Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“Gözlerin…” dedim parmaklarımı gözlerinin altında dolaştırırken."Karanlığa düşmüş gökyüzü gibi. İçindeki parıltılar da yıldızların askıda kalmış hali sanki.” "Yanılıyorsun sarıpapatya. Benim gözlerim gökyüzü değil, kuyuya hapsolmuş zifiri karanlık.” "Peki ya parıltılar?” "Onlar,Bahar’ın bana getirdiği Güneş’in yansıması. O yüzden bu kadar parlak.”
Sayfa 416Kitabı okudu
"Uzun zamandır tanıştığım Nietzsche'yi, Camus'u, Sart­re'yi, Schopenhauer'i, Foucoult'u evden kapı dışarı ettim. Bir­birimize bağırıp çağırdık. Ben onları suçlarken onlar bütün bunların benim aptallığımdan kaynaklandığını söylediler. Ki­minin yakasına yapıştım, kimini de öfkeyle ittim. Ortalık darmadağın olmuştu bağırışlarımızdan, itiş kakışlarımızdan. "Defolun artık!" "Sen aptalın tekisin." "Huzurumu bozuyorsunuz." "Biz mi? Gülelim bari. Asıl biz sana katlanıyoruz bunca zamandır. Bütün apta . . . " tım. "Gidin buradan! Nefes alamaz hale geldim. "Umarım geberip gidersin." "Ama önce siz gideceksiniz." "Ne halin varsa gör."
Reklam
“Benim en sevdiğim taş, kaledir.” dedi sonra. “Ona dikkat etmen gerektiğini düşünmezsin. Dürüst bir taştır. Gözünü vezirin, atın, filin üstünde tutarsın çünkü onlar içten pazarlıklıdır. Ama çoğu zaman kaleye yenilirsin. Dürüstlük her zaman bizim zannettiğimiz gibi bir şey değildir.”
"Benim burada ne işim var?" diye düşündüğünüz oldu mu hiç? Bir labirentin içindeymişsiniz ve kaybolduğunuzdan eminmişsiniz de, her bir dönemeci kendiniz yarattığınız için bu tamamıyla sizin suçunuzmuş gibi hissettiğiniz? Üstelik dışarı çıkmanızı sağlayacak birçok yol olduğunu da biliyorsunuz çünkü labirentten çıkmayı başarmış, dışarıda gülüşüp oynayan insanların seslerini duyuyorsunuz. Çalı çitlerin arasından arada bir görüyorsunuz onları. Yaprakların arasından gelip geçen şekiller halinde. Öyle mutlu görünüyorlar ki onlara değil, bu işi onlar gibi yapamadığınız için kendinize kızgınsınız. Oldu mu hiç? Yoksa bu labirentte kalan bir tek ben miyim?"
-Asıl hedefi göremiyorlar. Sadece Abdülhamit ile meşgul oluyorlar. Onu yıkmak, onu devirmekten başka bir şey düşünmüyorlar. Abdülhamit tek adam… Beride otuz milyon adam var. -İyi ama, bu tek adam, bu otuz milyona göz açtırmıyor. Bütün hayat hakkını gaspetmiş... -Orası doğru. Kimse itiraz edemez. Hepimiz onun nasil bu memleketi yıktığını biliyoruz. Fakat mesele o değil. Mesele bu hürriyet aşkının, bu istibdat düşmanlığının asıl düşünülmesi lazim geleni unutturmuş görünmesinde. Hepimiz Abdülhamit ile mesgulüz. Sarayın etrafindaki beş on kişi hariç, ordu, memur, halk, herkes, sabah akşam onu düşünüyor. Onun fenalıklarını saya saya cezbeye geliyoruz. Bu, Kadirî zikri gibi bir şey oldu. Memlekette iki ses var: Padişahım çok yaşa! Kahrolsun Abdülhamit! İyi ama, sade bununla iş çıkmaz, farz edelim bu adam ortadan yok oldu, onu devirdik, saltanatı bırakti yahut öldü, o zaman ne yapacaklar? Abdülhamit gitti, biz işimizi gördük, artık bize ihtiyaç kalmadı, Allahaismarladık, demeyecekler ya... Her şey gösteriyor ki, Abdül hamit'in hakiki halefi tav'an veya kerhen bu cemiyet olacaktır. Onlar iş başına geçecekler, o zaman ne olacak? - Hele bir kere o gitsin de... -İşte tam onların ağzıyla konuştun. Hele bir o gitsin... Hele bir sabah olsun... Biz saniıyoruz ki bütün fenalıklar sadece ondandır. Hâlbuki değil; fenalık daha derin, daha köklü. Abdülhamit gibi bir ifriti doğuracak kadar büyük. İyice yerleşmiş. Abdülhamit nedir? Senin, benim gibi bir insan. Yalnız bizden biraz başka türlü.
Sayfa 88 - Dergâh YayınlarıKitabı okudu
—Çok eksiğim var benim.Bunları tamamlayabileceğimi hiç sanmıyorum.Başkalarının çok kolay yaptığı şeyler benim için çok zor ve önemli.Bunu kimse anlamaz.Örneğin birine "günaydın,nasılsın," demek başkaları için günlük,olağan bir şey ama ben bunu bile yapmakta zorlanıyorum.İnsanlarla ne konuşacağımı,nasıl konuşacağımı bilmiyorum. —Doğru,bunlar seni zorluyor ama asla vazgeçmemelisin.Bir gün gelecek,sen de bunları yaparken çok zorlanmayacaksın. —Bu doğru değil.Ben hep zorlanacağım çünkü ben bunları öğrenmek için uğraşırken onlar boş durmuyor ki,onlar da yeni şeyler öğrenmeye ve bunları uygulamaya devam ediyorlar.
Reklam
“Ben de onlar kadar iyiyim. Onlar benim bilmediğim bir sürü şey biliyorsa, şahsen ben de onlara üç beş şey öğretebilirim!”
İnsan insanın kadrini bilmezmiş meğer Anlaşılmadı gitti mısralarım Çünkü; insanlar benim halime güler Bense onlar için ağlarım İnsan insanın kadrini bilmezmiş meğer Birimiz gülsek, ağlıyor onumuz Bizden kara değilmiş geceler Bari karanlık olmasaydı sonumuz
"Benim en sevdiğim taş, kaledir," dedi sonra. "Ona dikkat etmen gerektiğini düşünmezsin. Dürüst bir taştır. Gözünü vezirin, atın, filin üstünde tutarsın çünkü onlar içten pazarlıklıdır. Ama çoğu zaman kaleye yenilirsin. Dürüstlük her zaman bizim zannettiğimiz gibi bir şey değildir"
İnsanları bir şeyin basit olduğuna inandırırsan, Onlar senin için mevsimleri bile değiştirebilirler.
Sayfa 113 - Kashna yayıncılıkKitabı okudu
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.