Sadece sıkıcı insanlar sıkılır.
Sadece yanlış bayraklar dalgalanır.
Size Tanrı olmadıklarını söyleyen insanlar aslında aksini düşünürler.
Tanrı başarısızlıkların bir icadıdır.
Dallas'tan geçtim ve Pasadena'da aylaklık ettim.
Anam ağlamadı çünkü ağlatacak kimse yoktu.
İki boy aynasını tuzla buz ettim ve beni hala arıyorlar.
İnsanın asla girmemesi gereken mekanlara girdim.
Acımasızca dövülüp ölü diye bırakıldım.
Kafatasımda cop darbelerinden oluşmuş bir sürü yumru var.
Melekler korkudan altlarına kaçırdılar
Harikulade bir insanım.
Siz de öylesiniz
O da öyle
Günesin sarı nabzı ve dünyanın görkemi de.
''Sonya'nın yüzü birden değişti: Kaslar çekildi yüzünde. Anlatılamaz bir sitemle baktı Raskolnikov'un yüzüne. Bir şey söylemek istedi, ama söyleyemedi, birden ellerini yüzüne kapayıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Bir süre sonra Raskolnikov,
-Katerina İvanovna'nın delirmek üzere olduğunu söylüyorsunuz, diye başladı. Siz de öylesiniz.
Aradan beş dakika geçti. Raskolnikov bir şey söylemeden, Sonya'ya da bakmadan hala bir aşağı bir yukarı dolaşıyordu odanın içinde. Sonunda geldi Sonya'nın yanına. Gözlerinin içi alev alevdi. Sonya'yı iki omzundan tuttu, gözyaşlarıyla ıslanmış yüzüne uzun uzun baktı. Bakışı kupkuru, çakmak çakmak, dokunaklıydı. Dudakları titriyordu... Birden yere diz çöktü, eğildi, Sonya'nın ayaklarını öpmeye başladı. Sonya, karşısındaki bir deliymiş gibi dehşet içinde geri çekildi. Gerçekten de o anda bir deliden farksız görünüyordu Raskolnikov. Sonya'nın yüzü sapsarı olmuştu. Yüreğine bir acı saplanmıştı.
-Siz ne yapıyorsunuz? Ne yapıyorsunuz? diye mırıldanıyordu.
Hemen ayağa kalktı Raskolnikov. Tuhaf bir sesle,
-Senin önünde yere kapanmadım, dedi, insanoğlunun çektiği acıların önünde yere kapandım...''
'' siz benim gülüme hiç mi hiç benzemiyorsunuz . şimdilik değersiniz. ne sizi evcilleştiren olmuş ne de siz kimseyi evcilleştirmişsiniz. tilkim eskiden nasıldı, öylesiniz . o da önceleri tilkilerden bir tilkiydi AMA BEN ONU DOST EDİNDİM, ŞİMDİ DÜNYA DA BİR TANE''
Morde ratesden,
Esur tinda sergi Teslarom portog tis ugor arüeter,
ferto tagan ugotahenc metoy-doscent zist. Norgunh!
UBOR-METENGA
Biraz bildiğim ya da kulağıma yabancı gelmeyen
dillerden hiç birine benzetemedim.
Hizmetçinin küçük kızı karalamıştı diye belli belirsiz bir düşünceye
kapılır gibi oldum. Bu işlek yazıyla mı?
Virgüller,
Yabancıları da sevmezdim ayrıca. Yabancı ülke temsilcilerini hiç. Bunlar bana, vatandaşlarımı kandırmak için gönderilmiş gibi gelirdi. Casus filan demek istemiyorum. Yabancı ülkelerde yaşama hasreti içinde kıvranan vatandaşlarımı azdırmak için gönderilmişlerdi sanki bunlar. Bakın, derlerdi; biz koyu ve ciddi elbiselerin giyildiği, sokaklarında büyük arabalarla gezilen ve salonlarında değerli içkilerin sunulduğu ziyafetler verilen bir ülkenin insanlarıyız. Özentili vatandaşlarım da içlerini çekerlerdi: Ah, ne kadar öylesiniz!
‘Yabancıları da sevmezdim ayrıca. Yabancı ülke temsilcilerini hiç. Bunlar bana,vatandaşlarımı kandırmak için gönderilmiş gibi gelirdi. Casus filan demek istemiyorum. Yabancı ülkelerde yaşama hasreti içinde kıvranan vatandaşlarımı azdırmak için gönderilmişlerdi sanki bunlar. Bakın,derlerdi;biz koyu ve ciddi elbiselerin giyildiği,sokaklarında büyük arabalarla gezilen bir ülkenin insanlarıyız. Özentili vatandaşlarım da içlerini çekerlerdi: ah ne kadar öylesiniz!’
"Kalabalık bir topluluk içindeydi. Başarısızdı." diye başlıyor Atay'ın Beyaz Mantolu Adam öyküsü. Aslında daha ilk cümlesinden kendisini ele veriyor. Hatta bence bu cümle tüm Oğuz Atay eserlerinin nüve'sidir. Ben Buradayım adıyla Oğuz Atay'ın biyografisini yazan Yıldız Ecevit'in deyimiyle bütün karakterleri onun gibi 'hayat acemisi'dir.
Nasıl ki en zayıf halkası kadar zayıftır zincir, siz de öylesiniz, denildi size.
Bu, yalnızca yarısıdır gerçeğin. En güçlü halkanız kadar güçlüsünüz de aynı zamanda.