Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Acıyı çekerken çekiyorsun, anlatırken gözyaşların senden önce konuşuyor. Yıllar içinde alışıyorsun, her ge­çen gün daha çok alışıyorsun.Bir zaman sonra başkasının hikâyesi gibi anlatmaya başlıyorsun, sanki sen yaşamamış­sın, sanki sen çekmemişsin gibi.
-Ünlü biriymiş gibi davranıyorsun. +Hep böyleydim ben yazmadan önce de. -Gördüğüm en tanınmamış ünlüsün sen.
Parantez YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Hayat kaybetmektir. Kaybetmeye razı olmaktır. İsteklerin bu dünyaya uymuyor. Sen nerede yaşadığını zannediyorsun, dünyanın cennet mi olduğunu sandın yoksa. Burası ne cennet ne de cehennem. Burası dünya, fani dünya. Gelip geçtiğimiz bir yer. Sadece bir durak, bir uğrak yeri. Kaybeden olmak istemiyorsan, cennete gidersin ve artık orada hiç kaybetmezsin. Ama cennete gitmek istiyorsan, önce kaybedeceksin, her şeyini kaybedeceksin, ayrılmayı öğreneceksin, her şeyden ayrılmayı öğreneceksin, razı olacaksın, dünyanın ayrılık temeli üzerine kurulmuş olmasına rıza göstereceksin, teslim olacaksın. Çünkü burası kaybetmek için geldiğimiz bir yer. Kalmak için değil, gitmek için buradayız demek ve onu sarsmak istiyordu. Söyleyecek başka sözleri de vardı: Hayatla yüzleşmelisin artık. Ayrılık acısından kaçma, yüreğine taş bas ve bu acıyı sonuna kadar yaşa. Nereye kadar kaçacaksın bu gerçekten? Her an bir terk ediştir, her an ayrılıştır. Bak kaç yaşına gelmişsin, kaç yılı geride bırakmış, o yıllardan ayrılmışsın. En sonunda öleceğin bir hayat bu. Sonunda her şeyden kopacağımız bir hayatın içindesin. Sahip olduğumuzu sandığımız her şeyi arkamızda bırakıp gidiyoruz. İnsan bu dünyada kaybeder ve yalnızca kaybetmeye razı olanlar kazanır. Burası sadece bir sınav yeri; yapıp ettiklerimizin sonuçlarını alma, meyvesini toplama yeri değil. Katıksız bir lezzet ve hazla geçirilecek bir yer ise hiç değil. Sevince kederin, buluşmaya ayrılığın, doğuma ölümün, aydınlığa karanlığın, hayra şerrin bulaştığı bir dünya.
Sayfa 42
Aşık olunca insana her şey başka görünüyor. Parktaki çocukların kulak yırtan yaygarası neşeli bir bahar şarkısına dönüşüyor. Şarkılar seni hedef seçiyor. Her biri senin için daha önce hiç fark etmediğin hikmetlerle, mucizelerle doluyor. Hayat kolaylaşıyor. İçinde herkese iyilik yapmak, durup dururken sıçrayıp havada topuklarını vurmak, ihtiyar teyzeleri, camiden çıkmış yarı kambur bedenini gelin dırdırı çektiği evine sürükleyen dedelere sarılmak, çocuklarla, arkadaşlarla durmadan Şakalaşmak isteği büyüyor. Renkler göz alıyor, kokular baş döndürüyor. Hem de yüzyıllardır, bin yıllardır orada öylece durup durdukları halde tamamda o zaman. Sen aşık olduğun zaman.
Daha üzüm asması yaratılmadan sarhoş olanım ben Sen doğmadan önce aşkından berduş olanım ben
Sayfa 63 - Doğan Kitap
Abdullah bin Ebi'l- Hamsa, peygamberimizle olan ticari bir hatırasını şöyle anlatmaktadır: "Peygamberliğinden önce Rasûlallah sallallahu aleyhi vesellem ile birlikte bir alışverişte bulunmuştuk. Bu alışverişten kendisine biraz vereceğim kalmıştı. Onu 'falan yere getireceğim' diye söz vermiştim. Fakat verdiğim bu sözü iki gün unuttum. Üçüncü gün hatırlayıp sabahleyin gittiğim zaman onu yerinde buldum. Bana 'Delikanlı sen beni sıkıntıda bıraktın. Ben şuracıkta üç gündür seni bekliyorum' dedi. Onun (sallallahu aleyhi vesellem) bu bekleyişi,borcunu alabilmek için değil,verdiği söze sadakatinden dolayı idi.
Reklam
Hayat bir savaş meydanı. Savaştığın kadar var, kaçtığın kadar kayıpsın. Uyku yok, durmak yok, ilerlemek mümkün değilse bile geri dönmek yok. Arkanı dönemezsin. Ayakta durman gerek. Sen pes edersen tek kaybeden sen olamazsın. İlerlemek zorundasın. Kaybetsen de kaybetmediklerin var hâlâ, Tekrar et. Bazı insanlar böyle yaşar. Kabul et. Bazı insanlar böyle yaşar. Hayatta kal. Ayakta kal. Bu bir savaş meydanı. Dost kim? Düşman kim? Önce kimden kurtulmalı? Bu bıçak. O bıçak. Neresi keskin tarafı? Kimin canı yanmalı? Bu canı kim almalı? Kızıl Tilki. Küçük Tilki. Hani nerede bunun ilki? Yuvada yak ateşi. Söndür güneşi. Tilki mi seçer ölmeyi? Ölüm mü tilkiyi?
Sayfa 448Kitabı okudu
Chris yeniden kâğıdı alıyor, "Şimdi bana yardım et," diyor. "Peki" diyorum. Ona, takılıp kalmanın en yaygın sorun olduğunu anlatıyorum. Genellikle, diyorum, genellikle aklın, çok şeyi birden yapmaya kalkıştığında takılır. Yapman gereken, gelmesi için sözcükleri zorlamamaktır. Bu, senin daha çok takılmana yol açar. Şimdi yapman gereken şey, yapacaklarını ayırıp teker teker yapmaktır. Sen hem ne söyleyeceğini, hem de önce hangisini söyleyeceğini aynı anda düşünmeye çalışıyorsun, halbuki bu çok zordur. Öyleyse onları ayır. Yalnızca, söylemek istediğin şeylerin düzensiz bir listesini çıkar. Daha sonra doğru sıralamayı düşünürüz."
Sayfa 246Kitabı okudu
Akıllı olduğunu düşünmek ayrı bir şey gerçekten aklını kullanmak çok ayrı bir şey! Sen aklının gücünü biliyor musun Dilhun? Her an her dakika onun gücünü hissediyor musun? Aklını kullanarak ilahi düzenin sana gönderdiği mesajları okuyabiliyor musun, içsesini duyabiliyor musun? Onun gücünü hissetseydin zaten bu zihninde yaşadığın ikiliği, ayrılığı yaşamazdın, anlıyor musun? Sana en baştan beri anlatmak istediğim bu. Yaşadığın olayların hepsinin amacı, aklını kullanıp olaylar arasındaki bağlantıları görmeni sağlamak. Sen bir an önce aklını kullanmaya başlamazsan, seni üzen yaşam deneyimlerin her geçen gün artmaya devam edecektir.
Sayfa 63
Hayalet: İnsan ne kadar yol giderse gitsin kendini geride bırakamıyor, değil mi? Hayalet: Bu kadar acı çekmeden önce sen kimdin? Hatırla.
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.