Ferguson müzik dinlemediği ya da kitap okumadığı zaman kendini kaybolmuş hissediyordu, kendisiyle öylesine barışık değildi ki zaman zaman patlayıp parçalanıyormuş duygusuna kapılıyordu.
Kendine veremeyeceğin hiçbir şey yok bu yaşamda. Oysa hep dışarıdan arıyoruz, dışarıdan bekliyoruz ve maalesef öylesine zannettiğimizin tam tersini bir düzen ki bu, kendimizde olmadığına inandığımız bir şeyi, kendimizi bulamadığımız bir şeyi dışarıdan mümkün değil alamıyoruz ve başkasına veremiyoruz. Nasıl verebilirim ki bende olmadığını inanıyorsam? Bu tespitim, benim neler hiçbir gerçek ilişkim olamadığını da çok güzel açıklıyor. Kendimle en ufak bir ilişkim yoktu ki. Aksine 1 dakika bile yüzleşmek, kendimle birlikte vakit geçirmek istemediğim biriydim. Kendimden ölesiye bir kaçış. “Yalnızım,“ dediğim zamanları bu denli bir korku filmi gibi yaşamam, hep dışarıya bakıp bir kurtarıcı beklemem, kendimden hemen kaçmak için yer yer içki, bol duman, lüzumsuz ortamlar, lüzumsuz ilişkiler ya da lüzumundan fazla çalışmak gibi çözümleri can havliyle sarılmam hep bundanmış. Benim en büyük korkum, kendimmiş. Oysa kendinden kaçabilir mi bir insan?
Sayfa 212Kitabı okudu
Reklam
Bu size aykırı bir düşünce gelecek, hatta bir çelişki sayacaksınız bunu ; ama insanlığı en çok sevenler, insanlardan kaçanlar, insanlardan nefret edenlerdir aslında. Bu nefretin nedeni, özel kusurlar ya da bencillikten doğan yanılgılar değildir. Daha genel kusurlardır; yani kıskançlık, kötü amaçlı dedikodular, hainlik, zulüm ve bunlara benzer her çeşit kötülük. İnsanları gerçekten sevenler, bu tür kötülüklerden öylesine nefret ederler ki, bunları görmektense, bunlarla içli dışlı olmaktansa, toplumdan kaçmayı yeğ tutarlar.
Sayfa 467Kitabı okudu
Tanrı bütün ordularının Âdem Peygamberin önünde huşuyla eğilmelerini emretti, çünkü Âdem’in aklı vardı ve her şeyi bilir ve sö­zünü esirgemezdi, gerçi onlar geldiler ama bir kısmı sinsi sinsi gü­lümsüyor, bir kısmı da kaşlarını çatarak bu emre uygun olarak söyle­nileni yerine getirdiler ama Samael bunu yerine getirmedi. Çünkü o, öfkeli bir şekilde, açıkça Tanrının muhteşem nurundan yaratılmış meleklerin toprak ve tozdan yapılmış kişinin önünde diz çökmesinin anlamsız bir şey olduğunu açıklamıştı ve hemen bu vesileyle maka­mından düşürülmüştü, Eliezer’in bu konuyu tasvir ederken dediği gi­bi, sanki bir yıldız düşüşü gibi görüyordu uzaktan. Ama bu olay di­ğer melekleri öylesine etkilemiş olmalı ki, hepsi insanla ilgili her ko­nuda son derece dikkatli davranıyorlardı...
Sayfa 51 - Hece Yayınları.
Kendisinden, kökeni, çevresi, zümresi ve mevkisi temelinde ya da zamanın egemen görüşleri temelinde beklenilenden farklı düşünen kişiye özgür tinli denir. O bir istisnadır, bağlı tinliler kuraldır; bunlar özgür tinliye, özgür ilkelerinin ya dikkati çekme düşkünlüğün kaynaklandığı ya da özgür eylemlere, yani bağlı ahlâkla bağdaşmayan eylemlere
Sayfa 164 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları - Almanca Aslından Çeviren: Mustafa Tüzel - III. Basım, Şubat 2015, İstanbul • Beşinci Ana Bölüm Yüksek ve Düşük Kültürün BelirtileriKitabı okudu
Mark Mellery, posta kutusuna bırakılmış imzasız bir mektup alır. Mektupta şöyle yazmaktadır: “Aklından herhangi bir sayı tut -1 ila 1000 arasında herhangi bir sayı.” Mellery öylesine 658 sayısını tutar. Not şöyle devam etmektedir: “Sırlarını nasıl bildiğimi göreceksin. Küçük zarfı aç.” “Aldıklarını geri vereceksin Vermiş olduklarını aldığın zaman. Biliyorum ne düşündüğünü, Ne zaman uyuduğunu, Nereye gittiğini, Nereye gideceğini. Seninle bir randevumuz var, Bay 658."
Sayfa 9
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.