Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Sorumluluk Almak
Pek çok kişi kendi sorumluluğunun nerede başladığı, diğerinin sorumluluğunun ne olduğu konusunda sıkıntılar yaşar. “O da mutsuz ama ilişkimizi bitirmiyor”, “O bu durumdan rahatsızlığını dile getirmiyor ki”, “O da harekete geçmiyor” gibi ifadeler çok sık kullanılır, ancak sanki bir ilişkiyi bitirmek suçmuş, kişiyi kötü ya da bencil yaparmış, diğerine haksızlık olurmuş gibi anlamlar taşıyan bu ifadeler ne yazık ki kişinin bu ilişkiden karşılayamadığı ihtiyaçlarının sorumluluğunu diğerine bırakmak için kendine söylediği bahane ya da gerekçelerdir sadece. Daha önce de söz edildiği gibi “O/onlar kötü”, “Ben mağdurum”, “Ben hak etmiyorum”, “Haksızlığa uğruyorum” ya da “Ben kurbanım” gibi bakış açıları sadece kendi sorumluluklarımızı almadığımız ve kendimizi çaresiz ve dolayısıyla hareketsiz bıraktığımızın bir işaretidir. Oysa diğeri bize karşı istemediğimiz ve bizi kötü hissettiren davranış ve tutumlar gösterdiğinde “Ben bu durumda ne yapacağım?”, “Benim seçeneklerim neler olabilir?”, “Ben karşılanmayan ihtiyaçlarım için nasıl adımlar atabilirim?” diye alternatifler geliştirmek bizim sorumluluğumuzdur.
Sayfa 234 - Mundi Kitap
“Ne istiyorum? Yeni bir evde, yeni yüzler arasında, yeni koşullar altında yeni bir görev; bunu istiyorum, çünkü daha iyisini istemek faydasız. İnsanlar böyle yeni bir yere gidebilmek için ne yapıyorlar? Galiba arkadaşlarına başvuruyorlar benim hiç arkadaşım yok. Kendi başlarının çaresine bakmak zorunda olan, hiç arkadaşı olmayan daha bir sürü insan vardır; onlar ne yapıyorlar peki?”
Reklam
Hz. Âli (kv) efendimiz ile Fâtıma ⁽ʳᵃ⁾ annemizin nikâhı ⤸
Enes b. Malik (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), beni yanına çağırıp: ‘Ey Enes! Git, bana Ebu Bekir Sıddîk’ı, Ömer b. Hattab’ı, Osman b. Affan’ı, Abdurrahman b. Avf’ı, Sa’d b. Ebi Vakkas’ı, Talha’yı, Zübeyr’i ve Ensar’dan bir hayli sayıda Ensarı benim yanıma çağır!’ buyurdu. Ben de gidip onları çağırdım. Onlar
"O zamanlar ne kadar da anlayışsızdım. Onu tutum ve davranışları üzerinden ya da söyledikleriyle değerlendirmem doğru değildi. Benim için veriyordu kokusunu ve yine benim için ışıldıyordu her zaman. Ondan kaçmamalıydım. O ilginç konuşmalarının ve yaptığı türlü oyunların ardında yatan sevgiyi görmeliydim. Sonuçta çiçeklerin de bir anı öbürünü tutmuyordu. Onlar da gelgitliydiler. Fakat ben onu nasıl sevmem gerektiğini bilemeyecek kadar gençtim."
Bir sabah vakti Hz. Ömer’le Medîne’den Mekke’ye giderken bir tepeciğin yamacında koyunlarını otlatan (câhil) bir çobana rastladık. Halîfe Ömer, Kur’ân’ın prensiplerinin Arabistan’ın tenhâ bölgelerinin birinde yaşayan bu çoban tarafından anlaşılıp anlaşılmadığını sınamak ve bu emirlerin onun günlük hayatında ne ölçüde yer aldığını öğrenmek için
Sayfa 187Kitabı okudu
Kur’ân’ın prensiplerini özümseyerek uygulayan bir kadının hayatından alınmış şu ilginç kıssayı, Abdullah b. Mübârek’in dilinden aktarmak istiyoruz: “Ka‘be’yi (haccetmek) ve Resûlullah’ın kabrini ziyaret etmek için yola çıkmıştım. Yolda bir karaltı gördüm. Dikkatlice bakınca bunun, sırtında yünden bir hırka, başında da yine yünden dokunmuş
Sayfa 161Kitabı okudu
Reklam
Kalıcı olmak gibi bir hedefim yoktu benim. Üç beş sayfa Freud bir o kadar da Derrida okumuş edebiyat eleştirmenlerinin nesnesi olmak gibi bir hevese kapılmamıştım. Onlar Kafka'nın Gregor Samsa'sı hakkında yüzlerce sayfa yazarak ne kadar zeki olduğunu ispatlayan ama bu arada da Samya'yı böcek olmaktan beter eden insanımsılar sürüsüydü bana göre.
