Serinin 4.kitabını ve bence en iyisini bitirmiş bulunuyorum. Fazlasıyla hayali öğeler ve bilinmezler içeriyor. Gerçeküstü bir kitap ile karşı karşıya kalacağınızı bilin. Sizin için yeni bir dünya yaratılıyor bu seride. Yüzüklerin efendisi serisinden çok daha uçuk kaçık ve ayrı bir ütopya.
Heyecan deseniz var,aksiyon deseniz var,ask,korku,acı,dram...
Eğer okurken sabırlı iseniz bu kitabı tavsiye ederim. Sürükleyicilik kitabın son 200 sayfasında başlıyor ve heyecan dinmeden bitmiyor. Bir an önce diğer kitaba geçmek için can atıyorum.
Bütün haşmetleriyle şu yükseklerdeki tahtlarında oturduğunu gördüğün hükümranlar,
mor giysileri içinde ışıl ışıl parlayan, etrafında kapkara silahlarla,
acımasız sözler savuran, yürekleri gaddarca soluyan;
çekip çıkarın bir de beyhude süslerle işli giysilerini şu kibirli varlıklardan,
içlerinde sımsıkı zincirlere vurulduğunu görürsünüz o efendilerin.
Bu yüzden şehvet ele geçirmiştir yüreklerini açgözlü zehriyle,
bu yüzden hiddet kamçılar zihinlerini dalgalarla döne döne,
keder yorar düşüncelerini, gelip geçici umut eziyet eder,
bunca güce sahip olduğunu gördüğün o kral
dilediğini yapamaz ki, acımasız efendilerinin altında ezildiğinden!
Kibirli iyi niyet, tutulmamış sözler, geride umutsuzluk tortusu ve keder bırakacak; belki de çok geçmeden iyi niyetin daha tutkulu itirazları ile parlayan daha büyük bir moral bozukluğu ve keyifsizlik bırakacaktır.
İlk kitabı okuduktan sonra "Amma da epik," dedirtmişti seri, hayliyle ikinci kitabın daha da epik olması şaşırttı.
İkinci kitap olduğu için olsa gerek, ilk kitaba göre çok daha akıcıydı. İlk kitapla birlikte kurguya oturmuş karakterlerin gelişimini okumak gerçekten keyifliydi. Kaladin bölümlerini zaten iple çektik, Shallan bölümlerine de hep sıkılma beklentisiyle başladım ama hiç de öyle olmadı. Yine de okur olarak karakterlerin "flashback" tarzı geri dönüşlerini oldum olası sevmemişimdir, bu yüzden oraları okurken keyfim kaçtı diyebilirim.
Bu kitap bir serinin ikinci kitabından bekleyebileceğiniz her şeyi veriyor. İlk kitaptaki soru işaretlerinin cevaplanması, heyecanın artması, olayların evrenin mantık kurgusu içerisinde ilerlemesi... İsteyebileceğiniz her şey ama her şey bu kitapta mevcut.
SOĞUK KIŞ GECESİNDE
Soğuk kış gecesinde
Güneşin ocağı da
Yanmıyor kandilimin sıcak ocağı gibi,
Ve ne ışık saçıyor kandilim gibi
Ne de gökte parlayan soğuk aya işliyor ışığı.
Yaktım kandilimi komşum yürüdüğünde karanlık bir gecede,
Ve soğuk bir kış gecesiydi,
Rüzgâr kuşatmıştı çam ağaçlarını,
Sessizliğin yığıntısı arasında
O yitip gitti benden, ayrıldı bu daracık patikada,
Ve bu öykü öyle anımsanır ki hâlâ,
Ve dudaklarımda asılı durur bu sözler:
"Yakan kimdir? Tutuşturan kimdir?
Kimdir bağışlayan yüreğindeki bu öyküyü?"
Soğuk kış gecesinde
Güneşin ocağı da
Yanmıyor kandilimin sıcak ocağı gibi,
Ve ne ışık saçıyor kandilim gibi
Ne de gökte parlayan soğuk aya işliyor ışığı.
Nima YUSİÇ
Kâğıtta son derece güzel bir italik yazıyla yazılmış, hayatında okuduğu en yavan şiir duruyordu:
Değersiz bir halkayım ben,
Hayatın yorgun zincirinde,
Kutsal sözler söyledim,
Ah, boşuna söyledin deme!
Ay ışığında yalnızken gözyaşları,
Gidene ve sevilene döktüğü
gözyaşları parlayan genç kız
Mırıldanacak mı–
diye durmaksızın yazdı,
….
Kalemini tekrar mürekkebe batırıp devam etti:
O kadar değişmişti ki,
Gökyüzünü pembeye boyayan akşam bulutu gibi
Bir zamanlar yanaklarını örten
O yumuşak karanfil bulut solup gitmişti,
Bölünerek göz alıcı, parlak kırmızılarla,
mezar meşaleleriyle