Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
BİR PARÇA EKMEK
Artık öyle bir noktaya gelmiştik ki yaşamak ya da ölmek önemli değildi. Ölmeden bir parça ekmek yiyebilirsek mutlu olacaktık.
gerçek acıtmaz beni Güne sabah namazı arkası yazı dersiyle başladım. @be- hiyemalkoc heyecan verici bir alıştırma getirmişti derse. Bir Didem Madak şiirinin her dizesini okuyor ben de iki dakika içinde alt satırlar yazıyordum. Sonucu çok sevdik ikimiz de: “Düşündüğünüz kadar iyi bir insan de- ğilim ben. Kalbim o kadar temiz, niyetlerim o kadar
Reklam
Büyücü Virgil kendini parça parça doğrattı, bir kazana attırdı ve sekiz gün kaynattırdı, bu işlemin onu gençleştirece­ğini umuyordu. Birini başına gözcü koydu, gelip geçenlerin kazana bakmasına engel olacaktı. Gözcü merakına yenildi ancak daha çok erkendi, küçük bir bebek olan Virgil bir ci­yaklamayla ortadan kayboldu. Ben de kazanın içine, haya­tın ve tarihsel gelişimin kazanının içine fazla erken bakmış olmalıyım ve büyük olasılıkla hiçbir zaman çocuktan öte bir şey olamayacağım.
Zerrelerden mürekkeb bir parça toprak, her bir çiçekli ve meyveli nebatatın neşv ü nemasına menşe olabilir bir kâseyi o zerreciklerden doldursan bütün dünyadaki her nevi çiçek ve meyveli nebatatın tohumcukları ki o tohumcuklar hayvanatın nutfeleri gibi ayrı ayrı şeyler değil, nutfeler bir su olduğu gibi o tohumlar da karbon, azot, müvellidü'l-mâ, müvellidü'l-humuzadan mürekkeb, mahiyetçe birbirinin misli, keyfiyetçe birbirinden ayrı, yalnız kader kalemiyle sırf manevî olarak aslının programı tevdi edilmiş. İşte o tohumları nöbetle o kâseye koysak her biri hârika cihazatıyla, eşkâl ve vaziyetiyle zuhur edeceğini, vuku bulmuş gibi inanırsın. Eğer o zerreler her bir şeyin her bir hal ve vaziyetini bilen ve her şeye (ona) lâyık vücudu ve vücudun levazımatını vermeye kadîr ve kudretine nisbeten her şey kemal-i suhuletle musahhar olan bir zatın memuru ve emirber bir vazifedarı olmazlarsa, o toprağın her bir zerresinde, ya bütün çiçekli ve meyvedarların adedince manevî fabrikalar ve matbaalar içinde bulunması lâzım gelir ki o cihazatları ve eşkâlleri birbirinden uzak ve birbirinden ayrı mevcudat-ı muhtelifeye menşe olabilsin. Veya bütün o mevcudata muhit bir ilim ve bütün onların teşkilatına muktedir olacak bir kudret vermek lâzımdır. Tâ bütün onların teşkilatına medar olsun.
Parça-parça büyümüş bir çocukluğu Olgunluk aşamalarında yaşatırca öldüren nedir?
Bir tutkunun ateşi değil, tahrip edici bir ateş değil ama felç edici bir şey, parça tesiri bombaların ateşi gibi, çevresindeki havayı çekip sizi nefessiz bırakıyor, çünkü siz karnınızdan bir darbe yemişsiniz, vakum tüm akciğer dokusunu parçalamış ve ağzınızı kurutmuş, hiç kimse konuşmasın istiyorsunuz, çünkü siz konuşamıyorsunuz ve hiç kimse sizden kımıldamanızı istemesin diye dua ediyorsunuz, çünkü kalbiniz tıkanmış ve öylesine hızlı çarpıyor ki daralmış odacıklarından bir şey akmadan kırık cam parçaları fışkıracak.
Reklam
Düşünmeden edemem ki o narin o zarif o davetkâr elleri. Avuçlarımın arasına sarıp saklarım hiç bıkmadan. Sonra parmak aralarımızdaki o anlamsız boşlukları bir- birimizin parmaklarıyla doldurarak kenetleriz ellerimizi. Birleşen ellerimizden aldığımız güçle hayatlarımızın kara boşluklarını da birer birer tamamlamaya başlarız. Bir iken iki, parça iken bütün, yarım iken tam oluruz, ille de tam! Sevmiyorum yarım kalan şeyleri.
Sayfa 27 - ROMANOKU yayınları 2. BaskıKitabı okuyor
Bu caddelere ruhumdan o kadar çok parça saçtım ki özlemimin o kadar çok çocuğu bu tepelerde çıplak ayakla dolaştı ki sıkıntı ve ıstırap çekmeden kendimi onlardan ayıramam.
Herkesin zevke ilişkin görüşü farklıdır. Bir parça afyon yutmadan mutlu olamayan bir adam tanımıştım. Onun rüyalarında cennet afyondan yapılmış bir yer olmalı. Oysa bu benim için çok kötü bir cennet olurdu. Arap şiirinde cennette içinden ırmaklar akan nefis bahçeler olduğundan söz edilir. Ben hayatımın büyük bir bölümünü fazla sulak bir yerde geçirdim; her yıl birçok köy sular altında kalır ve binlerce insan can verir. O yüzden benim cennetimde ırmaklar olmaz; ben az yağış alan bir yer isterim. Zevklerimiz hep değişir. Genç biri cennetin hayalini kuruyorsa orada kendine güzel bir eş de vardır. Aynı kişi yaşlandığında artık eş istemez. Bizim cennetlerimizi yaratan ihtiyaçlarımızdır, onların değişmesiyle cennetler de değişir.
Reklam
Yaşamak, okumak, askere gitmek, çalışmak, evlenip çoluk çocuk yapmak, o çocukları okutmak, iş bulmak, evlendirmek, bir dine ve milliyete inanmak, ait olmak mıdır? Anlamlı yaşam bu mudur? Ya ölmek, yaşamın doğal sonucunu beklemek midir ölmek? Koca bir kanser hücresine dönüşerek, yenilen içilen her şeye sinmiş bu dünyada parça parça yaşayarak, başka bir ifadeyle parça parça ölerek mi sona varmak... Savaşların neden çıkarıldığını bilirken bir cephede ölmek mesela! Onca çileye öteki dünya için katlanmak! Çözümsüzlük. Kafalar karışık.
"Yalnızca, dosdoğru güneşin ortasına uçmak gerekmez; dünya üzerinde, güneşin zaman zaman aydınlattığı ve insanın bir parça ısınabileceği küçük, saf bir köşeye sığınmak yeter."
"Olmadık insanlar, bambaşka hayatlar bir odaya tıkılıp kalmışız. Her şeyle dalga geçebilecek kadar sıkılmış ve darılmışız kendimize. Ne olmadık hayallerin değeri var ne de birkaç parça hayat belirtisinin..."
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.