Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Zengin dilli ve neredeyse önyargısız Müslüman Araplar inançları gereği “yaratılmış olan dünyayı” öğrenmek için büyük bir bilgi açlığı ile hızlı bir öğrenme dönemine girdiler. Bu öğrenmenin en büyük aracı tercüme eserlerdi. Yunan ve Hint klâsiklerinin pek çoğu hızla Arapçaya kazandırıldı. O kadar ki, bütün dünya bazı Hint masallarını hemen yalnızca Arapların onlara verdiği şekilleriyle tanır (ör. gemici Sinbad’ın maceraları). Ancak İslam’ın ikinci yüzyılı ile birlikte Araplar öğrendiklerine eleştirel bir gözle bakarak bazılarının yanlış olduğunu gördüler. Benim konum olan yer bilimlerinde Arapların bu safhadan sonra kendi yarattıkları bilim, Fuat Sezgin’in ortaya koyduğu gibi, eşsizdir. Hiçbir kültür çevresi, Orta Çağ teknik imkânlarıyla, matematik coğrafyaya Müslüman toplumlar kadar büyük katkılar yapmamıştır.
Sayfa 78
Seçilen değerlerin, temel biyolojik dürtülerle çelişmemesine dikkat edilmelidir (Ör. cinsel ilişkiden men edilen Katolik papazların içine düştükleri sapıklıklar, temek bir biyolojik dürtüyle çelişen bir değerin eseridir).
Sayfa 308 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Ķör Celal
... İşçi Partilidir. Çin'den emir alır! Militandır! Sazı da yaman çalar! Bir militan saz çaldı mı, çok sakıncalıdır! Zaten tüm komünistler böyle ince beceri erbabı olduğundan çok etgindir!
Sayfa 261 - Literatür Yayınları, 2. Basım (2008)Kitabı okudu
"Sırf insanlığa hizmet edeceğim" diye bilim yapılamaz. Sözümona sırf insanlığa hizmet aşkıyla yola çıkanlar (ör. komünist rejimler) 20. yüzyılda yaklaşık 100 milyon insanın ölümüne neden olmuşlardır. "Milletime hizmet edeceğim" diye bilim yapılamaz. Sırf milletine hizmet için yola çıkanlar (ör. Nazi Almanyası), "bilimsel bir görüş" adına (Nazizm) 6 milyon masum insanı fırınlamışlardır. "Çevreyi temizleyeceğim" diye bilim olmaz. Sırf çevre aşkına yola çıkan Greenpeace, Vezüv fünikülerine engel olarak Vezüv ya yanardağ konisinin çöplüğe dönmesine neden olmuştur.
Sayfa 309 - İş bankasıKitabı okudu
Tarih bir göçebe veya köylü uygarlığının gelişip serpildiğini kaydetmemiştir (ör. İslam öncesi göçebe Orta Asya Türklüğünün tek ciddi abidesi olan Orhun Anıtları'nın yapılması fikri de, anıtların yapılıp dikilmesi de, yerleşik bir su boyu kültürünün insanları olan Çinlilerin işidir.)
Sayfa 14 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
MÖ 7. ve 6. yüzyıllarda Batı Anadolu'nun Milet şehrinde yaşayan ve Yunanca konuşan insanlar, dinlerin kendilerine sözüm ona sağladığı bilgilerin bilgi olmadığını, insan aklının uydurduğu masallar olduğunu ve bu yüzden çevremiz ve kendimiz hakkında bunların söylediklerine güvenilemeyeceğini keşfettiler. Tarih, bu önemli keşfin şerefini iki Miletli asilzadeye vermektedir. Thales ve kendisinden yaklaşık 15 yaş küçük olan “öğrencisi” ve arkadaşi Anaksimandros. Gelenek hem Thales'in hem de Anaksimandros’un Mısır'a gittiğini bildirir. Thales’in burada Mısırlı kadastroculardan bazı geometrik kuralları öğrendiği sanılmaktadır. Bu geometrik kurallar babadan oğula, ustadan çırağa geçen türden pratik bilgilerdi. Thales ilk defa bunların genel bazı doğrular ifade ettiklerini keşfederek ilk geometrik teoremleri vaz etti (ör. benzer üçgenler teoremi). Thales’in yaptığının Mısırlı kadastrocuların yaptığından farkı, teoremlerin yalnız belli hallere uygulanan pratik kurallar değil, doğrulukları kendilerinden kaynaklanan genel haller olduğunu fark etmiş olmasıydı. İlk defa bir insanoğlu, Tanrılar kendisine fısıldamadan tüm evrende geçerli bir kuralı keşfediyordu. Bunun farkına varması Thales'i çok heyecanlandırdı. O kadar ki tüm yaşamını bilgi üretmeye, yani bilime adamaya karar verdi.
