İkinci Dünya Savaşı'nın hemen ardından Japonya Amerikan işgali altındadır. Yoksulluk, çaresizlik ve utanç içindeki halk, sefil ve acınası bir ortam içinde ümitsizce yaşamlarını sürdürmeye çalışmaktadır. Kadınlar karınlarını doyurabilmek için vücutlarını satmakta, halkın çoğu bombalanmış evlerde yaşamakta ve karaborsadan alışveriş yapmaktadırlar.
Okuduğum ilk ve en güzel polisiye romanı. Eski mesleği doktorluk olan Tess gerritsen kitap da bunu sonuna kadar hissettiriyor. Öyle betimlemeler var ki kendinizi otopsi odasındaki Rizoli gibi hissediyorsunuz.
CerrahTess Gerritsen · Doğan Kitap · 201813,8bin okunma
"Kafam allak bullak. Ruhum sıkılıyor. Noel geldi ve ben eve bir ağaç almaktan bile acizim. Çünkü kafamda sürekli o otopsi laboratuvarı var. Hâlâ kokusu ellerimde kalmış. Her günüm aynı bugün gibi. En az iki ölüyü inceledikten sonra içimden yemek yapmak bile gelmiyor. Et yerken gözümün önünde kas lifleri uçuşuyor. Bana içki bile yardımcı olmuyor. Bir içki dolduruyorum, alkolü kokusunu aldığımda birden kendimi yine o otopsi odasında buluyorum. Alkol, formalin...Yine aynı keskin kokular."
Yazarın diğer Laura & Jack kitaplarından farklı olarak adli tıp olaylarına neredeyse hiç yer verilmeyen bir kitap olmuş. Sadece girişte usulen anlatılmış bir otopsi vakası ve havada bırakılmış bir alternatif tıp olayı var. Bunun yanısıra çoğu yabancı yazarın, hatta Robin Cook'un bie Nöbet kitabında yaptığı gibi geniş bir şekilde Hristiyanlığın efsaneleri klişelerine genişçe yer verilmiş. Yazarın bu ve bunun bir önceki kitabı olan Yabancı Cisim'de ciddi bir düşüş görülmekte. Ancak bu iki kitap Jack ve Laura'nın karakter gelişimleri açısından önemli. Zira yazar bir sonraki kitap Hücre de bomba gibi dönüyor ve son iki kitaptaki bazı detaylar fark yaratıyor.
Martı Yayınlarından çıkan bu kitabın neden özel baskı olduğunu belirtme ihtiyacı hissettiğimi soruyorsunuz muhtemelen. Efendim aynı kitabın bir ciltli, bir karton kapak, bir de bu benim okuduğum özel baskı çeşitleri mevcut. Ancak benim okuduğuma özel yerine rezalet baskı demek daha uygun olur sanırım. Aslında gayet okunabilir bir kitap olan bu kitap - ki göreceli gerçi ona ayrıca değineceğim- özel baskı için sanırım ebatı küçültülürken yeniden dizgiden yada editör kontrolünden geçmemiş. Satır sonları yanlış yerden kesilmiş kelimeler, satır ortasında kesme işareti ile ayrılmış kelimeler ile dolu. Dolu dediysem her sayfada en az bir iki tane var. Öte yandan şimdiye kadar gördüğüm en iğrenç çeviriye sahip. Daha önce başka bir kitap yorumumda böyle bir şey demişsem unutunuz, en iğrenci bu. Evet bende karşılığı varsa bir kelimenin türkçesinin kullanılmasından yanayım ama Ameriaklı birine sperm yerine meni, katil/şüpheli , ya da her zaman kullanıldığı haliyle adamımız yerine fail dedirtmek nedir allasen? Ayrıca biricik dedektifim Rizolli'nin birisine "boyunuz da pek uzunmuş maşallah" demesi neyin nesidir? Öte yandan türkçe sevdalısı da değil bence. Yoksa konunun gidişatına göre karşılığı departman/bölüm/büro olarak çevrilebilecek bir kelimeyi lab (ben laboratuvarın kısaltmasıdır diye tahmin ediyorum) olarak çevirmezdi. Kaldı ki cümle içinde kullanılırken kısaltma olarak da kullanılmamış, kelimenin kendisi "lab" mış gibi yazılmış.
