini dinliyorum. (...)
Biz gülelim  karşımızdaki gülmesin. Biz selam verelim karşımızdaki almasın. Biz nazik olalım karşımızdaki olmasın. Biz iyilik yapalım karşımızdaki kıymet bilmez olsun. Hiç önemli değil ben kendim için yapacağım çünkü yaptığımdan en çok ben mutlu olacağım. Öbür türlü çekilmez bir azabın içerisine girerim. Ömer Seyfettin'in Yüksek Ökçeler kitabındaki hikayeyi tekrar hatırlatayım: Genç yaşta dul kalmış bir hanımefendi, maddi varlığı yerinde. Bir baş dönmesi başlıyor. Bir gün doktora gidiyor. "Çok yüksek topuklu ayakkabı giyiyorsunuz bunları çıkarın" diyor doktor. Kadın yüksek topuklarını çıkarıyor ama sonrasında başına gelmeyen kalmıyor Aşçısını hırsızlık yaparken yakalıyor, şoförünü hizmetçisi ile yakalıyor, bahçıvanını para çalarken yakalıyor, onları atıyor, başkaları geliyor tekrar aynı şeyler, tekrar aynı şeyler. Sonra yeniden yüksek ökçeleri giymeye başlıyor. Diyor ki " Başım dönüyor ama kalbim yorulmuyor boş ver. " karşımızdakinin suistimal edeceğini bilsek de biz iyi niyetle yaklaşalım problem değil. Kalbimizin yorulmasından daha kötü değildir başımızın dönmesi. Kalp yorgunluğu, bir gün sevemez hale gelmek, güvenemez hale gelmek Her şeyden beter bir ıstıraptır.
Reklam
Annem diyor ki: - Dünyanın düzenini bozamazsın, her kadına mutlak bir erkek lazım. - …….. Eğer bu doğruysa babamın kahrı yeterli değil mi?
Eski toprağın hali bir başka
Tekrar sordu: - Söyle yavrum o roman ne diyor ? Genç kız büyük gözlerini kaldırdı kitabı dizlerine indirdi nazik bir şive ile + Büyük anneciğim Fransızca bir roman işte, dedi. Lakin büyük nine merak ediyordu. Mutlaka anlamak istiyordu. - Adı ne ? + De jen şante . - Ne demek ? + Sevinçten saadetten mahrum kadınlar demek. - Onlar kimmiş ? + Biz Türk
"Diyor ki: "Çocuklarım,siz her gün değişeceksiniz. Her gün siz büyürken ,dimağlarınız ,fikirleriniz de büyüyecek;her gün fazilete yaklaşacak,idraksiz , şuursuz geçen günleriniz için teessüfler edeceksiniz. Düşündüklerinizi ,duyduklarınızı beş on dakikaya acımayıp yazınız. Yarın yazdığınızı öbür gün bilmeyeceksiniz. Bir sene evvel yazdığınızı öbür sene okurken ne kadar değiştiğinizi anlayarak hayretler içinde kalacaksınız..."
Bütün kız anneleri böyle düşünüyor galiba.
Efendisiz, kumandasız, amirsiz, emirsiz bir hayat istiyorum. Pamuk’un ahır avlusunda geçirdiği mesut, gamsız, rahat, sakin, tatlı hayatı istiyorum. Annem diyor ki: “Dünyanın nizamını bozacaksın, her kadına mutlaka bir erkek lâzım!"
23 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.