Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Türkmenlerin özlü ve uzun süreli tarihleri yardır. Selçuklular devletinin kuruluş şerefi bunlara aittir. Bundan dolayı da Türkmenler diğer bir deyimle Oğuzlar, İslâm âlemi için, Ortaçağ Türk halklarının hiç birine nasip olmayan büyük bir önem kazanmışlardır. Taşıdıkları kavim adı olan Türkmen etnonimine ilk defa Kaşgarlı Mahmut’ta raslanmaktadır.
İslam medeniyeti ise Maxime Rodinson'un deyimiyle Ortaçağ'da zengin bir "ticari kapitalizm" ya­ratmıştı.
Sayfa 77 - Ufuk YayınlarıKitabı okudu
Reklam
238 syf.
10/10 puan verdi
·
4 günde okudu
İbrahim Kalın
İbrahim Kalın
öncelikle yazarın okuduğum ilk kitabıydı ve çok beğendim, diğer kitaplarını da okumayı düşünüyorum. İslâm ve Batı arasındaki ilişkinin OrtaÇağ'dan başlayarak günümüze kadar olan etkileşimini kısa, öz ve hap bilgilerle herkesin anlayabileceği bir şekilde anlatmış. Ben tarih okumayı pek sevemeyen biri olarak bu kitabı 3 günde bitirdiysem, tarih severlerin mutlaka okuması gerektiğini düşünüyorum.Kalemine, yüreğine sağlık... İslâm toplumu ve Batı toplumunun, "ben" ve "öteki" algılarına bağlı olarak, tarih içinde birbirine bakış açılarının ne kadar değiştiğini ve en nihayetinde günümüze kadar olan sürecin nasıl geliştiğini çok yalın bir dille ifade etmiş. Kitabı okurken yazarın ne kadar bilgili ve araştırmacı bir ruha sahip olduğunu anlıyorsunuz.
İslam ve Batı
İslam ve Batıİbrahim Kalın · İsam Yayınları · 20191,361 okunma
İslam'ın kavramsal olarak ticarete açık oluşu, onun Ortaçağ'da son derece görkemli bir medeniyet oluşturmasının en önemli sebep­lerinden birisidir.
Sayfa 15 - Ufuk YayınlarıKitabı okudu
1097'de ilk Haçlılar geldiğinde, Suriye'deki Selçuklu varlığı ortadan kalkmış gibiydi. Bu bölgede Haçlıları karşılayan çok sayıda küçük hanedan, nihayet Eyyubiler tarafından birleştirildi. Mısır'ı Fatımilerden ve Kudüs'ü de Haçlılardan kurtaran, fatih ismiyle ün kazanmış olan Selahattin Eyyubi (ö. 589/1193) tarafından kurulan Eyyubi devleti, çok sayıda eyaletten oluşuyordu. Moğolları 658/1260'da Ayn Calut savaşında yenerek, onların batıya doğru ilerlemesine engel olanlar da yine son Eyyubilerin memlük (köle) askerleriydi.
Sayfa 332 - Kapı Yayınları 145, Araştırma İnceleme 34, Medival Islamic Political Thought, Çeviren Hakan Köni, 1. Basım Ekim 2007Kitabı okuyor
192 syf.
7/10 puan verdi
Hata Nerede?
Öncellikle bu tarz kitapları okuyacak okur kitlesi en azından belli bir tarih, coğrafya ve batı ile doğu toplumları sosyolojik yaklaşımlarından bilgi birikimine sahip olmalı ve bu tek taraflı kanalize olmamalı ayrıca objektif düşünebilmeli. İnceleme yapmamayı düşündüm sonuçta profosyonel bir eleştirmen değilim fakat incelemeler ve diğer yorumlarda
Hata Neredeydi?
Hata Neredeydi?Bernard Lewis · Kronik Kitap · 20201,680 okunma
Reklam
213 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
30 saatte okudu
Ezber bozan âlim.
Bu kitap üç ana bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde iktidar/velâyet-i âmme ve meşruiyet kavramlarının mahiyeti ele alınmış, iktidarın meşruiyeti akit teorisi çerçevesinde incelenmiştir. Meşru bir iktidarın kurulması için gerekli şartlar; biat akdi, akdin tarafları ve konusu bağlamında fıkıh ve kelâm âlimlerinin görüşleri çerçevesinde
İslam Hukuk Düşüncesinde İktidar ve Meşruiyet
İslam Hukuk Düşüncesinde İktidar ve MeşruiyetAbdurrahim Şen · Klasik Yayınları · 20203 okunma
Kurtuba, Gırnata ve Sevilla gibi şehirlerin temizliği, bahçe düzenlemeleri, gece lambaları, sokakları, altın-kiremit renkli surları, havuzları, hamamları Avrupa'da dillere destan olmuştur. Müslüman Endülüs, Ortaçağ'ın "karanlığı"nda bir gece lambası gibi Güney Avrupa'yı aydınlatmıştır.