Reklam
Matematiğin Özelliği Malumdur ki ele alınan her konunun yani objenin, olgunun, sürecin bir biçimi bir de içeriği vardır Aynı şey matematik için de geçerlidir. Onun biçimini geometri, içeriğini aritmetikte buluruz. Buna göre geometri hareket, süreklilik, değişirlik, zamanlılıktır. Buna karşılık aritmetik durallık, süreksizlik, değişmezlik,
"Milletime hizmet edeceğim" diye bilim yapılamaz. Sırf milletine hizmet için yola çıkanlar (ör. Nazi Almanyası) "bilimsel bir görüş" adına (Nazizm) 6 milyon masum insanı fırınlamışlardır.
Sayfa 309 - Türkiye iş bankası kültür yayınlarıKitabı okudu
Gelenek hem Thales'in hem de Anaksimand­ros'un Mısır'a gittiğini bildirir. Thales'in burada Mısırlı kadast­roculardan bazı geometrik kuralları öğrendiği sanılmaktadır. Bu geometrik kurallar babadan oğula, ustadan çırağa geçen türden pratik bilgilerdi. Thales ilk defa bunların genel bazı doğrular ifade ettiklerini keşfederek ilk geometrik teoremleri vaz etti (ör. benzer üçgenler teoremi). Thales'in yaptığının Mısırlı kadastrocuların yaptığından farkı, teoremlerin yalnız belli hallere uygulanan pratik kurallar değil, doğrulukları kendilerinden kaynaklanan genel hal­ler olduğunu fark etmiş olmasıydı. İlk defa bir insanoğlu, Tanrılar kendisine fısıldamadan tüm evrende geçerli bir kuralı keşfediyor­du.
Pek çok ilkel dinde ve daha sonra ortaya çıkan tek Tanrılı dinlerde dağlar genellikle kutsal yerler, Tanrının yeryüzündeki mekânı, hatta tecellisi olarak saygı görmüş, kendilerine tapınılmıştır (ör. Güney Türkiye'de Fırtına Tanrısı'nın mekânı kabul edilen Cebeliakra, Eski Yunanlıların Olimpus'u, Musevîlerin Tûr-u Sinâ'sı, Hiristiyanların Lübnan Dağı, Müslümanların Hira Dağı, Orta Asya Türklerinin Han Tenri’si ve Çinlilerin Ti-yen Şan’ı olan dağ ve/veya dağlar).
Reklam
bir keşif yapabilmek için bir hipotez or- ı.ıy.ı atmak lazım. Bunu test etmek lazım. Ama bu hipotezi na- Mİ ortaya atacaksın? Aklına bir şeyin gelmesi lazım. Tabii bu- nun çeşitli önşartları olduğu da söyleniyor. Mesela deniliyor ki,şans hazırlıklı akılları tercih eder. Eğer çok şey biliyorsan, bir sürü ilişkiyi başkalarından daha iyi görebilirsin. Dolayısıyla bir şeyler keşfedebilirsin. Başkalarının göremediği ilişkileri görebi- lirsin, gibi şeyler. Ama şart değil. Ben çok allame adam bilirim, bir sürü şey bilir, hiçbirisini birbirine bağlayamaz. Yani aptalın birisidir. Kafada depolamıştır. O içinde depolandığı kutuların kapakları bir türlü açılmaz. Adamcağızın kafasında bir sürü bilgi var ama bilgiyi kullana- mıyor. Anlatabiliyor muyum? Bir sürü şey öğrenmiş, fakat o öğrendikleri, öğrendiği gibi duruyor kafasında. Özümseyip ondan bir şey yaratmamış. Aradaki ilişkileri kuramamış. Boş- lukları kapatamamış. Şimdi burada bilim ile sanat birbirine çok benziyor. Hatta aynı neredeyse.
