Babam da dokuz yüz lira gibi komik bir maaşla özel bir maden ocağında çalışıyordu; kaçak işçi olarak...
Yani sigortası bile ödenmiyorken patronu için yerin metrelerce altına giriyordu.
Stalin’in “Yok et!” Emrini Milyonları KAtlederek Yerine Getiren Gizli Polisin Acımasız Lideri GENRİK YAGODA
ÖNEMLİ!
(Yazı bana ait değildir _internetten derlemedir)
Lenin 1924’de felç hastalığından ölünce , Stalin kolları sıvayarak , kendisinden önce gelen bir çok tecrübeli ve nüfuzlu bolşevikleri , herkesi şaşırtan bir manevrayla saf dışı
John Steinbeck bizleri yine 1930’lu yılların Amerika’sına götürüyor. Ekonomik bunalımların had safhada olduğu, işçi sınıfının ezildikçe ezildiği, öte yandan sermaye sahibi birkaç yüz kişinin zenginleştikçe zenginleştiği bir garip dönemdir bu. Geniş perspektiften bakıldığı zaman yazarın bir başka kitabı olan ‘Gazap Üzümleri’ ile birçok ortak
Merhaba 1K ailesinin değerli okurları,
İncelemeye başlamadan önce birkaç hususu belirtmek isterim. Daha önceki incelemelerimde olduğu gibi özet kısmına çok değinmeyeceğiz. Vaktimiz çoğunlukla arka bahçede geçecek. Yazarın yaşadığı dönemin koşullarını, eserin biçem ve özelliklerini göz önünde bulundurarak değerlendirmeler yapacağız.
Fareler ve
Merhaba arkadaşlar, bugün sizlerle uzunca bir aradan sonra tekrar bir kitap incelemesi paylaşacağım. Kitabımız yine bir Vedat Türkali kitabı: Yeşilçam Dedikleri Türkiye.
Şöyle bir baktığım zaman sitede bu kitaba yeterince önem verilmediğini gördüm. Okuyan çok az. Üstelik inceleme yazanlardan bazıları da kitabın diğer kitapların gölgesinde
Fransa'da, ağır işçilerin işleri hakkında ne düşündüklerini incelemek üzere araştırmayı yürüten bir görevli,bir inşaat alanına gönderilir. Görevli, ilk işçiye sorar:
"Ne yapıyorsun?"
"Nesin sen, kör mü?" diye öfkeyle bağırır işçi.
"Bu parçalanması imkansız kayaları ilkel aletlerle kırıyor ve patronun emrettiği gibi bir araya yığıyorum. Cehennem sıcağında kan ter içinde kalıyorum. Bu çok ağır bir iş, ölümden beter."
Görevli hızla oradan uzaklaşır ve çekinerek ikinci işçiye yaklaşır. Aynı soruyu sorar:
"Ne yapıyorsun?"
İşçi cevap verir:
"Kayaları mimari plana uygun şekilde yerleştirebilmeleri için kullanılır şekle getirmeye çalışıyorum. Bu ağır ve bazen de monoton bir iş ama karım ve çocuklarım için para gerekli, sonuçta bir işim var. Daha kötü de olabilirdi."
Biraz cesaretlenen işçi üçüncü kişiye doğru ilerler.
"Ya sen ne yapıyorsun?"diye sorar.
"Görmüyor musun?" der işçi kollarını gökyüzüne kaldırarak, "Bir katedral yapıyorum.
Bu hikayenin enteresan tarafı,her üç işçinin de aynı işi yapıyor olmaları. Görmeyi seçtiğiniz yol sizin tutumunuza bağlıdır. Bugün hava biraz bulutlu mu?,yoksa biraz güneşli mi? Güllerin dikeni var mıdır?, dikenli dalların gülleri mi?, bardağın yarısı boş mudur?, yarısı dolu mu? Yoksa bardak olması gerekenin iki katı büyüklükte midir?
Seçim size ait.