Sayfa 90
Ortaçağ'da İslâm dünyasında eğitim, dönemin anlayışından olsa gerek, tek mezhep esasına dayanmaktadır. Açılan medreseler bir mezhebin eğitimini vermek üzere planlanmışlardır. Bu nedenle bunu bir eksiklik veya mezhepte taassup olarak kabul etmek yersizdir. Nizâmiye medreseleri de Şâfiî mezhebi üzere eğitim yaptıklarından dolayı "tekli medreseler" grubuna girer. Dönemin anlayışı gereği, Selçuklular zamanında açılan medreselerin hepsi tek mezhep üzerine eğitim yapan medreselerdir: Ebû Hanife Medresesi, Hanefi; Bahâiyye Medresesi ve Tâciyye Medresesi, Şâfiî; Şeyh Abdülkadir-i Cîlânî Medresesi ve İbn Hübeyre Medresesi ise Hanbelî mezhebi üzerine eğitim yapmaktaydılar. Görüleceği üzere bu durum, Nizâmiye medreseleri için değil, tüm medreseler için geçerlidir.
Sayfa 170Kitabı okudu
Köleliğin Sonu
Ortaçağ'daki serfler (toprağa bağlı köleler) de nazara alınırsa, Avrupa'da kölelik öteden beri çok yaygındı. Köleler, hemen hiçbir insanî hakka malik olmadıkları gibi, en ağır işlerde ölesiye çalıştırılırlardı. Fransız ihtilälinden sonra Batı Avrupa'da beyaz köle adedi çok azalmıştı. Ancak Doğu Avrupa'da bilhassa Rusya'da
Reklam
Ortaçağ'da, daha sonraki çağlarda da olacağı gibi, İslam'a dair en çok polemik yaratan iki konu alkol yasağı ve çokeşlilikti. Her ikisi de Hıristiyanların akıl erdiremedikleri meselelerdi. Hem Yunanca, hem de Arapça yazan Theodore Ebu Kurra'nın eserinde çokeşlilikle ilgili bir tartışma vardı. Migne'nin Patrologia Graeca adlı 161 ciltlik eserinde Theodore ve bir Müslüman çokeşlilik üzerine tartışmaya girerler. Theodore Müslüman'a İslam'daki poligamiyi nasıl açıkladığını sorar. Müslüman ise bunun için iki sebep bildirir: zevk ve çok sayıda çocuk yapabilme imkânı.
Sayfa 313Kitabı okudu
Devrin Hıristiyan'ının kafasındaki İslam, yanılgı içinde olan bir dindir; Hz. Muhammed sahte bir peygamber ve bu dine inanan Müslümanlar ise çok büyük bir yanlış içinde olan ve de bunun farkına varmayan insanlardır. Ortaçağ'daki İslam'a dair başka bir yanlış kanı da İslam'ın Hıristiyanlığın sapkın bir formu olduğu, Hz. Muhammed'in de şeytandan aldığı ilhamla çalışan bir din sapkını olduğuydu.
Sayfa 312Kitabı okudu
"Batı" kelimesine baktığımızda farklı birtakım sorunlarla karşılaşıyoruz. Öncelikle kelimenin modern zamanlarla yaşıt olduğunu ifade edelim. Her ne kadar "occident" (batı) kelimesi "güneşin battığı yer" anlamında Avrupa dillerinde XIV. yüzyıldan beri kullanılıyorsa da, kelimenin modern mânasını XVIII. yüzyıldan itibaren kazanmaya başladığını görüyoruz. Öte yandan "occident" kelimesinin ifade ettiği coğrafi Batı, "Asya'nın batısı" anlamını da taşıyor. Ortaçağ'da Avrupa kendisini "Asya'nın batısı" olarak görmekteydi. Bu mânada Batı diye müstakil bir coğrafyadan bahsetmek mümkün değil.
Sayfa 26
Tutuculuk yalnızca hükümet etme kuramlarıyla sınırlı değildi Hipokrat tıbbı , Batlamyus'un astronomi ve coğrafya bilgileri ve diğer Ortaçağ bilimleri , batı Avrupa' da çoktan rafa kaldırılmış olduğu halde Osmanlı Devletinde çok uzun süre varlığını sürdürdü. Müslümanlığı savunanlar İslam'ın insan mantığına aykırı olmadığını her zaman öne sürdüler. Ayrıca özellikle çağımızda İslam'ın en mantıklı din olduğunu da ısrarla belirttiler. Yine de resmi Osmanlı İslam'ı , aklın üstünlüğüne dayalı yeni öğretilerin yayılmasını geciktirdi ancak durduramadı.
Osmanlı Devletinin kuruluş ilkelerinde Müslümanlık , hanedanlık ve ortaçağ yapısı vardı. Devlet , şeriat denilen İslam hukuku , kanun adı verilen hükümdar buyrukları ve örf denilen geleneklerle yönetiliyor ve bazen günlük gereksinimleri karşılamak için bunlar mantık dışın kadar genişletiliyordu. Bu yasalar gereğince Müslüman olmayanlar İslam kanunlarını kabul ettikleri takdirde korunuyorlar ve topluluk yaşamlarını kabul ettikleri takdirde korunuyorlar ve topluluk yaşamlarını sürdürebiliyorlardı. En önemli üç gayrimüslim ve cemaat ise Rum ya da Doğu Ortodoks Hristiyanları , Ermeni Gregoryen(Monophysite - İsa Mesih'in hem tanrı hem insan olarak tek bir tabiatı olduğuna inanan) Hristiyanlar ve Yahudiler idi. Bu topluluklara o tarihlere verilen millet adı daha sonraları laik ulusu belirtecekti. Gerçi kapsamı zamanla değişti ama millet sisteminde toplulukların kendini yönetme biçimi durum , genel de Hristiyanların etkisi altındaki Avrupa'da görülmüyor ama yine de , yaşamlarını istedikleri biçimde sürdürüp başarılı olabildiler.
1.162 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.