Birey olarak insan, duyuları ve yetenekleri sınırlı bir yaratıktır. Bu yaratığın her bireyinin evrenin tüm nesnelerini görüp bunları doğru olarak betimlemesi beklenemez. Kaldı ki duyularımızdaki sınırlılık, doğrudan gördüğümüz nesneleri dahi her zaman doğru olarak algılamamıza engeldir. Üstelik nesneler arasındaki ilişkiler (ör. yerçekimi, manyetik alan, tarihsel ilişkiler) hep doğrudan gözlenebilir nitelikte değildir. Böyle ilişkiler yaratıcı düşünce tarafından doğadan bağımsız olarak "icat edilmek" ve doğa üzerinde sınanmak zorundadırlar. Bu nedenle hem çok sayıda gözlemciye, hem de çok sayıda yaratıcı düşünebilen bireye gereksinim vardır. Bunlar birbirlerinin gözlemlerini tamamlayarak, eleştirip düzelterek, yaratıcı düşüncenin ürünleri olan varsayımları sınayarak ortak bir bilgi abidesi oluştururlar. Her bir gözlemci, her bir kuramcı, doğanın gereği mutlaka subjektif olmak zorundadır. Ancak bunların ortak yarattıkları ve her an yeni müdahalelerle değişen, gelişen, bazen bir kesimi yıkılıp baştan inşa edilen abide, ortak eser olması ve ana hatları herkesçe aynı şekilde algılanması nedeniyle objektif bir varlık olabilir. Bu eserin içinde yaratıldığı ortam, bir diğer deyişle eser üzerinde çalışan herkesin gözlem ve fikirlerini serbestçe değiş tokuşu edebildiği hür haberleşme ortamı da objektif ortamdır.
Sayfa 589Kitabı okudu
Batı ülkeleri adı altında toplanan ülkelerde dogmatik düşüncenin ne yazık ki giderek yaygınlaşması, oralarda da politik duyarsızlığın giderek artmasına, halkın bölünmesine, fakirliğin yayılmasına neden olmaktadır. Postmodernizm denilen akıl düşmanı söylem Batı'da bilhassa üniversiteleri son derece kötü etkilemektedir. Postmodernizm ile yayılan rölativizm, yani herkese göre gerçeğin başka olabileceği fikri (bkz. Mandelbaum, 1938; Boghossian, 2006), mesela matematiğin bile bir beyaz üstünlüğü silahı olduğu, zencilerden matematikte kesin sonuç beklenmemesi, yanlış problem çözümlerine de, doğru çözüme yakın oldukları takdirde tam not verilmesi gibi akıl dışı isteklerin ortaya çıkmasına neden olmuştur (bkz. Rubel ve McClosky, 2019 ve orada atıf yapılan literatür) Türkiye'de de son yıllarda artan ve hiçbir bilimsel temeli olmayan "Osmanlı methiyeleri" diyebileceğimiz bir "alternatif tarih" üretilmeye başlamıştır. Bu tür akıl dışı düşüncelere karşı tüm dünyada ciddi ve güvenilir bilim insanları giderek artan sayılarda tepki göstermekte, yayınlar yapmaktadırlar (ör. Gross ve diğerleri, 1996; Lefkowitz, 1996; Lefkowitz ve Rogers, 1996; Windschuttle, 1996; Evans, 1997; Gross ve Levitt, 1998; Koertge, 1998). Türkiye'de de İlber Ortaylı, Sa- lih Özbaran gibi ciddi tarihçiler, üretilen alternatif tarihin ne kadar temelsiz, saçma ve zararlı olduğunu muhtelif vesilelerle yazdıkları yazı ve yayımladıkları kitaplarda belirtmişlerdir.
Sayfa 51 - İnkılap KitabeviKitabı okudu
24 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.