Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
insan önce kendisi yaşamayı öğrenmeli, ondan sonra başkalarını kınamaya kalkışmalıdır
Sensiz olup sessiz kalan
O filmlerdeki en romantik esleri izledikce ve aşk dolu bakan sahneleri , içli gözyaşlarını gördükçe icimizde olanı hissettirmesi çok güzeldi. işte insan böyle içten sevmeli dedim , hayatın zor koştuğu bi kader değil hayatın bana hediyesi Allah'ın emaneti diyerek sahip çıkıp sevmeli. Derken dedim ki. Bu hayatı anlamlı kılan duyguları bende yaşamak istiyorum , evet aynen böyle dedim. Sonra anlamlı hayatın önce yaşanılabilir olması için elimden geleni yapmam gerekeni farkedip yaptım. Belki yetti belki yetmedi ama vicdanımı rahatlatacak kadar mücadele etmek yeterliydi. Ama birşeyi unuttuk. Hepsi bi filmdi.
Reklam
"'Bütün bu gevezeliklere katlandım Sonya ve bütün bunlardan kurtulmak istedim: Ahlaki, vicdani herhangi bir nedene dayanmaksızın, yalnızca kendim için öldürmek istedim! Bu konuda kendime bile yalan söylemek istemedim! Anneme yardım etmek için öldürmedim örneğin. Maddi olanaklara ve iktidara kavuşmak ve böylece insanlığa yar- dım etmek için de öldürmedim. Bütün bunlar palavra! Ben öylece öldürdüm; kendim için, yalnızca kendim için yaptım bunu! İnsanlığa iyilik eden biri olmak ya da bir örümcek gibi ağıma düşen kurbanlarımın özsularını emerek ömür sürmek, o anda benim için herhalde farklı şeyler değildi! Beni bu cinayete sürükleyen başlıca sebep, paraya duyduğum gereksinim de değildi; çünkü paraya olan gereksinimim, bütün başka şeylere olan gereksinimimden daha fazla değildi. Bütün bunları şimdi anlıyorum... Anla beni; bütün o yollardan yeniden geçecek olsam, sanırım bu cinayeti tekrarlamazdım. O sıralar öğrenmek istediğim şey bambaşkaydı, bambaşka bir şey yön verdi ellerime; bir an önce öğrenmek istediğim bir şey vardı: Ben de herkes gibi bir bit miydim, yoksa bir insan mı? Önüme çıkan engeli aşabilir miydim, aşamaz mıydım? Eğilip iktidarı yerden almaya cesaret edebilecek miydim, edemeyecek miydim! Titreyen bir yaratık mıydım, yoksa hakları olan biri mi?..'"
Bir idealist iflah olmazdır: kendi cennetinden kovulursa, cehennemden bir ideal hazırlar kendine. Hayal kırıklığına uğrasın da görün onu! - Az önce umuda sarıldığından daha az bir ateşiilikle sanlmayacaktır hayal kırıklığına da. Bu eğilimi, insan doğasının iflah olmaz büyük eğilimlerinden olması bakımından, trajik yazgılara yol açabilir ve daha sonra tragedyaların konusu olabilir: tam da insan yazgısı ve karakterindeki iflah olmaz, önlenemez, kendisinden kaçılamaz yönleri ortaya koyan tragedyaların.
Sayfa 18
"İnsan huzursuz olunca, mutsuz olunca her şey boş geliyor. Eksik kalıyor, boşluk kalıyor insanın içinde. Öylece ilerliyorsun. Mutsuz yaşamak yaşamak mıdır? İnsan bir şekilde kendini tanıyıp mutlu olmayı bulmalı. Sen bulmak için ayrıldın okuldan. Doğru olan buydu. Yoksa hayat, Tolstoy'un, "Savaş ve Barış" romanında geçen cümlesi
Sayfa 69 - Armoni YayıncılıkKitabı okuyor
Ahhahaha seni gibi materyalist seniii
Darwin ürkütücü bir materyalizme sarılmıştı. Daha aylar önce, gizli defterlerinden birinde insan zihninin, ahlakının, hatta tanrı inancının beynin yaratıları olduğu sonucuna varmıştı: ‘İlahi varlık sevgisi, örgütlenmenin bir etkisidir; seni gidi materyalist seni!’ Diye de paylamıştı kendini.
Reklam
Varoluşumuz, terk edemeyeceğimiz, ebediyen bağlı olacağımız bir doluluk.“ Kendi “ben"imize çakılıyız; başkalarından önce kendimizin kölesiyiz. Ne yaparsak yapalım kendimize dönüp geliyoruz. Bu, bizim insan olma trajedimiz. Bu trajediden, varoluşun ağırlığından bir nebze olsun kurtulmak için oyun ve eğlence gibi haz stratejileri çok işe yaramıyor. Ancak başkasının varlığı içinde eriyebilirsek, tutkumuzu bir başkasına yöneltebilirsek biraz nefes alabilme şansımız var. Aşk, varoluşumuza tam da bu noktadan sızıyor. Varoluşçu bakış açısından aşka doğru gidişimizi en iyi böyle açıklayabileceğimizi düşünüyorum.
İnsan önce aynada kendisine bakmalı, kendisini tartmalı.
Doğrusunu söyleyelim ki biz erkekler, hemen hepimiz kendi günahlarımızdan çok, karılarımızın günahlarından gelecek ayıptan korkarız. Bir erkek kendi vicdanından çok karısının vicdanı üstüne titrer. Ne fedakârlık öyle değil mi?
“Aşk bir milâd demektir. Şayet “aşktan önce” ve “aşktan sonra” aynı insan olarak kalmışsak, yeterince sevmemişiz demektir.”
308 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Ruh Adam
Hayatımda daha önce hiç böyle farklı bir roman okumamıştım. Gerçekten muazzam bu esere hepiniz bir şans vermelisiniz. Bazı önyargıları olan insanlarda önyargılarını kırıp bu romanı okumalı diyorum ve konusuna geçmek istiyorum. Kendi nefsi ile mücadele eden Yüzbaşı Selim Pusat’ın macerasıdır. Askerlik bir meslek değil de bir inanış gibi düşünen Yüzbaşı Selim Pusat aşka zamansız inanmasıyla bitmek bilmeyen bir ızdırapla açıklamaya çalışılan ama açıklanamaz bir duruma gelen aşk üçgenini anlatır. Kitapta şöyle diyor; “Askerlikte tek değişmez kanun vardır: üstün olan kazanır.” Yani Bir subay için en önemli şey Vatan iken nasıl bu hale düşüp kendinden 25 yaş küçük kıza esir düşer. Ve bu durumda üstün gelen Güntülü olur. Bu roman bir kurgu mu yoksa yaşanmış bir hayat mı olduğunu kestiremiyor insan ve sonunda sizi hayrete düşürüyor. Uzun uzun açıklamak istemedim. Çünkü anlatılacak bir eser değil okunacak bir eser Ruh Adam.
Ruh Adam
Ruh AdamHüseyin Nihal Atsız · Ötüken Neşriyat · 201926,9bin okunma
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.