"jane rizolli için kıl, elyaf kanıt labına gitmek demek...."
"otopsi labından içeri girdiğinde..."
"boston emniyeti suç önlemene labı dedektifi..." vs.
Gidersen,
Başlar içimdeki ülkede ayaklanmalar
Yüreğim
Özledikçe büyüyen aşkına örgütlenir
Her şehrimde seni yaşar kurtarılmış bölgem
Sokaklarıma taşır her gün adaletsiz bir düzene karşı yapılan eylemler
Meydanlarım, anıtlarım zamana haykırır
Kederim grev çadırları kurar
Sana akmak isteyen sesim ölüm orucunda
Şekerli suya konuşur
30 - 40 Yıl öncesinden bugüne kadar ülkemizde veya yurt dışında çekilen filmlerde oluşan amansız hastalıklarda hastaların tedavisi için genelde Amerika'nın tıp sektörüne ihtiyaç duyulmaktadır ve sanırız ki Amerika'nın tıbbi imkanlarında her şeyin eksiksiz olup tamamen tüm imkanların hastanın sağlığına kavuşması için kullanıldığını görüp izleriz. Robin Cook gibi Amerikan tıp dünyasının içinden gelen hem doktora alanında başarılı hem de yazarlık alanında başarılı olan ve kendi oluşan tecrübelerinden olacak ki bilinenin aksine Amerikan tıp dünyasının hiç de filmlerdeki gibi olmadığını öğreniyoruz. Ticari kazanç uğruna hastaların iyileşmesi gereken hasta değil de, para kazandırması beklenen müşteri olduğu olgusu maalesef ülkemiz dahil daha bir çok ülkede görülmektedir.
Virüs; Cook'un bir önceki romanının ana karakteri olan Laurie Montgomery'nin bu kitapta 2. rolde olduğu ama 1. rolde de bize ne Harry Bosch'u nede John Corey'i aratmaycak kalite de olan Adli Tıp Doktorumuz Jack Stapleton ile tanışıyoruz. Yerinde olan olmayan tüm esprileri ile olayları çözmek uğruna başına açmadık bela bırakmayan halleri ile Stapleton en az saydığım diğer iki karakter kadar harika bir karakter. İyiki de sadece Lauire üstüne yazmamış Üstat iyiki de Jack Stapleton ile tanıştırmış bizi. Roman baştan sona otopsi bölümleri ve sonuçları öğrenme üstüne kurulan sohbetlerde oluşan gerilimlerle dolu ve heyecanlı. Siyahi çetelerin bulunduğu bölümlerle de gerilimine gerilim katmış bana göre harika bir roman.
Şu ana kadar yazarın okuduğum en sürükleyici romanıydı. Stephan King'in Dirilişi ile ikisi arasında çok gidip geldim ama kesinlikle pişman olmadığım bir kitap oldu. Son sayfaya kadar heyecan ve gerilim azalmadı. Kahramanlarımız 6 yıl önce Afrika'da işlenen bir cinayet ile Boston'da işleyen cinayetler arasındaki bağı keşfederek katili yakalıyorlar. Bol kanlı bir roman olmuş. Otopsi kısımları heyecan verici ve oldukça gerçekçiydi. Kitap o kadar gerçekçiydi ki Afrikada safariyi hep merak ediyordum ama bu kitaptan sonra safari olayına biraz temkinli yaklaşırım herhalde. Hikayenin zaman zaman hayattaki tek kurban olan Milie'nin ağzından anlatılması hikaye bütünlüğü açısından uyumluydu. Keyifle okuduğum bir kitap oldu.