"Bugün Kafka, Dostoyevski, Zweig, Shopenhauer yaşasa ve sosyal medya kullanıyor olsaydı! Kafka'nın paylaştıklarını anlamadıkları için, altına yaptıkları saçma sapan yorumlarla Kafka'yı yoracaklar ve yazmaktan soğutacaklardı :)
Zweig'ın paylaşımları yüzünden, birileri intihar edecek ve davadan davaya koşacaktı :)
Dostoyevski bahis sitelerine üye olup kupon yapacak ve ifşa olacaktı ama yine Kumarbaz'ı yazacaktı :)
Shopenhauer ise her paylaşımında feministlerden linç yiyecekti :)
Polyanna"nın yazarını saflıkla itham edecekler, Jane Eyre'nin yazarını ise "ahh yavrum ne travmatikmiş" diye kutsayacaklardı :)
Lolita'nın yazarı ise şu an hapisteydi :)
Sabahattın Ali'nin "Kürk Mantolu Madonna"sında yazdıklarından pasajlar cımbızlanacak, geri kafalıkla suçlanacaktı :)
Sanırım edebiyat veya genel ifadeyle sanat dokunulmazlık ve ulaşılmazlık alanları genişledikçe özgürleşiyor. Yoksa bir ayar verme projesinde, heba olacak gibi görünüyor. Kimin ne dediğinden çok, kaleminiz ne yazmak istiyor ona odaklanın, derim!
..okurken beyninizde açılıyor ve kat yerlerinden toparlayana kadar bir taraftan okuduğunuz sonraki kısımlar boşluğa gidiyor*
Genel olarak Dostoyevski hayranı olan, ‘Dvoynik’ kitabında şizofreniye katkısını ‘Karamazov Kardeşler’in’ ise her yanını öven Freud acaba Hidayet’in bu kitabını okusa psikozu nasıl bu kadar iyi kullandığını sorgular
'Beni öldürmeyen, beni güçlü kılar.'
Farklı bir motto.
Farklı bir bakış açısıyla polyannacılık.
Acılar insanı öldürmeyebilir ama acı sözler...
*
Nietzsche kızgın, Nietzsche acımasız.
Nietzsche, acı söz söyler arkadaş...
Çünkü, Nietzsche çekiçle felsefe yapar.
Kendisinin belirttiği gibi '' benim hırsım, başkalarının bir kitapta söylediğini
Refik Halit Karay'dan okuduğum ilk eser Ayın On Dördü kitabıydı. Yazarın yazım diline ve keskin zekasına hayran olmuştum. Şu anadolu topraklarında Reşat Nuri Güntekin gibi bir başka yazarla daha tanışır mıyım ümidini beslerken Refik Halit'i keşfetmek benim için tarif edilmez bir sevinç:)
Dedikten sonra:
Eseri her yönüyle harika buldum.Kitapta alıntı olarak paylaşılacak yüzlerce güzel pasajlar vardı. Başta kitaba ismini veren Deli hikayesi Osmanlının son dönemimde gözlerini kapayıp 20 yıl süren bir hastalıktan sonra Cumhuriyet döneminde gözlerini açan Maruf Bey'in yapılan devrimler ve yenilikler karşısın duyduğu şaşkınlığı mizahi bir dille çok eğlenceli bir şekilde ele alıyor. Devamında otobiyografik bir tarzda kendi şahsında Anadolu halkının ilk olarak; bisiklet, petrol lambası, gramafon, sinema, kibrit, otomobil vb. halkın ilginç tepkisini tarihe tanıklık yaparak, mizahi bir dille harika anlatıyor.
Kitap; dil zenginliği, akıcı, mizahi ve eğlenceli olmasının yanında tarihi, sosyolojik, siyasi ve ekonomik yönden dolu dolu bir eser.Tanınmasında ve kıymetinin bilinmesinde Reşat Nuri Güntekin e göre çok daha şansız olan Refik Halit umarım bu platform sayesinde daha çok okuyucuyla buluşur.
Kitaba puanım 10 üzerinden 10.
▫️ 🎀 ▫️
42.117 görüntüleme 👀👁️
59 inceleme ✍️
3478 okur puanı
2800 alıntı ve 62 ileti yapmışım.
Güzel kalemlerden ,
güzel pasajlar okudum...
İyisiyle kötüsüyle güzel bir yılı geride bıraktım...
Kitapların arkadaşlığında,
Hep beraber sağlıklı nice yıllara diyelim... 🍀
Onlarca kelime yazsam, kitabın bana verdiği olumlu , pozitif duyguyu ve heyecanı anlatmama yetmeyecek .
Hasan Basri ;Asır suresinin tefsiri ni yaparken şöyle bir anekdot anlatır: "bir gün pazarda,
önüne koyduğu buzları satmaya çalışan ve şöyle bağıran bir adama rastladım. Kulak verdim, "sermayesi eriyen şu adama Merhamet edin"
Alexandre Dumas'nın gölgesinden kurtulamamış bir yazar. Ne yaparsan yap babanın ismi senden büyüktür. Bu bana Rocky filminin 6. serisinde Rock isminin gölgesinde yaşamak zorunda olan ve kendi olduğu için başarılı olamayan oğlunu hatırlattı. Öyle ki kitabın sunuş kısmında kendisinden çok babasından bahsedilir.