Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yakamoz& Papatya -9
Papatya Yakamoz'un yazdıklarından çok etkilenmişti. Bu nasıl sevmek böyle, Yarabbi, diyordu kendi kendine. Normal bir insan hiç böylesine bir yorumlama yapabilir miydi? Hoş, Yakamoz'a bunları yazdıran yegane güç, yegane ilham kendisinin de belirttiği üzere Aşktı. Zaten öyle değil midir, şiirden en çok nefret edenlerimiz bir kere
Kesinlikle gördüğümüz nesneler hayatın akışını fark etmemizi sağlamazlar; onlar bizimle birlikte fark ettirmeden yaşlanırlar, oysa birkaç yıl boyunca gözden ırak kalmış olup da aniden karşımıza çıkanlar öyle midir, yaşam ırmağımızın ne kadar hızlı aktığını ifşa eden onlardır.
Reklam
Bu düşünce sahiplerini kitaptan çekip alabilecek kadar gelişelim artıkkk
''Televizyonların bir zamanlar en fazla izlenen programlarının belgeseller olduğu ne çabuk unutuldu... Şu anda kanallarımızda kaç tane belgesel kaldı?.. Ama öyle ya belgesellere niçin masraf edilsin ki!.. Söyler misiniz sayın medya patronları: İnsanlara bir şeyler verebilmenin ve insanlarla bir şeyler paylaşabilmiş olmanın huzuru içinde misiniz?... O her zamanki haber yorumlarınızla... O her zamanki arabesk anlayış ve müziklerinizle insanlara neler verebildiğinizi düşünüyorsunuz, iç sıkıntısı ve karamsarlıktan başka?... Yarışma programlarınızla her gün birkaç kişiye ev ya da araba kazandırmak mıdır yayıncılık?... Yoksa herkezi tabak çanak sahibi yaparak, bisikletlere bindirmek midir gazetecilik?... Kusura bakmayın ama dost acı söyler: Bu halinizle gazetecilere değil daha çok işportacılara benziyorsunuz...''
Öyle değil midir zaten?
Her zaman küçük işaretlerin büyük şeyler anlattığına inanırsın.
John Fowles, Koleksiyoncu’da şöyle diyor: “Onu unutacağımı sandığım da olmuyor değildi. Ama unutmak insanın yapacağı değil, başına gelen bir şeydir ve benim başıma gelmedi.” Sence hayat yaptıklarımız mıdır, başımıza gelenler mi? Cevapların bir anlamı varmış gibi nasıl da her şeyi sorgulayıp duruyoruz değil mi? Boş ver sormadım say. Öyle yani, başıma gelince mutlaka haberin olur Osman.
Reklam
❝ Lâmekân..
Yalpalıyorum Allah’ım Sis bulutları inmiş gibi zihnime Eğrisini doğrusunu hesaplayamadığım ne varsa Gelip zincire vuruyor düşlerimi Düşene tekme tokat dalan bu dünyada Bir bebeğin ilk adımları kadar tedirgin kalbim .. Keşke düşsem diyorum. Düşsem toparlanırım Düşsem yerim belli olur hiç değilse Yerimi yurdum bilir, öyle kalkarım
İmâm-ı Birgivî Rahmetullahi Aleyh Hazretlerinden Vasiyetler
İmam-ı Birgivi hazretleri şöyle buyurmaktadır. Kardeşlerime, evladıma ve ahiret yolcularına vasiyetimdir ki: 01- Kardeşlerime, evlâdıma ve ahiret yolcularına vasiyetimdir ki; Allah’ü Teâlâ’nın emrettiği şeyleri yapınız. Kazaya kalmış namazlarınızı kılınız, kalmış zekâtlarınızı veriniz. Oruçlarınızı tutunuz. Üzerinize farz oluyorsa hac
Faik Baysal
Muharrem Dayanç
Muharrem Dayanç
: "Türk edebiyatında en çok ilgimi çeken bahislerden biri “yazarlar ve anneleri”dir. Konu bu kadar genel değil elbette bahsi biraz daha daraltarak söylemek gerekirse “küçük (hatta çocuk) yaşta annesini kaybeden yazarlar”dır. Başlangıçta Tevfik Fikret (12), Ahmet Hâşim (7), Yahya Kemal (13), Ahmet Hamdi Tanpınar (14), Ziya Osman Saba
Mutluluğun arayışında olmak mıdır beni asıl diri tutan?