Bilemezlerdi benim geleceğimi. Onlar bir çocuk istediler ama ben geldim! Dünyaya en az değeri veren insan. Onlar normal bir çocuk istediler, eğitim görüp, meslek sahibi olacak, gururlanacakları. Ama ben geldim. Bilemezlerdi bir canavarı büyüttüklerini.
“Fuzayl b. İyâz, önceleri kötü huylu, sert tabiatlı ve Ebîvird ile Serahs arasındaki alanda eşkiyalık yapan biriydi. Onun tevbe etmesine şöyle bir olay sebebiyet vermişti: Bir câriyeye âşık olmuştu. Bir gece âşık olduğu kıza ulaşmak için onun evinin duvarına çıktı. Bu esnada, Kur’ân okuyan birinin, ‘îmân edenlerin Allah’ı anma ve O’ndan inen Kur’ân sebebiyle kalplerinin ürperme zamanı daha gelmedi mi? Onlar daha önce kendilerine kitap verilenler gibi olmasınlar. Onların üzerinden uzun zaman geçti de kalpleri katılaştı. Onlardan birçoğu yoldan çıkmış kimselerdir’ (Hadîd/16) âyetini tilâvet ettiğini duydu. Bunun üzerine, “evet yâ Rabbi zamanı geldi” dedi ve oradan uzaklaştı. O gece bir kervanın istirahat ettiği bir harabeye sığındı. Bir ara orada konaklayanlardan birisi, ‘buradan hemen ayrılalım’ dedi. Diğerleri, ‘hayır, burada sabahlamamız gerekir. Çünkü bu bölge Fuzayl’ın kontrolü altında, her an yolumuzu kesebilir.’ Fuzayl bunları duyunca yaptığı bütün kötülüklerden vazgeçti ve ‘güvendesiniz! Fuzayl benim. Benden hiç korkmayınız’ dedi. Bundan sonra Fuzayl, güvenilir ve sâlih bir kişi oldu.
Doğurgan, çalışkan ve sofu oldukları için övülen bu aile analarına yakından baktığınızda sizi bağlayacak hiçbir şeyleri olmadığını görürsünüz, onlar aptallık­ları kötülük yapmalarını engelleyen yıpranmış zaval­lı yaratıklardır, cazibesiz, incelikten yoksun, ışıksız ve benim harabe diye adlandırdığım, düzenin, ah­lakın ve inancın yarı yolda bıraktığı kadınlar
Reklam
"Sen misin Nejde?" Diye sordu. "Benim" dedi, " Abdullah Ağabey." " Ne kadar zamanımız kaldı?" Diye sordu. "Az kaldı Abdullah Ağabey; birazdan yeni bir yolculuğa çıkacağız, gerçek bir hayata, O yüce varlığa kavuşacağız" dedi. "Ama bu haksızlık, bir zulüm değil mi Nejdet?" "Öyle ama biz haklı olduğumuz için kazanan biziz, onlar kaybedecekler" dedi.
Hastalığım benim bedenime ait bir şey ama o ben değil. Ben, hastalığımdan ve bedenimden ibaretim ama onlar ben değil. Bunların her ikisi de aşılmalı; fiziksel olarak aşılamıyorsa metafiziksel olarak.
“Benim de kara dönemlerim vardır. Kimin yoktur ki? Ama ben onlara sahibim, onlar bana değil. Onlar hastalığımla değil, benim varlığımla beraberler. İsterseniz şöyle diyelim. Onlarla beraber yaşama cesaretini gösterebiliyorum.”
Belki de unutkanlık, kar gibi her şeyi örtüp susturmalıydı. Ama onlar artık benim bir parçamdı. Benim manzaramdı.
Sayfa 247Kitabı okudu
Kızını uyarabilmeyi; ona, "Kendini koru , zırhla kapla, hayat zor, dünya acımasız... Seni yaralamalarına, yıpratmalarına izin verme; sen de onlar gibi umursamaz ve sarsılmaz ol," diyebilmeyi çok isterdi. "Benim gibi ol," diyebilmeyi.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.