Bir hayatta kendimizi köşeye kısılmış hissettiğimizde, hüznün, trajedinin, başarısızlığın ya da korkunun, tek bir varoluşun ürünü olduğunu düşünmek çok kolay. Yalnızca yaşamanın değil, belli bir şekilde yaşamanın sonucu olduğunu düşünmek. Demek istediğim, acıya karşı bağışıklık kazanmamızı sağlayacak bir yaşam tarzı olmadığını anlasak, her şey çok daha kolay olurdu. Mutluluğun doğasında acının da olduğunu, biri olmadan öbürünün de olmayacağını. Tabii ki farklı düzeylerde ve miktarlarda. Ama hiçbir hayatta sonsuza kadar saf bir mutluluk içinde olamayız. Öyle bir hayat olabileceğini düşünmek ancak yaşadığımız hayattaki mutsuzluğumuzu büyütmeye yarar.
Sayfa 177 - Bkz Yayıncılık Tic. ve San. Ltd. Şti.Kitabı okudu
Reklam
Dialog
Dialog Nasıl net gözlem yapa biliriz? Olanları bir birinden nasıl ayıra biliriz? Doğru,yanlış nasıl kolay anlarız? Nasıl nura ulaşıb yalnışdan arınırız? Derler insan çözülmez kutu bağlı. Açılmaz bu kutunun hiç bir zaman sırları.
'Öğretmenler de insan, ben de insanım yazmışsın. Sana göre tüm insanlar aynı mıdır?' diye sorunca çekinerek 'Sanırım, öyle,' dedim. Genelde çok az konuşan birisiydim. Bu sefer 'Madem tüm insanlar aynı, o zaman benim maaşım neden müdürün maaşından daha az?' şeklinde bir soru ile karşılaşınca hemen cevap vermek yerine bir süre düşündüm. 'Yaptığınız işin farklı olmasından kaynaklanıyor.' diye cevap verdim sonrasında. Metal çerçeveli gözlük takan, ince ve uzun yüzlü müdür yardımcısı bu dediklerimi de hemen defterine not etti. Bir süredir ona kendimi yakın hissediyordum. Tekrar bir soru yöneltti: 'Baban, bizlerle aynı mı?' Ne cevap vereceğimi bilememiştim."
Vücud ve iç
Vücud ve iç Beden formuna ben dediği an. Kendini yaşamdan ayırdı insan. Vücudun yerine denilir mekan. Form yaranmasına söylenir zaman. Cisime göredir zaman ve mekan. O,yoksa ne yer var,ne de ki,zaman.
622 syf.
·
Puan vermedi
uyanır, “her sabah parlak işler tasarlar ve gün boyu budalalık eder.” Tıpkı hepimizin hayatımızın bir noktasında yaptığımız gibi. Kitabı ilk elime aldığımda “tembelliğe dair bir kitap, sıkılmam umarım” demiştim ama Oblomovluk hali tembellik midir yoksa sisteme karşı bilinçli bir karşı duruş mudur diye düşünmeden edemiyorum. Eğer hepimiz Oblomovsak ve kitabı okurken hepimiz Oblomov’a bu kadar kızıyorsak, bir durup düşünsek fena olmaz mı? Kitapta olay örgüleri aslında fazlasıyla sade, ama Gonçarov’un dildeki ustalığı kitabı inanılmaz sürükleyici kılıyor. Gereğinden fazla yapılan betimlemelerin akıcılığı öldürdüğüne inanan ben, kitabı okurken betimlemelere hayran kaldım. Betimlemeler kitap boyunca benim kendimle yüzleştiğim, yer yer hesaplaştığım ve aynı zamanda okuduğum metinden inanılmaz keyif aldığım bölümlerdi. Gançarov, nasıl başarmış inanın benim de aklım almıyor, dağı taşı sayfalarca betimlemeden bizi anlattığı ortamın içine çekmeyi ustalıkla başarmış bir yazar. Okuyucuyu fazlasıyla sade ama bir o kadar da dolu dolu sayfalarda sürüklemek Gonçarov’un çok büyük bir başarısı. Kitabı okurken dil sizi kesinlikle sıkmıyor, aksine tam anlamıyla içine çekiyor. Yazar karakterleri analiz ederken okuyucuyu bunaltmadan öyle derin tasvirlerde bulunmuş ki, kitabı okurken size eşlik eden karakterler yer yer kızdığınız yer yer anlayış gösterdiğiniz birer dostlarınız haline geliyorlar. İçinizdeki Oblomov’dan kurtulun! Eğer kitabı okurken kendimizi bu kadar Oblomov hissediyorsak ama bir o kadar da Oblomov’a kızıp sinirleniyorsak dönüp kendimize bakmamız gerekmez mi? Gerekir!
Oblomov
Oblomovİvan Gonçarov · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202139,2bin okunma
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.